Gençler için hemen açıklayayım: Cürmümeşhut, “görgü tanığı (şahidi) olan suç” demektir.

Genelkurmay Başkanı’nın nikâh şahitliği üzerinden güncel ve hatta tarihsel bir siyaset okuması yapılabilir mi?

Eski Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve eskiyen Başbakan Ahmet Davutoğlu şahitlik etmeselerdi, sadece Genelkurmay Başkanı’nın şahitliği çok daha fazla önem taşırdı.

Abdullah Gül ve Ahmet Davutoğlu “medeni” mi davrandılar? Evet, “Medineli” davrandılar. Zaten Ensardırlar. Öyleyse postmodern bir Medine Sözleşmesi yaptılar, yani güçsüzken barışık, güçlenince savaş!
Gitmeseler ne olurdu? Açıktan muhalefet ederlerdi ama bu harbi tavır da “fıtratlarında” yok. Üstelik kendi cenahlarında ve seçmen tabanlarında, böyle “anlamlı” günde bile “siyaset yapıyorlar” diye ayıplanırlardı.

Ama gidince ne olacağını da biliyorlardı. Yine siyaset yapmış oldular. Sadece nikâha değil sürece de şahitlik, ortaklık etmiş oldular, biat ettiler. Galiba “hem ağlarım hem şahitlik ederim,” dediler.

Bu arada mesela ağlamasıyla meşhur Bülent Arınç’ın adı hiç geçmedi. Davet mi edilmedi, yoksa davete rağmen gitmedi mi? ABD, AB cenahından bazı mühim kimseler neredeydi? Ana Muhalefetten Kılıçdaroğlu zaten gelmezdi, iyi de iktidarın uydusu ve yavrusu muhalefetten Bahçeli niye davet edilmedi? Sahi dünürün “sırdaşı” Hakan Fidan, o da mı gelmedi?

Sonuçta, dünürün gel dediklerinin koşa koşa geldiği, gelme dediklerinin zaten gelemediği bir “devlet nikâhı” kıyıldı. Bilmiyorum, nikâhtan sonra bir de anlı şanlı saray düğünü yapılır mı? Takı töreninde Genelkurmay Başkanı ne takar, onu da merak ediyorum tabii… (Belki de OYAK’ın el değiştirmesiyle takıyı zaten takmıştır!)

Saray sadrazamını seçerken namzetlerin de boy gösterdiği hadise, pek öyle dindar bir nikâh sayılamaz. Tesettürlü gelinlikle resmi (laik!) nikâh kıydılar, imam nikâhı da mutlaka yapılmıştır. Ne önemi var? Burada mühim olan şahitlik...



Zoraki mi gönüllü mü? Bu ülkenin hâkim güçlerini tarihsel olarak bir arada tutan hep zoraki çelişkili ittifaklar olmuştur. Oligarşi, müesses nizam, homojen değildir. Kendi aralarında kavga ederler, düşman saydıkları toplumsal muhalefet karşısında hep müttefiktirler.

Şimdi de Tek Dünür etrafında mecburen kenetleniyorlar…

“İşin yoksa şahit ol, paran çoksa kefil ol,” diyemediler. Bozacının şahidi şıracı olmayı tercih ettiler. Başka bir deyişle, kan revan içindeki memlekette cürmümeşhut oldular. Ezilenler indinde yalancı şahitlik yaptılar.

Peki, askeri helikopterlerle konuk taşınan bu nikâhta Genelkurmay Başkanı’nın şahitliği, (şahadeti!) şahsi mi kurumsal mı? Türk Ordusundan hâlâ bir şeyler umanlar bakımından “darbe mekaniğinin” her zamanki gibi halka yönelik olduğuna şahitlik etmedik mi? Pentagon’un Ortadoğu gündeminde ne varsa NATO Ordusu’nun gündeminde o var, bir de kan davası güttükleri Kürtlerin isyanını her yoldan bastırmak...

Dolayısıyla hâlihazırda müttefiktirler ve Ordunun da yer aldığı müesses nizam içindeki ittifakın çelişkili ve zoraki zeminlerini bir kenara atmışlardır, şimdi hiç de öyle çelişkili ve zoraki değil, son derece gönüllüdürler. Genelkurmay Başkanı, böylece Başkanlık sistemine ve laikliğin iptalini içeren yeni anayasaya da siyaseten şahitlik etmekte ve gidişatı onaylamaktadır.

Biliyoruz ki kendi içlerinde güncel anlamda ve kolayca çatlamayacaklar. Ama bu tarihsel zoraki ve çelişkili ittifak mutlaka çatlayacak. Çatlatacağız.

Çünkü bizler şahit değiliz. Bizler davacıyız.

Şahitleri cürmümeşhut ilan ettik, bitti, gitti.