Diyanet’e önce “kamu kurumu” dediler. Kamuculuk yerle yaksan edildi. Çok kimlikli Türkiye’de tekçiliğin ve mezhepçiliğin inşasındaki devasa bir kurum haline getirildi. “Bütün siyasi görüş ve düşünüşlerin dışında kalarak ve milletçe dayanışma ve bütünleşmeyi” sağlayacağı iddia edildi, başta Aleviler olmak üzere, tüm farklı inançlara ve inanmayan insanlara karşı hasmanece tutum aldı. Bir tür asimilasyon merkezi haline geldi. “Laikliklik doğrultusundan hizmet” vereceği iddia edildi. Ama ilk kez AKP ile kamu görevlisi memur cübbesiyle, sarığıyla dolaşmaya başladı. Madem “Allah’ın emri yasaklanamaz” diyerek, türbana serbestlik verildi. Devlet adına dinin ve imametin makamındaki zatta cübbesini giymeli ve sarığını takmalıydı. Özgürlük bu ya, TBMM Genel Kurulu’na kravatsız vekil sokulamazken, cübbelisi ve sarıklısı girmeliydi! Bu “laik kurum Diyanet” laikliği itibarsızlaştırma ve laikliğe karşı en güçlü odak haline getirildi.

Diyanet İşleri Başkanlığı, cumhuriyet rejiminin bir “kamu kurumu” olsa da, zihniyet olarak, 1453 sonrasında kurulan ‘Müftil Enam’lara ve daha sonra kurulan ‘Şeyhülislamlık’ makamına dayanır. Bugün memur statüsünde ‘din görevlisi’ olan imamlara ve müftülere Osmanlı’da “Reisül-ulema”, “Müftil-enam” ve “Şeyhul-İslam” denilirdi. Osmanlı’da fetva verme, din ve kimi zaman da yargı işlerini üstlenen bu sınıf, dinin değil, sultanların lehine çalışmıştır. Şeyhülislamın adı ve zihniyeti Diyanet İşleri Başkanlığı’na dönüşünce, kurum laikleşmiyor, aksine siyasi iktidarların lehine çalışırken, siyasal İslamcılığın kurumsallaşmasını eş zamanlı inşa ediyor. Böylece dinin ve din bürokrasinin devletleştirilmesiyle teokrasi soslu melez bir cumhuriyet inşa edilmiş oluyor. Şeyhülislamlığın devamı olan Diyanet’te, Cumhuriyet döneminde farklı davranmamış, benzer görev ve yetkileri zamanla artırarak sürdürmüştür. Osmanlı döneminde 127 Şeyhülislam görevdeydi. Şeyhülislamlık kurumunun emir kulu olduğunu göstergesi ise, Osmanlı döneminde ikisi idam edilirken, yaklaşık yüz kadar şeyhülislam ise görevine son verilmiş. Cumhuriyet döneminde ise şu ana kadar 18 Diyanet İşleri Başkanı görev almıştır. Fakat özellikle son 15 yılda bu durum daha da ayyuka çıkmıştır. AKP iktidarı tam da bu saikle, Diyanet’i, Osmanlı’daki eski kurumsal işlevi ve gücüne kavuşturmak istiyor. Osmanlı’da nasıl ki, din işleri, yargı ve eğitim şeyhülislamlık kurumuna bağlanmıştı, bugün gücü, yetkisi ve etki alanı güçlendirilen Diyanet yeniden bu güce kavuşturulmak isteniyor. Diyanet; bugün yargıdan, eğitime, gündelik hayattan siyasete müdahil olması bu nedenledir. DİB’nın bu dönem daha sert müdahalelerde bulunması ve siyasal İslamcılığın merkezi haline gelmiş olması, özellikle 1950’li yıllardan itibaren biriktirdiği güç ile artık vesayetini açıkça ilan etme konumuna erişmiştir.

Diyanet’in kronolojisi

Şeyhülislamlık kurumuna bağlı olan yargı, eğitim ve din işleri, 1907’deki Islahat Fermanı ile değişime uğramış ve yargı adliyeye, eğitim işleri Maarif Dairesi’ne bağlanmıştı. Şeyhülislam makamı ise din işleri ve vakıf hizmetleri sorumlu tutulmaya başlanmıştır. 3 Mayıs 1920’de Şeyhülislamlık kurumu ‘Şer’iye ve Evkaf Vekâleti’ye devredilir. 3 Mart 1924’te ise ‘Diyanet İşleri Nezareti’ kurulur.

1930’lu yıllara gelindiğinde, din devlet ilişkilerindeki “laiklik” eksenli politikalar ve dinin sınırlandırılması sonucu, Diyanet’in 5 bin civarında din görevlisi Evkâf Umum Müdürlüğü’ne (vakıflara) bağlanınca, Diyanet kısmen işlevsiz hale getirildi. Öyle ki, Diyanet’in başkan yardımcısı da kalmadı. Diyanet’in 5 bin kişilik kadrosu, 10 kişiye düşürüldü. Diyanet’in yeniden canlanması, 1950’de Demokrat Parti’nin iktidara gelmesiyle başlar. Menderes döneminde ezan yeniden Arapça okutulmaya başlandı. Diyanet İşleri Reisliği’nin adı “Diyanet İşleri Başkanlığı” olarak değiştirildi. 1935’te EvkâfUmum Müdürlüğü’ne devredilen 5 bin imam kadrosu tekrar DİB’e alındı. DP dönemi, 1930-1947 arasındaki din ve devlet ilişkilerinin aksine, din ve dindarları devletin ve siyasetin merkezine taşıdı. Siyasal İslamcı cemaatlerin ve tarikatların yeniden kamusal alanda güç olması, laiklik ve demokratikleşmeye karşı, dinin güçlendirilmesi stratejisi benimsendi. 1950 -1970 dönemi, 1971, 1980 askeri darbeleri, Özal ve AKP döneminde, Diyanete dair gelişmeleri bir sonraki yazımıza bırakalım.