Doktor Serdar Küni, doktorluk yaptığı için 4 yıl 2 ay hapisle cezalandırıldı.

Mahkemede ise, bu cezayı almasına sebep olarak gösterilen tanık ifadelerinin işkencede alındığı ortaya çıkınca, kendisini bıraktı, tanıkların hakkını savundu. Belki de bu sebeple, hakkında “hafifletici sebep” bulunamadı. Mahkeme de işkenceyi umursamadı, tanık ifadelerini geçerli saydı, Küni’yi mahkûm etti.

Peki, Serdar Küni’ye neden ceza verildi?

Cizre’de 14 Aralık 2015’te sokağa çıkma yasağı ilan edildi, operasyonlar başladı.

23 Ocak 2016’da aralarında yaralıların da bulunduğu 31 kişi Cizre’nin Cudi Mahallesi’ndeki bir apartmanın bodrum katına sığındı. Binada kalanlar yakıt kazanının içindeki suyu içerek hayatta kalmaya çalıştı. 10 gün sonra kendileriyle irtibat kesildi, hayatlarını kaybettikleriyse günler sonra anlaşıldı. Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Ofisi raporuna göre, ilçedeki operasyonlarda aralarında çocukların da bulunduğu 189 kişi öldürüldü.

Serdar Küni de Cizre’de doktordu o dönemde. Belediyenin resmi sağlık merkezi Bişeng’de çalışıyordu. Bişeng, operasyonlar başladığında kapatıldı.

Ancak Küni’yle ilgili ifade veren tanıklar, onun sağlık merkezinde yaralıları tedavi ettiğini anlattı.

Bir de gizli tanık bulunmuştu: ‘Vatan’.

O dönem Cizre’de olup olmadığı, kim olduğu, hatta var olup olmadığı bile belirsiz olan ‘Vatan’ın ifadesine göre Serdar Küni, ‘toplumsal olaylarda yaralanan eylemcileri tedavi etmişti.’ İddianamede yer verilen diğer tanıklar da ifadelerinde Küni’nin ‘örgüt mensubu yaralıları tedavi ettiğini’ söyledi.

Yani Küni’ye yöneltilen tek suçlama, doktorluk mesleğini icra etmiş olmasıyla ilgiliydi.

(Hipokrat Yemini diyor ki: ‘Mesleğim dolayısıyla öğrendiğim sırları saklayacağıma; din, milliyet, cinsiyet, ırk ve parti farklarının görevimle vicdanım arasına girmesine izin vermeyeceğime yemin ederim.’)

Mahkeme ne diyor? ‘Neden örgüt mensuplarını tedavi ettin?’

İlk duruşmada, mahkemenin tek kanıtı olan tanık ifadelerinin de işkence altında alındığı ortaya çıktı.

Tüm tanıklar, karakolda işkence gördüklerini, Serdar Küni’yi tanımadıklarını söyledi. Tanıklardan ikisi dövülerek dişlerinin kırıldığını, bir diğeri, polislerin üzerine intihar bombacısı yeleği bağlayarak tehdit ettiğini anlattı.

Dr. Serdar Küni aynı zamanda işkenceye karşı kurulan Türkiye İnsan Hakları Vakfı’nın (TİHV) Cizre temsilcisi. Dolayısıyla duruşmada söylenen bu sözlere kayıtsız kalmadı, hemen sorumlular hakkında suç duyurusu yapılmasını talep etti. Ayrıca ikinci duruşmaya da Adli Tıp uzmanı Prof. Dr. Ümit Biçer davet edildi. Biçer, işkence gördüğünü söyleyen tanıklarla ilgili uzman görüşünü bildirdi, gözaltı muayenelerinin ortalama bir dakikada yapıldığını, böyle bir sürede kimsenin muayene edilemeyeceğini söyledi, işkence iddialarının araştırılmasını istedi.

Yani Dr. Serdar Küni, kendisiyle ilgili ifade verdiği söylenen tanıkların hakkını savundu. Ayrıca 12 yıldır Cizre’de hekimlik yaptığını, bu 12 yılda nitelikli, parasız sağlık hizmeti sunulması için mücadele yürüttüğünü, herkese eşit mesafede olduğunu, meslek etik kurallarını hiç çiğnemediğini, etnik, cins, politik duruş ve toplumsal olaylara bakmadan hastalarını tedavi ettiğini söyledi.

Mahkeme ise ne tanıkların gördüğü işkence ile ne Küni’nin doktorluk görevini yerine getirmesiyle ilgilendi, sadece iki duruşma sonunda 4 yıldan fazla hapis cezasına hükmetti.

Belki de bundan sonra doktorluk yapacak olan doktorlara gözdağı vermek istedi!