CHP’nin seçim bildirgesini açıklamasının ardından ‘Havuz Medya’yı bir tweetle özetle deseniz, bu yazıya attığım başlığı atardım. Elbette henüz emekliyi “paralelci” yapma noktasına erişmediler ama eli kulağında. Değme Hollywood senaristine taş çıkartacak kadar kıyamet senaryosunu iki gün içinde okuduktan sonra vardığım sonuç bu. Bir yerlerden “vur” emri gelmiş, lâkin ölçü tutturma konusunda “ve kırar göğsüne bastırırken sevdiği şeyi” misali bir ortalama sergileyen havuz ahalisi, yine ölçüyü kaçırmış. Öyle ki, manşetleriyle, köşe yazılarıyla bütün Havuz Medya, öğle uykusuna yatmayan torununu korkutan devcileyin bir babaanne gibi üzerimize korku boca edivermiş.

CHP’nin vaatlerinin gerçekleştirilebilir olup olmadığını tartışmak bu köşenin konusu değil, (dünkü BirGün’de Mustafa Sönmez gerçekleşebilirliğini gayet güzel özetlemişti bu arada) ama bu vaatlere koro halinde karşı çıkan havuz medyasının paniğine bakmak bu köşenin konusu. Bu haftanın Köşe Vuruşu’nda Havuz Medya’nın Korku Tüneli’nde bir gezinelim isterim:

"BATARIZ" MANŞETLERİNİN HATIRLATTIĞI

Havuz Medya, Varyemez Amca’nın altın havuzuna sahip çıktığı gibi memleket kaynaklarına sahip çıkıvermiş birden. Sabah gazetesi açık konuşmuş örneğin: “CHP’nin vaatleri Türkiye’yi batırır” demiş. Türkiye gazetesi “90’lara döneriz” diyerek zamanda yolculuk vaat etmiş. Star gazetesi “Vatandaşa değil baronlara müjde” diyerek cebine fazladan 2 maaş koyacak emekliyi baronlara hizmet eder kıvama getirmiş. Akşam gazetesi “kaynağını yine açıklayamadı” diyerek daha küçük görmeyi tercih etmiş. Yıllardır öve öve bitiremedikleri Türkiye ekonomisi kırılganlaşıvermiş birden. İstanbul’u ortadan yaran Çılgın Proje’yi savunurken, Saray’daki şatafatı överken başlıklara konuşlanan o özgüven nerede diye sormak gerek?

"HALKÇI" EMRE AKÖZ

Daha birkaç yıl önce kah “herkese parasız sağlık sistemi Komünist idealidir” çıkışlarıyla, kah “paralı eğitimi” sonuna dek savunmasıyla hatta “öğrenciler okurken devlete borçlansın” önerileriyle dikkat çeken Emre Aköz, CHP bu yardımları yaparsa “öğrencilere bedava ders kitabı dağıtamaz” şeklinde teori üretip telaşa düşmüş. Emre Aköz’ün “parasız eğitim olmaz kardeşim” noktasından “devlet öğrenciye bedava kitap veremeyecek” diye dertlenir hale gelmesi gerçekten gözlerimi yaşarttı. Bir daha parasız eğitime karşı yapılan eylemlere karşı çıktığında hatırlatmak üzere ayıralım.

“ESKİ TÜRKİYE” HORTLAR

Sabah yazarı Okan Müderrisoğlu, “Siyaseten popüler olmakla, siyasi popülizm arasındaki ince çizgi aşıldı mı, eski Türkiye hortlar!” diyerek CHP seçim bildirgesini özetlemiş. Genç okurlar bilmez, Eski Türkiye dedikleri şeyi az çok kendimi bilecek yaşlarda yaşamış biri olarak hatırlıyorum da, Eski Türkiye o kadar popülist bir yerdi ki, Cumhurbaşkanları prime-time saatlerde dakikalarca süren reklam veremiyordu. Çok şükür şu anda popülizmden kurtulduk, Cumhurbaşkanları reklam kuşağının büyük bölümünü kapatabiliyor. Daha da kurtulmak için başkanlık sistemine ihtiyaç var ama. Çünkü Cumhurbaşkanı’nın 12 saat ekranda görünmediği bir ülke kabul edelim ki hâlâ biraz popülisttir.

Arada neler yaşandı da Havuz Medya, yoksullara kömür dağıtmayı ve sosyal yardımları savunurken “halk plaja iniyor, vatandaş denize giremeyecek” noktasına geldi anlamadım doğrusu. Her hafta yazı yazsanız da bu hızı yakalamak mümkün değil. Fakat, bu ara yazılan kıyamet senaryolarından anladığım, iletişimde roller terse döndü. Önceden ana muhalefet “Türkiye karanlığa gidecek” derken, şu an iktidar aynısını yapıyor. İletişimde “korku yaklaşımı” adı verilen bu yaklaşımın dozu aşınca özendirici de olabilir. Bunun iletişim tarihinde pek çok örneği var. İktidarın ilk yıllarında “medyamız yok” diye hayıflanan AKP’nin kendi eliyle yarattığı medya, kendine zarar verir noktaya doğru hızla koşuyor. Halkı bu kadar kolay kandırabileceklerini düşünüyorlarsa, “göbeğini kaşıyan adam”, “bidon kafalı” diyenlerden de bir farkları kalmıyor haliyle…