AKP yanlısı medya, mağduriyet dozu düşünce ara ara ısıtır: Muhtar bile olamaz demişlerdi Cumhurbaşkanı oldu. Doğrusu 90’lar medyasının aculluğunu tariflemek için de iyi bir örnektir. Liderleri, topyekûn saldırıp itibarsızlaştırmanın çoğu zaman umulanın aksine beslediğini görmek için de. Bugün AKP yanlısı medya, tıpkı 90’lar medyasının Erdoğan’a yüklendiği metodlarla Selahattin Demirtaş’a yükleniyor. Yapılanları, gazetecilik kapsamında değil, bir kampanya konseptinde düşünebiliriz. Yani anlaşılan, AKP’nin erken seçim kampanyası için alelacele bir stratejiyle kollar sıvanmış durumda. Tek hedef de HDP ve Demirtaş. Belli ki, HDP’nin barajı aşmasını kendilerinin gevşekliğine yormuşlar, dört koldan da saldırıyorlar şimdi. Bu haftaki Köşe Vuruşu’nda gazetecilikten ziyade Demirtaş’a karşı yürütülen iletişim kampanyasının dinamiklerini ele almak istiyorum:

DEMİRTAŞ-KANDİL İLİŞKİSİ HABERLERİ

“Kandil bombalanırken Demirtaş güneşlendi” haberi örneğinde olduğu gibi bir taşla iki kuş vurma haberleri bu kampanyanın bir aşaması. Bir yandan Kandil’e saldırırken, diğer yandan Demirtaş’ın Kandil’le arasını açalım gibi bir niyet saklı.

Star başta olmak üzere AKP’ye yakın pek çok yayın organında rastlandı bu habere. Hatta Akit gazetesi arşivden Ertuğrul Kürkçü ve Bengi Yıldız’ın tatil haberlerini ekleyerek üçlü kombo yapmayı denedi. Anladığım kadarıyla herhangi bir HDP’linin herhangi bir zamanda tatil yapması ağır suç kapsamında ki; çeşitli zamanlarda yapılan tatilleri tek bir haberde eşzamanlıymış gibi sunuyorlar. Kimisinin artık havuz içi haberlere güvensizliğinden olacak, “Demirtaş’ın henüz yalanlamadığı tatil haberleri” diyerek vurgu yapması ayrı bir güzellik. Bu vurguyu “haberlerimiz genellikle yalanlanıyor” itirafı olarak da okuyabiliriz.

DEMİRTAŞ VE ÇEVRESİ HABERLERİ

Akşam gazetesinin “Babadan Üryan” manşetiyle sunduğu haber, “Demirtaş’ın kardeşi Süleyman Demirtaş’ın Diyarbakır’da 4 yıldızlı otel sahibi olduğu ortaya çıktı” iddiasıyla “vay be!” dedirtiyordu. Anladığım kadarıyla zamanında yapılan “Türbanlılar cipe biniyor” tarzı, asıl derdi “nasıl onlar cip sahibi olabilir” haberleri tarzında bir haber. “Üstelik baro lokalini de işletiyormuş” vurgularıyla daha da komikleşiyor sonlarına doğru. Havuz medya bu tavrıyla, özellikle Deniz Baykal CHP’sinin zamanında Erdoğan için yürüttüğü ve başarı elde edemediği bir siyasal iletişim tarzının yürütücülüğüne soyunmuş gibi. Zamanında kendilerini güçlendiren bir karşı iletişim tarzını, şimdi karşılarındakine yöneltiyor olmaları, aslında kendilerini büyüten süreci hiç şuurlu okumadıklarının da bir örneği.

DEMİRTAŞ BİLDİĞİNİZ GİBİ DEĞİL HABERLERİ

Görüldüğü kadarıyla havuza gelen talimatlarda Demirtaş’ın “Beyaz Kürt” olduğu algısını yaratma çabası da var. Karşı cenahtaki “saz çalan, ailesiyle piknik yapan halkın içinde Demirtaş haberlerinin” tam tersini yaparsak işler değişir diye düşünmüş olmalılar. Takvim gazetesinin “Selocity” manşetli haberi bunun bir örneği. Selahattin Demirtaş’ın Diyarbakır’da oturduğu sitenin haberini vererek, o sitenin çevresinde hiç olay yaşanmadığından dem vuruyordu. Abartılı ifadelerle süslenen haberlerde adeta Suruç saldırısında neden hiç HDP’li üst düzey yönetici ölmedi şaşkınlığının bir benzeri var. Demirtaş’ı Diyarbakır’ın “Bağlar” veya “Sur” semtlerinde oturmaması ve onun mahallesinde olayların çıkmaması bir mesele olarak ortaya konmuş. Anti PR o kadar kolay bir şey olsa, sırf Sözcü gazetesinin attığı “Gemicik” manşetleriyle AKP baraj altında kalırdı, yani o kadarını söyleyeyim.

‘MUHTAR BİLE OLAMAZ’ MANŞETLERİNE DOĞRU

Tüm bu haberler ve Anti-Demirtaş kampanyasından sonra artık bir zirve olarak Demirtaş’ı siyaseten yasaklamalarını ve “Muhtar bile olamayacak” manşetleriyle bayram etmelerini bekliyor insan. Havuz medyasındaki Anti-Demirtaş kampanyası, Erdoğan’ı seçmeninin gözünde Erdoğan yapan süreci, artık hiç okuyamıyor ve hatırlamıyor olmalarının da bir sonucu gibi duruyor. Yani o kadar acemiler ki, insan bu kadar acemi olmayacaklarını düşünerek “acaba?” diyor. Komplo teorisyeni olsam, bu haberleri yapanlara başka türlü yaklaşırdım o derece.