Söyle bakalım büyüyünce ne olacaksın? Bu soru çocukların üstünde gerilim yaratan soruların başında gelir. Zamanı esneterek anda kalmanın keyfini çıkaran çocuğun hayaller okyanusuna iklimi kaygı olan suni bir kıta yerleştirir. Doktor, astronot, öğretmen gibi cevaplar alındığında çocuk diploma sahibi olmuşçasına gururlanılır. Müzisyen, balerin, oyuncu vb cevaplara karşı ‘sen yine sanat ile ilgilen ama mutlaka başka bir işin olsun!?’ yorumuna denk gelmeyenimiz neredeyse yoktur. ‘Anne, baba olacağım’ cevabı alınırsa gülüşmeler başlar. Çocuk, itfaiyeci, kamyon şoförü, tamirci olmak istediğini söylediğinde tebessüm eşliğinde yavan bir onay verilir. Belki de çocuk ‘iyi bir insan olacağım’, ‘cesur olacağım’ demek ister fakat yaşam pratiğinde bunlara benzer cevaplar duymadığı için sessiz kalmayı tercih eder. Zorlama etiketleri seven yaralı sosyal düzenin içinde, gelir düzeyleri arasındaki adaletsizliğin gölgesinde sanat, zanaat, emeğin değeri genelde göz ardı edilir. Genelde diyorum çünkü elbette hepsinin istisnaları vardır. Asıl baskı okul hayatı başladığında kendini gösterir. Belirsiz geleceğin senaryoları masaya yatırılır.

Başarıya ulaşma motivasyonu olan, dikkat düzeyi yüksek çocuklar takdir edilirken, bu özelliklerin biraz dışında kalanlar giderek mahzunlaşır ya da hırçınlaşır. Bir çocuk öğrenirken öne çıkan belirgin duyusuna az sayıda yetişkin dikkat kesilir. Çocuklar yeteneklerini, işlerinde güçlerinde -buna oyun oynamak da diyebiliriz- ve düşlerinde saklarlar. Söze, davranışa şıp diye dökebilir ya da yüreklerinin derinliklerine usulca gömebilirler. Her ikisinde de ihtiyaç duydukları şey çevrelerindeki yetişkinlerin ilgisi, onları gönüllü olarak harekete geçirecek, yüreklendirici tavırlarıdır. Çoğumuz çocuklarımızı hayatın farklı disiplinleriyle tanıştırma gayreti içindeyiz. Yeni başlangıçları kutlayıp sonrası için onlara zaman tanıdığımızda ya da içlerinde bir kıvılcım çakmıyorsa vazgeçme haklarını saklı tuttuğumuzda doğru zamanı kollayan ‘AMAÇ’ özgürce filizlenebilir. Çocuk kitapları bu konuda da bizlere yardımcı olmaya hazır. Bugün çocukluğun kendine has bakış açısını yansıtan kitaplardan örnekler vermek istedim. Yazan ve resimleyenin aynı kişiler olduğu kitaplar. Hayal eden, anlatan, tasarlayan çocukların öykülerinden örnekler…

Çocukluğu ağaçların üstünde geçen, duvarları karalamayı seven, doğadaki canlılara sevgi duyan, büyüdükçe çocuk olmaktan vazgeçmeyen, yıllarca çocuk dergilerinde yazı ve çizimleriyle yer alan Ferit Avcı’nın KIRMIZI FİL'İ GÖRDÜNÜZ MÜ? adlı kitabı bu özelliklerinin tatlı bir yansıması gibi. Hayal gücünün bir çocuk üzerindeki etkisini yalın ve bir o kadar da güçlü bir şekilde ifade ediyor. Küçük çocuk uyandığında odasının duvarındaki çerçevenin eğik olduğunu görüyor. Dikkatle baktığında resmin içindeki eksiği fark ediyor. Kırmızı fil yok! Tablodaki diğer hayvanlara tek tek soruyor. Bu sırada kapı çalıyor? Gelen kim? Çocuk hayalinden ayrı düşerse hayalin üstü başı kirlenir mi? Duvardaki ayak izleri kime ait? Soruların cevabını çocuğun odasına konuk olan okurlar kolayca öğrenecek. Öykünün sonunda siyah beyaz bir fotoğraf var. Fotoğraftaki çocuklardan biri kırmızı fili arayan çocuk olabilir mi? Duvardaki tablonun benzerleri zihnimizde de asılıdır belki. İçinde tüm renkleriyle hayatımıza eşlik edenler, gidenler, kaybolanlar, dönenler ya da hiç dönmeyenlerin izleri…Çocuk kalplerimiz bekler, karşılar, sarılır. Bazen tek endişemiz ayak izlerini annelerimize nasıl açıklayacağımızdır. Yayımlanmış ilk çocuk kitabım olan Kel Tilki’nin de çizeri olan Ferit Avcı’ya bu vesileyle sevgilerimi gönderiyor ve kitaplığımızdaki ayak izlerine bakıp gülümsüyorum.

buyuyunce-ne-olacaksin-796075-1.

HİKAYE MAKİNESİ kitabında küçük Kerem bir gün kutular içinde bir makine buluyor. Bu makine elektronik bir makine değil. Ne işe yaradığını anlamaya çalışıyor. Üzerine oturunca makineye takılı kâğıdın üstünde harfler beliriyor. Harfler çıkaran bir makinenin olsa olsa hikâye makinesi olabileceğini düşünüyor. Sözcükleri yazarken harflerin yerini karıştırabilen küçük çocuk, hatasına başka gözle bakmaya başlıyor. Hikâye makinesinin tuşlarına her bastığında bir küçük c ya da büyük bir J harfi bambaşka görüntüler oluşturuyor. Sözcükler görüntülere dönüşürken çocuk büyük bir hikâye yazdığına emin oluyor, ta ki makine bozulana dek! Hikâye anlatmanın kaynağını işaret eden, küçük bir çocuğun yazma ile başlayıp bambaşka bir anlatım türüne yönelen yetenek keşfinin hikayesi. Bozulan makineler hayatta moralimizi bozacak mı, yoksa başka kutuları karıştırıp ihtiyacımız olan diğer malzemeleri mi bulacağız? Çocukluğu daktilolar arasında geçmiş biri olarak çocuklarıma aynı keyfi tattıramadığım için hüzünlenmiş olabilirim. Kitap okuma keyfine biraz hüzün katınca ayrı bir tat aldığımı da itiraf etmeliyim.

buyuyunce-ne-olacaksin-796076-1.

Sıradan bir kız çocuğu köpeği ile oynarken birden aklına EN MUHTEŞEM ŞEY’i yapma fikri gelirse neler olur? Sürekli bir şeyler yapan kız için cevap çok basittir. Aklındaki şey için malzemeler toplar. Ölçer, biçer. İstediği gibi olmaz. Daha iyi bir şey yapmak için sert, yumuşak malzemeleri ve tehlikeli aletleri kullanır. Küçük kız sokakta çılgınlar gibi çalışırken etraftaki insanlar o muhteşem şeyi görebilecek mi? Muhteşem şeye ulaşmak için küçük kızın kontrol etmesi gereken duygu hangisi? Her şeyi bırakmak üzereyken kısa bir yürüyüş molası verir. Çalıştığı sokağa geri döndüğünde dikkatini çeken sıra sıra dizilmiş nesneler kime aittir? Küçük kız yanlışın içindeki doğru parçaları bulduğunda etrafındaki kişilerin de bakışının değiştiğini fark eder. Biraz öyledir, biraz da böyledir olan biten! Ve nihayet ortaya çıkar ‘en muhteşem!’ Bizler için muhteşem olan şeyin çocuklarımız için muhteşem olmayabileceği gerçeğini da aklımızda tutarak, çabanın muhteşemliğinde hem fikir kalarak okuyalım, okuyalım…

buyuyunce-ne-olacaksin-796077-1.

Çocuklar zannettiğimizden daha dayanıklı ve güçlüler. Ani ve özensiz bir şekilde müdahale etmediğimiz taktirde içinde bulundukları durumlarla gayet iyi baş edebilirler. Yaşamın sürprizli ve bir o kadar da engelli kulvarlarında koşarken çabucak büyürler. Engellerin sayısı o kadar fazla ki önlerine bir de bizim hırslarımız çıkmasın yeter.