Avrupa Alevi Birlikleri Konfederasyonu’n (AABK), 1 - 2 Aralık 2017 tarihinde Duisburg-Essen Üniversitesinde gerçekleştirdiği Birinci Uluslararası Sempozyum ile Delil Eğitim Akademisi’nin (DEA) kuruluşunu gerçekleştirdiği tarihi ana tanıklık ettik. AABK yıllardır sürdürdüğü örgütlü mücadelenin sonucu, hukuksal kazanımlarına yenilerini ekliyor. Kendi tarihlerini, kendilerinin yazmasına zemin sunan bir amaca yönelerek, DEA’yı kurdular. DEA’nın iki gün süren, bilimsel ve akademik içerikli kuruluş.

Sempozyumun gündemi de, bu amacın tarihsel önemine dair mesajı yer alıyordu; Aleviliğin akademik alanda kurumsallaşmasını sağlamak. Alevilerin tarihi zordur. Kendileri olunmasına, kendileri gibi yaşamasına ve kendi kimliklerini öğrenilmesine izin verilmez. Asırladır yasaklı, lanetli, dışlanmış, katledilmiş ve günümüzde ise iç ve dış asimilasyon ile kuşatılmaya maruz bırakılmışlardır.

En önemli kuşatma akademik alanda ve Aleviliği bitirmek üzerine kurulmuştur. Haklarındaki bilimsel ve tarihsel gerçekler genellikle egemenlerin tarih anlayışıyla yazılır. Alevilik, yazanların çoğu, devletin Türk İslam sentezci ve Şii kaynaklarından beslenirler. Kimi Orta Asya, kimi Mezopotamya, kimi de Mekke ve Medine üzerinden okumalarla, Aleviliği etnik ve inançsal olarak homojenleştirme çabası içindedirler. “Yol bir sürek binbir” diyen Aleviliğin kendi içindeki çoğulculuğunun ifadesi olan süreklerini yok etmeye çalışır. Aleviliğin kendine özgü tanrı anlayışı, ibadeti, ibadet yeri, kutsalları, öğretileri, kadına, doğaya bakışları, farklı inançlardan ve kültürlerden insanlarla eşit haklar temelinde yaşama düşünceleri, aklı ve insanı merkeze alan felsefesi sürekli “sapkınlık” ya da “folklorik öğe” derinliğinde ele alınır. Elbette, Aleviliğe dair herkesin bilimsel ve akademik çalışmalar yapma hakkı vardır. Bu evrensel bir haktır ve etnik ya da dinsel bir kimlik içine hapsedilemez. Ama bu hakkın kullanımında, akademik bilimsellik, objektiflik, “tarafsızlık” ve tarihin gerçek yönleriyle okunmasının bir zorunluluğu vardır. Fakat söz konusu Alevilik olunca, ortaya konulan “akademik” çalışmaların çoğu, resmi görüşlerin arzuladığı, tarihsel belleği imha edilerek formatlanmış ve Aleviliği çoğunluk mezhebi içinde homojenleştirmeye yönelik inşaya hizmet etmektedir. Siyaset bilimcisinden, politikacısına, müftüsünden, tarihçisine ve memuruna kadar, her kesimden insan, Aleviliğe dair inançsal tanımlar yapacak kadar ileri gidebilmiştir. Alevilerin payına ise kendileri dışında inşa ve tarif edilmiş “Aleviliğe” uyum sağlanması düşürülmüştür.

Alevilerin kendi inançlarını tanımlama hakkına müdahil olmayı kendilerine hak gören bu anlayış, evrensel bir hakkın kendisini, hakkın sahibi Alevilerden esirgenmişlerdir. DEA, tam da böylesi bir süreçte, gecikmiş olsa da, zorunlu bir ihtiyacın ürünü olarak “uyandırılmıştır.”

DEA’nın kuruluşu, Alevi öğretisinde önemli yeri ve bir mesajı olan “Delil” ile uyandırıldı. Alevi Dedesi Cafer Kaplan ve Alevi Anası Şenay Malkoç, “dogmaların toplumu cehaletle kuşattığı şu dönemde, delil aklımıza ve yolumuza aydınlık olsun” diyerek, akademinin Aleviler açısından ne kadar elzem olduğuna işaret ettiler. AABK Genel Başkanı Hüseyin Mat ise “Aleviliğin akademik alanda kurumsallaşması ve Alevilerin kamusal alana çıkışı” üzerine yaptığı sunumda, “Yeni bir mücadele zemini olarak, Aleviliğe yönelik akademik alandaki kuşatmaya karşı Delil uyandırılmıştır, Herkesi sahip olmaya” davet etti.

Delil neden uyandırıldı?
DEA, öncelikle, Alevilik hakkında yalan-yanlış bilginin önüne geçmek, asimilasyona, baskılara ve yok saymalara rağmen, toplumu bilimsel ve tarihsel gerçeklik üzerinden bilgilendirmek ve gençlerin kimliklerini doğru kaynaklardan öğrenmesine zemin sunması için kuruldu. Sempozyumda ortaya konular fikirler ve önerilere bakıldığında, Aleviliğin bilimsel temelde, akademik alanda kurumlaşmanın Aleviler kadar diğer toplumsal kesimler içinde önemli bir kazanım olacağı kesin. Delil Eğitim Akademisi’nin kurulması, Alevilerin kendi tarihlerine ve geleceklerine dair fikirler üretmesini sağlarken, başkalarının taraflı müdahale alanına dönüştürmesini engellemiş olacaktır. Delil Eğitim Akademisi’nin 1. Uluslararası katılımlı sempozyumuna katılan 25 akademisyen, DEA’nın kuruluşunu tarihsel bir kazanım ve eksik olan bir parçanın tamamlanması olarak yorumladılar. Vahiy temeli eğitim yerine, akıl temelli eğitim ile bilimselliği, aydınlanmayı ve hümanizmayı tercih eden Aleviler, Hacı Bektaşi Veli’nin 13. yüzyılda “ilimden gidilmeyen yolun sonu karanlıktır“ mesajına kulak vererek, DEA’yı kurmuşlardır. Delil, bir eğitim hareketi olarak, bilginin, eğitim ve akademik çalışma yoluyla, Alevilere ve tüm toplumsal kesimlere sunmak gibi tarihi bir sorumluluk üstlenmiştir.

Yolları açık olsun...