AKP’nin ‘Yeni Türkiye’si “değerli” olmasa da hakikaten tehlikeli bir yalnızlık içerisinde. Hâlihazırda on kadar ülkede elçisi yok. İlk olarak Ortadoğu’da “oyun kurucu olacağız” diye çıkılan yolda mezhepçi, savaş kışkırtıcısı politikalar nedeniyle bölge ülkeleriyle köprüler atıldı. “Pro-aktif” politikalarının marifetiyle “Arap Baharı” ile birlikte Mısır, Suriye, Libya, Yemen ve İsrail ile ilişkiler koptu. İkinci kopuş ise ‘soykırım’ krizi ile başladı. Avusturya, Vatikan, Lüksemburg ile ilişkiler ‘soykırım’ kararları nedeniyle donduruldu. Elçiler birer birer Ankara’ya çağrıldı.

• • •

Elçiliklerin olmadığı ülkeler bunlarla da sınırlı değil. Arap Baharı ve soykırım nedeniyle elçiliklerin kapatıldığı ülkelerin yanına, “milli politika” gereği temas kurulmak istenmeyen bu nedenle elçiliklerin açılmadığı başkentleri de eklemek gerek. Resmen tanınmayan Kıbrıs Cumhuriyeti ve bağımsızlığını tanıma kararı alsa da diplomatik ilişkileri ‘tesis etme imkânı bulamadığı’ Ermenistan’da da büyükelçi yok. Bu sayının önümüzdeki günlerde daha da artması kuvvetle muhtemel. Avrupa Birliği ile köprüler atıldı, Rusya ile ilişkiler nükleer anlaşmaya rağmen limoni.

• • •

Gelişmeler İsrail, Mısır, Suriye gibi köprülerin tamamen atıldığı ülkelerde elçiliklerin uzunca bir süre açılmayacağını gösteriyor.  Kıbrıs ve Ermenistan elçiliklerinin ise görünürde açılma ihtimali yok. Kahire büyükelçisi istenmeyen adam ilan edilmiş durumda. Soykırım dolayısıyla geri çağrılan büyükelçiler ise bir dönem sonra geldikleri başkentlere dönecek. Yalnız burada da AKP’nin dikkat çekici bir ikiyüzlülüğüne daha tanık oluyoruz. Avusturya, Lüksemburg, Vatikan’daki elçiler tepki olarak geri çağrılırken, aynı zaman zarfında soykırım kararı alan Berlin ve Moskova elçileri geri çağrılmadı.

• • •

Kahire, Şam, Trablus, Sana, Tel Aviv, Viyana, Vatikan, Lüksemburg elçilerinin olmadığı bir ülke yaratmayı başaran AKP, bununla yetinmeyerek bütünüyle iflas etmiş dış politikasını aynen sürdüreceğini taahhüt ediyor. İç politikadaki vizyonsuzlukları bire bir seçim bildirgesine yansıtılmış. Bildirgede Mısır, Libya, İran, Yunanistan’ın ismi dahi geçmiyor. Komşularla sıfır sorun politikasından kısa sürede komşulara hiç atıf olmaması noktasına gelinmiş.

• • •

Seçim bildirgeleri ülkeyi yeni dönemde ne tür bir geleceğin beklediğini anlamak için iyi bir kılavuz. AKP’nin yaşanan onca sefalete rağmen “değerli yalnızlık” olarak cilalayıp sundukları dış politikalarını aynen sürdüreceklerine dair taahhütleri bildirgeye olduğu gibi girmiş. Neo-Osmanlıcılar, yaptıklarına bakmadan “Biz doğruyuz etrafımızdaki herkes yanlış yapıyor” çizgisinde. Bölgesel liderlik iddiaları devam ediyor. Bu hayallerin ülkeyi Ortadoğu bataklığına sürüklediği unutulmuş! Suudi Arabistan’ın kuyruğuna takılmış yol almaya çalışıyorlar. Katar Emirliği ve Suriye’deki cihatçı çetelerle kol kola yürüyen Neo-Osmanlıcılar “değerler” odaklı dış politika yürüteceğiz diyor.

• • •

Bildirgedeki dış politika bölümünün başlığı “vizyoner ve öncü ülke.” Fetihçi bakışın belirlediği “vizyoner” ve “öncü” kavramlarının savaş ve çatışma olduğu beş yıllık süreçte ayyuka çıktı. Müslüman Kardeşler üzerinden kurulan din kardeşliği temelli bölgesel politika El Nusra, IŞİD Fetih Ordusu gibi radikal İslamcı cihatçı örgütlere yaradı. İzlenilen kimlikçi dış politika nedeniyle Türkiye bölgede yalnızlaştı. Sözde “vicdani boyutu öne çıkaran” yeni dış politikaları “felaket”e yol açtı. Suriye, Irak, Yemen ve diğer ülkelerde dökülen her damla kanda bu “değerler”in payı var.

• • •

Yeni Türkiye tehlikeli bir yalnızlık içerisinde. Görünen o ki ideolojik saiklerle yürütülen dış politika Türkiye’yi daha da yalnızlaştıracak. Ortadoğu ve Kuzey Afrika’da bütün yatırımlarını Müslüman Kardeşler’e yapan, cihatçı çetelere kol kanat geren, koruyan, komşu ülkelerin başına salan AKP nedeniyle Türkiye bu “kirli ilişki”nin diyetini ödeyecektir. Ucu uluslararası mahkemelere uzanacak olan bu ilişki ağının ortaya çıkan bölümü dahi ciddi bir bedel ödenmesini gerektirecek türden. Bu hesabı ödemekten kaçamayacaklar. İçeride ve dışarıda ciddi bir sıkışmışlık içerisinde olan Neo-Osmanlıcıların ülkeyi daha büyük felaketlere sürükleme riskini es geçmemek lazım.