Türkiye adım adım şeriata ilerliyor. Mezhepçi vahiyler ve dogmalar ile eleştirel düşünce öldürülüyor. Eğitimin dinselleştirilmesinde herkes mağdur. Bu sürecin Alevilere yönelik asimile edici bir yanı da var.

Akıl temelli bir inanç olan Alevilik, vahiy temelli devlet mezhebinin dinci eğitimiyle katlediliyor. Aleviler “din dersleri kaldırılsın” diyor. Çocuklarının din derslerinde yaşadıkları işkenceleri anlatıyorlar. Alevi öğrenciler kendilerini mezhepçi mengeneye sıkıştırılmış hissediyorlar.

Kendinizi, Alevi bir aile ya da Alevi öğrenci yerine koyarak düşünün. Devlet din derslerinde diyor ki, “Aleviliği tanımıyorum. Asırladır giydiğin o inanç elbiseni çıkartıp, sana devlet mezhebinin elbisesini zorunlu din derslerinde giydireceğim!”

Ne yapardınız? Ne düşünürdünüz? Kendinizi nasıl hissederdiniz?

Eminim ki, zorunlu din dersinde, inançsal intihar isteyen asimilasyoncu müfredatları sevmezdiniz.

AKP’nin mezhepçi eğitim politikaları öğrencileri asimile etmeye odaklı. Alevi, Sünni, Hıristiyan, Musevi, Ateist, Ezidi fark etmiyor. Tüm çocuklarımızın aklını ve ruhunu teslim almak istiyorlar. AKP, AİHM kararlarını tanımıyor. Din dersleri müfredatlarındaki değişiklikler, AİHM kararlarıyla değil, İslamcı cemaatlerin şeriat talepleriyle uyumlu.

Müfredatla katledilmiş Alevilik

AKP, çağdaş dünyanın birikiminden değil, şeriatın dogmalarından besleniyor. Tekçi ve mezhepçi eğitimden başka model tanımıyorlar. Tüm din ve inançları tanımıyorlar ve kendilerince tanımlıyorlar. Aleviliği de kendileri tanımlamışlar. Eski ve yeni müfredatlarda Alevilik yok.

Din derslerinde Alevilik anlatılmıyor. Siyasal İslamcı cemaatlerin ve devletin Diyanet üzerinden kaleme alınmış ve tanımlanmış bir “Alevilik”i var. O Alevilik ise, siyasal İslamcılıkla öldürülmüş Aleviliktir!

MEB’in “yeni müfredat taslağı” ile din derslerine konulan Alevilik üniteleri, birer asimilasyon ünitesi, birer asimilasyon dersi belgesidir.

Alevilik inanç değil, tasavvufi yorummuş!

Müfredat, Aleviliği bir din ya da inanç olarak görmüyor. Sadece “tasavvufi yorum” demiş! Nakşibendilik ve Kadirilik gibi tarikatlarla eşitlenmiş! Oysa, Alevilik kendine özgü bir inançtır. İslamcı bir cemaat değildir ve cemaatlerle eşitlenemez.

Bu Alevileri “İslam tasavvufu” üzerinden asimile etme stratejisidir. İslamcı tarikatların ve mezheplerin tümü Namaz, Ramazan orucu, Hac, Zekat, Abdest ve Şahadet etmek konusunda anlaşırlar. Alevilik inancında bu şartların hiçibiri yoktur. İslamcı mezheplerin tümü vahiy temellidir. Alevilik ise akıl temelli bir inançtır.

Cemevi tekke,
cem ise zikirmiş!

Alevilerin kendine özgü ibadeti var. Adı Cem’dir. Kendilerine özgü ibadet yeri vardır. Adı cemevi’dir. Alevilerin kendine özgü oruçları var; Muharrem ve Hızır oruçlarıdır. Alevilerin kendi özgü mitleri, kutsalları var. Alevilerin ibadetlerinden kendine özgü okudukları kutsal kelamları var; Dede ve Ana Pirlerinin rehberliğinde Cem ibadetinde Dua değil, Gülbang, Nefes, Duvaz, Deyiş okurlar.

MEB ve Diyanet’in ortak yapım müfredatına göre, Alevilik inanç sayılmayınca, cemevi’nde ibadet yeri sayılmamış! Tekke gibi toplantı yeri ve zikir eviymiş! Cem ibadet ise zikir çekmekmiş!

Asırlardır cemevi ibadet yeridir, Cem ise zikir değil, Alevilerin muhabbeti ve ibadetidir.

Alevi çocuklarına şeriat ve cihat çağrısı

“Şeriatın kestiği parmak acımaz” diyerek, Alevi çocuklarına, “Muamelat ve Ukubat” ünitesinde, Hanefi mezhebinin şeri hukuku dayatılacak. Muamelat yoluyla evlenme ve boşanma kuralları öğretilecek ve sonrada nikah yetkisi verilmiş müftülerin/imamların yolu gösterilecek. Oysa Alevilikte, şeriata uymak olmadığı gibi, çok eşlilik de yasaktır. Aleviler, “size helal olan diğer kadınlardan ikişer, üçer ve dörder olmak üzere nikahlayın” görüşüne karşıdırlar ve imam nikahı bilmezler.

Zorunlu din dersinde, “İslam Dininde Temel İbadetler” başlığı altında, Alevi öğrencilere “Cihat” öğreteceklermiş!

Alevilik Cihat ve şeriatçı yaklaşımlara karşıdır. Barışçıl ve hümanist anlayışa sahiptir. “Sevgi bizim dinimizdir“ diyerek şiddetten arındırılmış bir dünyadan yanadır.

Alevilik öğretisinde cihada ve şeriata yer verilmediği gibi, yan yana dahi düşünülemez.

Alevi öğretisinin en temel ilkelerden birisi; “hiçbir kutsallık ölmeye ve öldürmeye değmez” Öyle ki, Aleviler, avcıları dahi Cem’e almazlar. Çünkü bir cana kıyanın ibadet de yeri yoktur.

O nedenle Alevilere “savaş mı yoksa barış mı” diye sorulduğunda, o kadim mitolojiye başvurulur ve Hacı Bektaşi Veli’nin, 13. yüzyılda barışın ve mazlumun simgesi olan “güvercin donunda” Anadolu’ya ayak bastığı anlatılır.

Hacı Bektaşi Veli, şahin donuna girmiş Hacı Doğrul’a şöyle seslenir; “Siz bize zalim kılığında geldiniz, biz size mazlum kılığında. Eğer güvercinden daha mazlum bir mahlûk bulsaydık, onun şeklinde gelirdik.”

Dolaysıyla, AKP’nin din dersi müfredatı, “Sevgi muhabbeti kaynar yanan ocağımızda, Bülbüller şevkle gelir, gül açar bağımızda, Hırslar, kinler yok olur aşkla meydanımızda, arslanlar, ceylanlar dosttur kucağımızda” diyen Alevilere, şiddeti kutsayan cihadı zorla öğretmesi suçtur.

İşte bu nedenle Aleviler, Aleviliği öldürmeyi hedefleyen, laiklik karşıtı din eğitiminden ve çocuklara uygulanan bu sistematik asimilasyon zulmünden rahatsızlar.