Önüne gelene cep telefonunu soran dayı, 1971’de Bursa’da akücü çırağı olarak işe girdi. Malzeme çalıyormuş usta onu kovdu, sonra dikiş tutturamadı. 82’de Adıyaman’a tarikata yolladılar orada adam oldu, belediyeden hemşeriler ayarladı, o zamandan beri Ulucami’nin önünde simit satar.

***

Dayı çok içerdi, domuz gibi içerdi, çünkü bir kıza aşıktı. Babadan kalma arsasını pavyonculara kaptırdı, bunu döve döve o yaşta hacca yolladılar, köyden bir kızla evlendirdiler, o da karısını dövdü. Bir gün oğlu büyüyüp bunun elini tuttu, “Yeter ulan, anama el kaldırma” dedi. Dayı o gün ihtiyar oldu. Şimdi Giresun’da Daz Ali’nin kahvehanesinde oturuyor, beş vakit düzenli camiye gidiyor.


***

Dayı 78’de Kayseri’de TV sehpası imalatçısına girdi, makinede kesme yaparken üç parmağı gitti. Ardından dokumaya girdi ama ustabaşı bunun hep hakkını yedi. Fabrika battı, hepsi bir anda işsiz kaldı, o ara karısı da göçtü. Büyük kızı vakıf okullarından öğretmen oldu, o çay parası yolluyor.

***

Anasının böbrek yetmezliği vardı, babası erken yaşta kanser oldu. Hangisi önce ölecek diye sorarken, ikisi de yirmi yıl yaşadı. Dayı hastane kapılarında hep azar işitti, anası sırtında babası yanında, Erzurum’un kışını da hesap et. Bir keresinde bir hademe sırf on lira bahşiş vermediği için buna küfredince o da adamı yatırdı, tek gözünü çıkarttı. Altı yıl hapis verdiler, iki senede çıktı. Kör hademeyle de helalleştiler, garip ama arkadaş bile oldular. Tek gözlü hademe gülerek “Eskiden arada biz vardık, şimdi olsa direkt doktora girer, iki gözünü de çıkarırdın” der.

***

Dayı 86’da Çukurca’da askerdi. Tuncelili diye bunu Alevi sandılar, öne sürdüler. Ne kadar “Sünniyim” dese de kimse inanmadı. Mayın iki bacağını götürdü, yanındaki Sinoplu Aktar Hasan oracıkta şehit oldu. Şimdi Esenler Meydanı’na yakın ayakkabı tamirciliği yapıyor.

***

Dayı 91’de Denizli’de acemiliğini yaptı. Sıcak memlekete düştük diye çok sevindi. Bunları Van’a kış tatbikatına yolladılar, yerde yatarken soğuk kaptı romatoidartrit oldu. Doktorlar “olacağı varmış” dediler. Edirne Buçuktepe Mezarlığı’nın orada, iki büklüm hacı yağı satar.

***

Dayı bir ara devrimcileri severdi, kendine de devrimci derdi. O vakit Orhan Gencebay hastası, Çinçin’de döşeme kalfalığı yapıyor. Bebeklerin öldürüldüğünün fotoğrafları çıktı. “Yalan” deseler inanmaya hazırdı, “Taktik” dediler, “Olur böyle şeyler” dediler, her şeyden soğudu. Orhan Baba hariç.

***

Dayı kavgacı aslan gibi bir adamdı. Bir oturuşta bir büyük içer, üç birayı da cila yapardı. Buna bir senet imzalatmışlar, itiraz edince de çok pis dövmüşler. 78’de Samsun Devlet Hastanesi’ne girdi ve iki yıl yattı, üç ay darptan, gerisi sinirsel. İlk karısını çok severdi ama uzun hikâye, ikinci karısı vefalı çıktı, çocukları kendi çocuğu gibi büyüttü. Şimdi camiden eve, torun gözlüyor.

***

Dayı konfeksiyondanemekli, azla yetindi, akıllılık yaptı, taşlamaya hiç girmedi, girenlerin biri bile sağ değil. Amcaoğlu ile iş tutular, biraz da particilik filan derken Darıca’da hafriyat işleri kovalıyorlar. Oğluna yemekli düğün yaptı, bir de 3.16 çekti. “Nereden nereye” en sevdiği söz.

***

Dayı ülkücüyken de içmezdi, on yaşından beri namaz kılar. Kötü şeyler oldu ama sonuçta o da bir emir kulu. Camiye gidip gelirken meğer burası Erenköy Cemaati’ymiş, aldı yürüdü. Büyük oğluna hükümet Audi verince, o da kendi Mercedes’inin anahtarını babasına verdi. Oğlan “Baba şu Opel’de görmeyeceğim seni, hepimizi utandırıyorsun” dedi.

***

Dayı bir ara denizciydi. Teslimat aldı, teslimat verdi, karıya kıza gitmedi, parasını tuttu... Ayvacık’ta çok tarlası oldu. Oğlu babasına çekmiş, ekoturizm yalanıyla diktiler binaları. Nakde sıkıştığında göçmen işine de kayar bazen.

***

Dayı Erzincan’da lisede bekçiydi. Arka bahçedeki kızlara görünce hiçbir kızını okutmadı. Damatlardan biri şizofren çıktı, büyük kızını cayır cayır yaktı. Küçük kızı parti teşkilatında yükseldi, Kartal’da sekiz dairesi var.

***

Dayı bir gün Kürtlükten yoruldu. Eve geldi, çocukları topladı. “Bundan böyle ben Türküm, siz de Türksünüz” dedi. Avcılar’da minibüse binmiş işe gidiyor, “Gulhişyarbü, goweredilo” dedi radyo… “Ez ya te me lo” diye dışından söylemiş, utanarak camdan dışarı baktı.

***

Dolar yükseldi Dayı’ya piyango vurdu. Neden dersen, dolar yükselince imalat sektörü çift vardiyaya döner, iki kızı birden dokumaya girdi. Büyük oğlu Getir’e kurye olmuştu, bastı istifayı Taksim’deki otel işine döndü. TL ucuz, oteller dolu. Kriz diyene “keriz” diyor.

***

Dayı fındık zamanı kaçacak yer arardı, çalışmayı hiç sevmezdi. Sonra yatalak hastalara yerinde tedavi çıktı, evdeki iki ihtiyar, dayıya yattıkları yerden para getiriyorlar. Fındık fıstık devletten.

***

Çocukları doğalgazlı ev aldılar, Dayı kaloriferi açmaz. Banyoda jakuzi var, dayı üstüne kalın bir torba çekti, memleketten gelen patatesi soğanı orada tutuyor. Üstlerine de bir battaniye, neme lazım, İzmir bile olsa, tepeler kışın soğuk oluyor.

***

Dayı’nın Sultanbeyli’de ahır yapsan hayvanın durmayacağı bir zemin katı var, Suriyelilere dolarla kiraya verdi. Arap’ın kızı güzel, yaşı tutmuyor ama onu da mehirsiz oğluna aldı. Çorapçıya fason üretiyorlar, dükkân komple Afgan. Bu garipler de ekmek gördü sayesinde, ne mutlu.

***

Dayı otuz sene pazarcılık yaptı Aksaray’da. Mukavvadan sucuk, kayısı çekirdeğinden badem, patatesten kaşar, şuruptan bal, ne ararsan var. Namazda aklına gelir, ter basar, Allah’tan ezberi kuvvetli, duaları sesli okuyunca unutur gider.

***

Dayı Malatya Taştepe’de bakkal dükkânında esrar çekerdi, birileri şikâyet etmiş. O zaman oralar virane… Bunu karakolda falakaya yatırdılar. Onca yıl geçti karakolun sokağından geçmez. Bir evrak için mecbur yolu düştü, kadın bir polis, “Burada bekle amca, çay içer misin” dedi. Ayaklarınızın tabanı sızladı mı hiç? Dayı’nın o an sızladı.

***

Dayı zenci, karısı zenci… İki zenci Şişli’de bodrum katta neler çektiler, ne hakaretler, ne yoksulluklar ve ne hınçlar işlendi belleklerine… Çocukları esmerdi, torunları her nedense bembeyaz doğuyor. “Siz yokluk bilmezsiniz” diyor Dayı, torunları gülerek TikTok videosu çekiyor.

***

Ama sen 12 Eylül sonrası sınıf bilinci tamamen yok edilmiş ilk katıksız lümpen proletarya neslini anlatıyorsun… Ama karakol hastane filan Avrupa Birliği entegrasyon sürecinin sonuçları… Ama hırsız… Ama arsız… Ama CRM teknolojileri… Ama medya tahakkümü… Ama palyatif… Ama spekülatif… Ama ekonomi battı… Ama dışa bağımlılık… Ama laiklik gitti… Ama demokrasi… Ama insan hakları… Ama borç… Ama mafya…

***

Dayı bir öğlen meydanda oturmuş, ezanın okunmasını bekliyor, bir yandan da gelen geçen üniversiteli kızlara bakıp abdestini kolluyor. O anda tam önünde bir TV ekibi sokak röportajlarına başladı. Kızlardan biri kameraya ters ters “Sokak faşizminin farkında mısınız? veya marketteki fiyatların? Nefes alamıyoruz.” diyor.

Dayı şimdi kalksa, kameranın arasına dalsa, cakcak konuşan bilgiç kıza dönse…

Ne dese beğenirsiniz?