Remzi Özçelik, 25 yaşındaydı.Bartın Üniversitesi Tarih Bölümü’nde okurken maddi sorunlardan dolayı kaydını dondurdu. Önce havalimanında demirci, sonrasında Amasra’da maden işçisi olarak çalışmaya başladı. Ailesi de maden işçisiydi. Bir iş cinayetinde katledildi.

Okuduğu okulu, üniversiteyi bırakarak çalışmak yoksulların kaderi mi?

Nesilden nesle geçen maden işçiliği, yoksulların kaderi mi?

Çalışırken ölmek yoksulların kaderi mi?

Amasra’da madende hayatını kaybeden 41 işçinin hikayeleri hep aynı.

Eğitimlerine devam edemediler. Aileleri de maden işçisiydi.

***

Farklı isimlerle aynı hayatı ve ölümü yaşama zorunluluğuna kader diyor birileri.

Hangi bakanın, milletvekilinin, patronun çocuğu bugüne kadar yoksulluk nedeniyle okulunu bırakmak zorunda kaldı?

Kaç bakan, kaç milletvekili, kaç patron veya çocukları bugüne kadar bir iş cinayetinde katledildi?

Bu kader dedikleri, işçiler için nasıl oluyor da hep aynı yazgıyı yazıyor?

Yılın ilk 9 ayında en az 1359 işçi iş cinayetlerinde yaşamını kaybetti.

Bu sömüren, can alan düzenin aktörlerinin katledilen işçilerin cenaze törenlerinde akıttıkları timsah gözyaşları ile bu insanlık dışı düzenin üzerine çektikleri bir örtü kader.

Birer birer öldüğünde işçiler, işçileştirilmiş çocuklar düzenin sahiplerinin gündemine bile girmez iş cinayetleri. Onlarca, yüzlerce ölmek gerekir Soma’da, Amasra’da olduğu gibi.

Emre Koç,17 yaşındaydı. Bir hafta önce yaşamını kaybetti. İsmi düzenin sürdürücüleri tarafından telaffuz bile edilmedi. Çünkü o birer birer ölenlerdendi.

Devlet eliyle işçileştirdikleri çocuklardan yalnızca biriydi. Mesleki ve teknik Anadolu lisesi öğrencisiydi. Bir iş cinayetinde katledildi.

***

Çocuk yaşta çalışmak yoksulların kaderi mi?

Siyasal İslamcıların kurdukları cümlelerin hiçbiri tesadüfi değil. Varlık nedenleri bu düzeni meşrulaştırmak. Daha fazla kâr, daha fazla rant için yaratılan bu düzene biat ettirmenin yolu kurdukları o cümleler. Kader, sabır, fıtrat diyerek katlediliyor Soma’dan Amasra’ya bu memleketin emekçileri. Sınıf mücadelesinin üzeri dinselleşmenin örtüsü ile örtülüyor. Emekçileri grev yerine camiye, sendika yerine tarikata çağırıyor, patronuyla alnı aynı secdeye değdiği için aynı “kaderi” yaşayacağına inandırılmak isteniyor. Amasra ile laiklik mücadelesinin sınıf mücadelesinden bağımsız düşünülemeyeceğini düzenin sahipleri yüzümüze bağıra bağıra haykırıyor, hatırlatıyor bir kez daha.