Pazar günü yapılan yerel seçim sonuçları toplumun geniş kesimlerinde sürpriz olarak karşılandı. CHP 47 yıl sonra seçimlerden birinci parti olarak çıktı. Seçim sonuçları ülkenin yakın geleceğinin ciddi bir değişime gebe olacağını gösterir nitelikte.

Oysa seçim öncesi muhalefetin parçalı hali, artık “rejimi” tartışma başlığı olarak bile görmediği, sosyalistlerin önemli bir bölümünü de içine alacak şekilde “oy almaya” odaklandığı, referanduma dönüşen İstanbul seçiminde dahi çok sayıda partinin aday çıkardığı bir seçim ortamında halkın birleşik muhalefeti siyasi iktidara kaybettirdi.

Mayıs 2023 seçimlerinden bugüne bir yıldan daha az zaman geçmesine rağmen büyük bir zafer kazandığını zanneden siyasi iktidar yenilginin de ötesinde bir hezimete uğradı.

Bu sonuçlarda tek başına ne ana muhalefetin “sosyal belediyeciliği” ne adayların “karizması ya da vizyonu” belirleyici oldu.

Seçim öncesi 14-28 Mayıs seçimlerinin de etkisiyle muhalefetin neredeyse tamamı uzun dönemdir varlığını sürdüren geniş cepheden kendini ayrıştırmak için özel çaba harcadı. Seçimlerin tek adam rejimini durdurma potansiyeli taşıdığını göremedi. Sosyalist muhalefet bile “nerede, hangi popüler isimlerle daha fazla oy alırım, partim nerede kazanır” gibi küçük hesaplarla yola çıktı. AKP’nin kaybetmesine ve asıl derdin memleket olmasına değil küçük kazanımlara odaklanıldı.

Oysa şu çok açıktı ki sadece İstanbul seçimi dahi bir referandum niteliği taşıyordu.

Yerel seçimi kazanmış bir Cumhur İttifakının toplum üzerindeki tahakkümün derinleşmesi, toplumun değişim umutlarının sıfırlanması ve umutsuzluğun, moral bozukluğunun yaygınlaştırılması sonucu doğuracağı görülmedi.

İktidar genel seçimin hemen sonrasında Anayasa değişikliği gündemi başta olmak üzere bir çok hamle yapacağını ilan ediyordu. Nitekim medeni kanunun kaldırılacağı açıklamaları, okullardan yaşamın tüm alanlarına gericiliğin yaygınlaştırılmasına, karma eğitimin yasaklanması beyanlarına, şeriat yürüyüşlerine, yoksulluk her geçen gün daha da derinleşirken kamu kaynaklarının tarikatlara ve sermayeye daha da yoğun bir şekilde aktarılmasına siyasal İslam rejiminin kalıcılaştırılmasına yönelik tüm adımların nasıl hızlanarak sürdüğüne geçen on içinde tanıklık ettik.

Muhalefetin köşeye çekildiği bir anda halk ortaya çıktı ve oyunu bir kez daha bozdu. Yerel seçim sonuçları ile halkın siyasete ve geleceğe ilişkin bakışının muhalefetin de ilerisinde olduğu görüldü.

Halkın birleşik muhalefeti bu rejime dur demiştir. Bu seçim sonuçları iktidara kırmızı kart gösterme değil bütünüyle Cumhur İttifakının tek adam rejimine ve siyasal İslamcı iktidarına karşı bir tutum alıştır.

Yüzde 60-65 sağ yüzde 30-35 sol yerleşik yargısı, sağcılarla ittifak yapılmadan, sağcı söylemler kullanılmadan kazanılamaz klişesi yıkıldı.

Laiklik bu ülkenin tali meselesi argümanları, tarikatların kalesi ilan edilen yerler, kadınlar, gençler aday olduğunda kazanamaz ezber söylemleri birer birer yıkıldı, sarsıldı.

Seçim sonuçlarının Van’da, İstanbul’un bazı ilçelerinde, ülkenin farklı yerlerinde açık farka rağmen hukuk oyunları ve yeniden sayım taktikleriyle iktidar tarafından gasp edilmeye çalışılıyor. Genel seçim öncesi sokağa çıkmama çağrısı ile halk muhalefetini pasifize etme, sandık demokrasisine halkı ikna etme, seyirlik bir siyaset sunma uğraşları muhalefet içinde ana eğilimdi. Ama bugün bunun da geride kaldığını görebiliyoruz.

İstanbul’un göbeğinde göz göre göre yirmi dokuz işçi yaşamını kaybetti. Aynı İliç’te, Soma’da, Bartın’da yaşandığı gibi işçileri, emekçileri görmeyen gözler, duymayan kulaklar yine görmüyor, duymuyor. 22 yıldır baskıyla, kutuplaştırmayla, hukuksuzlukla sürdürdükleri yöntemlerle çaresizce ve telaşla siyasi bekasını devam ettirmeye çalışıyor.

Kaybetmez denilenin kaybedeceği gerçeği artık halka kocaman bir nefestir. Kendi öz gücüne güvenen bir muhalefetin yaratılması için açılan bir yoldur.