Eğer hava durumu uzmanları tahminlerinde yanılmamışlarsa şu anda büyük bir ihtimalle evinizde ya da evinize yakın bir yerde bu yazıyı okuyor olacaksınız. Zira soğuk ve karlı bir hafta sonu bizleri beklemekte. Beni havanın sıcak, soğuk, yağmurlu, ya da karlı olması çok etkiler. Sadece sosyal hayatımı değil duygularımı da duygularımın yoğunluğunu ve seçimlerimi de. Çok çok yıllar önce yazdığım ilk şarkıda -sanırım on iki yaşındaydım- soğuk bir Ankara gününde şu satırlar dökülmüş bir defterin boş bir sayfasına:


“Şu karlı kış gününde/Sensizliğin hüznüyle/Yollara bakıyorum/Bir gelen var mı diye. Karın iri tanesi/İçimin sensizliği/Yolların sessizliği/Kırıyor ümitleri…”
Eminim ki ilham denilen o ilk yaratım sürecinde başka bir mevsim ve başka bir şehir olsaydı hem şarkının sözleri hem de melodisi bambaşka olacaktı. Yağmurlu bir havada izlediğim bir film ile yaz akşamlarında izlediğim bir filmin aynı tarz ve duyguda olmasına imkân yoktur, gün doğarken yaptığım bir şarkı ile gecenin bir yarısı yazdığım şarkının da… Hem sanat tüketicisi hem de üreticisi olarak bu dış etkenler –uyaranlar- hem seçimimi hem de şarkılarımın hikâyesini doğurur. Ümit Yaşar Oğuzcan okurken hep rüzgârlı, yağmurlu, kasvetli ve gri renkli bir İstanbul eşlik eder şiirlerine. Nâzım okurken masmavi bir gökyüzü, Ferhan Şensoy okurken Beyoğlu’nun eski yılları, Sabahattin Ali okurken de dalgalı bir deniz…

***

Chet Baker dinlerken son müşterisi gitmiş, iskemleleri ters dönmüş, boş şişelerin toplandığı kül tablalarının döküldüğü, ışıkları sönmüş merdiven altı bir bar. Keith Jarret dinlerken kocaman bir konser salonu, Ortaçgil dinlerken ise hep bir deniz kenarı eşlik eder şarkılara… Zaman, mekân, dönem, yaşadığımız coğrafya ve yaşadıklarımız, ekonomi ve siyaset de çok etkiler sanat eserlerini. Frida Kahlo altı yaşındayken çocuk felci geçirmesinin ardından 18 yaşında ömür boyu acılarla boğuşmasına neden olacak otobüs kazasını geçirmeseydi resme başlar mıydı acaba? Zira resme başlamasına neden olarak bu kazanın sonucu oluşan acı ve sıkıntıdan kurtulmak istemesi gelir. Ailesinin de teşvikiyle. Çiçek hastalığı yüzünden çocukluğundan itibaren gözleri görmeyen Veysel’e oyalansın diye babası saz almasaydı bugün Aşık Veysel olur muydu?

***

Kimimiz tesadüflere ve şansa inanır kimimiz ise böyle bir şeyin olamayacağına. Ama şu olay da ilginç gelir bana. Elton John beste yapabilmekte ama söz yazamamakta, Bernie Taupin ise söz yazmakta ama beste yapamamaktadır. Yeni söz yazarları arayan Liberty Records’un ilanını görüp şarkı sözlerinin olduğu zarfların arasından Elton John’un Bernie Taupin’in sözlerinin olduğu bir zarfı seçmesinin üzerinden tam 55 sene geçmiş. Birlikte, dile kolay tam 55 yıldır -zaman zaman ayrılıklar olsa da- süregelen bir birliktelik ve bir çoğu klasikleşmiş onlarca hit şarkının çıkmasını sağlayan bir ortaklık.
O zarf seçilmeseydi bugün Elton John olur muydu bilemiyorum. Ama bu havada Elton John-Bernie Taupin’den “Your Song” dinlemenin tam zamanı. Onu biliyorum…