“Al bunu” diye bağıran adamın bu cesareti kimden, nereden alıyor?

Ankara sokaklarında bağıran adamı hakları için mücadele eden işçiler, emekçiler, gençler, kadınlar, Ankaralılar çok iyi tanır. Çorlu tren katliamında katledilen çocukları, eşleri ve yakınları için mücadele eden aileler çok iyi tanır.

Hakları için mücadele eden herkesi hedef alan, herkese yönelmiş tehdittir, zorbalıktır o ses.

Özel Sektör Öğretmenleri Sendikası asgari ücretin dahi altında çalıştırılmaya karşı taban maaş hakkı için Ankara’daydı. Copla, biber gazıyla, gözaltıyla öğretmenlere hak aramanın bedeli ödetilmeye çalışıldı. Ama bir kez daha öğretmenler haklarına sahip çıkmanın en güzel dersini verdiler.

Eylem aynı zamanda emperyalizme karşı mücadelenin yıl dönümü 30 Ağustos gününde gerçekleşti. Mücadele hattı her zaman antiemperyalist bu topraklarda daha 22 Mayıs 1919 yılında İstanbul’un işgali sırasında Muallimler Cemiyeti’nin de içinde yer aldığı miting düzenlenmiş bir gelenekten bahsediyoruz.

İsimler değişse de, eğitim emekçilerinin mücadele hattı ve ilkeleri değişmedi. Sınıftan yanadır, sınıf mücadelesini esas alır, antiemperyalisttir, antikapitalisttir. Eşitlikten, özgürlükten, demokrasiden, aydınlanmadan yana taraftır. Siyasi partilerden, güç odaklarından bağımsızdır.

İktidarın öğretmenleri, öğretmenlik mesleğini hedef göstermesi, sürekli bunu gündemde tutmasının nedeni iktidarla uyumlu bir öğretmen profili oluşturma çabasından başka bir şey değildir.

Öğretmenlerin; onların istediklerini değil insanlığın evrensel değerlerini sınıf içinde her gün yeniden üretmesidir. Örgütlenmeye yönelik kararlılıklarıdır.

AKP’nin istediği öğretmen tipinin en belirgin özelliği sermayeye, patrona ve elbette siyasi iktidara tabi olması, muhalefet etmemesidir.

Kamuda, özel öğretim kurumlarında çalışan öğretmenler; hak mücadelelerini, insanca çalışma, yaşama hakkı, Öğretmenlik Meslek Kanunu adı altında “kariyer” sınavlarıyla ayrıştırılmaya karşı devam ettiriyorlar. Mesleklerinin itibarsızlaştırılmasına karşı itirazlarını büyütüyorlar.

***

Özel okul patronları ile yan yana fotoğraflar çektirenler, onlara “ne istedilerse verenler” söz konusu olan eğitim emekçilerinin hakları olduğunda eğitime yeterli bütçe ayırmamalarının gerekçesi olarak öğretmenlerin maaşlarını gösterirler. Tercihleri her zaman sermayeden, yandaştan yanadır.

Yandaşların tek kalemde rüşvet olarak aldıkları bile eğitim emekçilerinin insanca bir ücret alabilmelerini, öğrencilerin parasız ve kamusal eğitim hakkını sağlayabilecek, atama bekleyen binlerce öğretmeni okullarına, öğrencilerine kavuşturabilecekken onlar her zaman sermayeden yana olmuşlardır.

Eşit işe eşit ücret, öğrencilerin eşit, parasız eğitim hakkı tartışılmaz bir hak iken özel okullar, özel yurtlar neden kamulaştırılmaz? Özel okul patronlarına vakıf adı altında cemaatlere, tarikatlara aktarılan kaynaklar neden geriye alınmaz, kamuya aktarılmaz?

Sınıf mücadeleleri tarihi bitti diyenlerin postmodern söylemleri iflas ediyor.

Eğitim emekçileri, sağlık emekçileri, inşaat, tersane, maden işçileri, market işçileri itiraz edenlere karşı yöneltilen tüm baskı aygıtlarına karşı susmuyor, mücadele ediyor. Sınıf ayağa kalkıyor.

Biliyorlar ki siz onu unutmaya çalışsanız da kapitalizm sizi unutmaz.