Bu haftaki Köşe Vuruşu yazısı son dönemde yazdıklarım içinde belki de en zor olanı. Çünkü olağanüstü günler yaşanıyor. Böyle günlerde detay işçiliğine soyunmak, sanki çok önemli şeyleri ıskalıyormuş gibi hissettiriyor. Örneğin milyonlarca oyla temsil hakkı kazanmış bir partinin liderleri ve vekilleri tutuklanırken bir ülkenin ana-akım medyası neredeyse bu tutuklamaları meşrulaştıracak şekilde yayın yapıyorsa, hangi detayı ele alabilirsiniz ki? Hele ki bu noktaya sürüklenişin kaydını yıllardır günbegün not düştüyseniz. Hele ki, BirGün gibi okur kitlesi zaten bütün bunların farkında olan bir gazetede yazıyorsanız. Dahası basın özgürlüğü konusunda her geçen gün daha da geriye gidiliyorsa. Örneğin; bir gazetenin yazarları ve yöneticileri fantastik delillerle tutuklanmışsa, bu deliller neresinden tutulsa elinizde kalıyorsa, hangi detaya tutunup yazı yazabilirsiniz ki. Her şey bu kadar aşikârken bunun ne mizahı mizaha benzeyecek, ne de analizi analize. Yine de not düşelim derim, bugüne değilse de geleceğe. Bu haftaki Köşe Vuruşu’nun konusu yeni bir delillendirme tekniği.

Eleştir ileride delil olsun
“Zaman kısıtlı olduğu için değinemediğim bir husus vardır. Başka gazetelerin başlıkları bu suçlama dosyasına delil olarak konulmuştur. Bunlar olsa olsa eleştiri olabilir. Başka kişiler de bizi eleştirebilir. Eleştiri eleştiridir. Bunun dosyaya delil olması gariptir.” Bu sözler Cumhuriyet gazetesi okur temsilcisi, yazarı ve vakıf yönetim kurulu üyesi Güray Öz’e ait. Öz şu anda Cumhuriyet operasyonuyla ilgili tutuklu olan 9 gazeteciden biri. Okur temsilcisi olarak Cumhuriyet okurlarını cezaevinde temsil ediyor. Onun işaret ettiği bir şey çok önemli. Demek ki artık manşetler, haberler ve yazılar alıştığımızın aksine “çamur at izi kalsın”dan, itibarsızlaştırmadan öte bir anlam taşıyacak, delile sıkışan savcıların imdadına yetişen birer belge olacak. Gerçi Oray Eğin, 2015’te yazdığı eleştirel bir yazının Cumhuriyet davasında delil olarak suçlama dosyasına girmesine “Her şey bir yana köşe yazısından soruşturma açılır, davada delil olarak kabul edilebilir mi?” sözleriyle itiraz etmiş.

Tweet at ileride delil olsun
Aynı şekilde Mustafa Balbay’ın “Cumhuriyet'te FETO'culuktan Kürtçülüğe kadar her şey serbest, CHP milletvekili olarak yazı yazmak yasak” tweeti de deliller arasında. Balbay da “Geçmişte benim yaşadığım üzüntüye karşı gösterdiğim bir tepkiyi bugün benimle Cumhuriyetçileri karşı karşıya getirecek şekilde kullanmak pusudur, kalleşliktir. Hiçbir şekilde bunu kabul etmiyorum” sözleriyle tepki göstermiş bu uygulamaya.

Mahalle futbolu kuralından yargı tekniği
Anlaşılan o ki, mahalle futbolunda geçerli olan “adamın gol diyor” tekniğiyle delillendirme yapılıyor. Bu minik kuralı bilmeyenlere hatırlatmak gerekirse; diyelim mahallede maç yapıyorsunuz. Yediğiniz golün gol olup olmadığı konusunda bir tartışma çıktı. Bu tartışmada sizin takımınızdan birisi, rakip takımın gol iddiasını destekleyecek şekilde beyanda bulunursa, siz ne kadar çırpınırsanız çırpının o tartışma “adamın gol diyor” delillendirmesiyle kapanırdı. Cumhuriyet davasında delil olarak öne sürülenler de o hesap. Ahmet İnsel’in 250 liralık havalesini 250 bin lira gösterme gibi acayipliklere girmiyorum bile.

“Adamın gol diyor”un sonu karanlık
Bu delillerin hukuki geçerliliğini tartışmak yersiz ama diyelim ki “adamın gol diyor” tekniği hukuki olarak yutturuldu, o zaman ortaya çıkacak icazet konularını hayal edebiliyor musunuz? Örneğin geçmişte yapılan Fetullah Gülen güzellemeleri, Ergenekon, Balyoz günlerindeki büyük dava birliği, Türkçe Olimpiyatları coşkusu filan, 15 Temmuz darbecilerinin elinde “adamın gol diyor” savunmasına dönüvermesin sakın. Olur mu olur? Yani Oray Eğin’in geçen yıl yazdığı yazıdan bu yılki davaya aleyhte delil devşiriliyorsa, yıllarca gerek manşetlerden, gerek köşe yazılarından, gerekse tweetlerden cemaat övgüsü yapanları zor durumda bırakabilir. Birileri ileride “adamın gol diyor”a başlarsa, iktidar medyası basit goller yer gibi sanki. Gibisi fazla, sankisi gereksiz.