Mart 2016…

45 çocuk, 45 yaşam…

Karaman’ da Ensar Vakfı ve Karaman Anadolu İmam Hatip Lisesi Mezunları Derneği’ ne (KAİMDER) ait evlerde kalan 9-10 yaşlarında çocukların 2012- 2016 yılları arasında tacize, tecavüze, istismara uğradığı ortaya çıktı.

Haberi kamuoyuna duyuran BirGün gazetesinin muhabiri Serbay Mansuroğlu katıldığı bir programda "Karaman’ da valisinden Milli Eğitim bürokratlarına kadar herkes tecavüzü biliyordu.” diye konuştu.

Olayın kamuoyunda büyük bir tepkiyle karşılanması sonrası ise Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Sema Ramazanoğlu “Bir kere olması karalamak için gerekçe olamaz.” dedi. Bu sahip çıkış bireysel bir mesele değildi. Valisinden, milli eğitim bürokratlarına tüm iktidar ilişkilerinin yeni rejim inşası deklarasyonuydu. Devamı da iktidar tarafından sürdürüldü. Başta eğitim alanı olmak üzere Ensar’ la protokoller, iş birlikleri, kamu kaynaklarının aktarılması süreci hızlandırıldı ve Ensarlar artık her yerde… Ülkenin her yerinde ise cemaat yurtlarında çocuklar şiddeti, tacizi, tecavüzü, istismarı yaşamaya devam etti ve çocuklarımızın çığlıkları memleketin her yerinde yankılanmaya devam ediyor.

Spotlight filminde gazeteciler çocuk tacizi iddialarıyla ilgili araştırma yapmaya karar verip, daha fazla bilgiye sahip oldukça, konunun sadece Katolik Kilisesi'nin üst düzey yetkililerine değil, devlet kurumlarının da önemli kişilerine uzanan bir ağ oluşturduğunu fark eder. Filmin en çarpıcı repliklerinden birinde cinsel istismara uğrayan çocuklardan biri şu cümleleri kurar; 'Fakir bir ailenin fakir bir çocuğuysanız din sizin için çok şey demektir. Tanrı’ya nasıl hayır dersin ki?' Çocuklara öğretilen; cinsel istismarı gerçekleştirenler Tanrı' nın temsilcileridir ve tam da bu yüzden çocuklar hayır diyememişlerdir.

Ocak 2020…

Spotlight filminde yaşananları; bir hegemonyanın, neoliberal politikaların, yeni rejimin inşasını ve kitlelerin 'rıza' gösterme sürecinin nasıl işlediğini, nasıl üretildiğini yıllardır en can acıtıcı haliyle yaşıyoruz.

Elazığ merkezli depremin yaşanmasından, Kızılay- Ensar ilişkilerinin ortaya çıkmasından yalnızca 3 gün önce Bilal Erdoğan’ın, MEB bürokratlarının, İstanbul İl Milli Eğitim Müdürü’ nün katılımıyla gösterişli bir törenle Ensar Vakfı, MEB ve Din Öğretimi Genel Müdürlüğü ortaklığı ile ortaokullarda düzenlenecek “Sana Emanet” isimli bilgi yarışmasının tanıtım toplantısı yapıldı. Siyasal İslam iktidarı memleketi ve memleketin çocuklarını yaşanılan tacizlere, tecavüzlere inat Ensarlara “emanet” etmeye devam edeceğini bir kez daha deklare ediyordu.

Vakfın genel kurul üyesi ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın oğlu Bilal Erdoğan; Ensar Vakfı ve İlim Yayma Vakfı’nın çalışmalarının imam hatiplerle sınırlı olmayacağını tüm okullara yönelik kapsamlı projelerle yola devam edeceklerini söyledi. Bize, halka ait olan kamusal alanlarda, okullarda bizim çocuklarımıza, bize rağmen yeni rejimi dayatmaya devam edeceklerini bir kez daha ilan etti.

İstanbul İl Milli Eğitim Müdürü tanıtım toplantısında; “Bizi biz yapan ortak değerlerimizi çocuklarımıza hissettireceğiz” dedi. Eğitimci kimliği taşıyan bir milli eğitim müdürünün esas alması gereken ne yazık ki evrensel değerler değil Ensar’ın değerleriydi.

Yaşanan deprem sonrası kamu yararı ilkesine sahip olduğunu iddia eden Kızılay’ın halk yararına değil, Ensarlar ve Ensarlarla ilişkili sermaye yararına çalıştığı ortaya çıktı. Sermaye, cemaat, iktidar ilişkilerinin geldiği boyutun, buzdağının sadece görünen kısmıydı bu fotoğraf… 18 yıldır neoliberal politikaların gereği yapılıyordu… Cemaatler aracılığıyla bir yandan otoriteye “gönüllü boyun eğiş” örgütleniyor bir yandan da emperyalistlerin, kapitalistlerin neoliberal düzeni örgütleniyordu.

Spotliht filmi; otoriteye 'gönüllü boyun eğişi' anlatırken aynı zamanda da 'Bazen, vaktimizin çoğunu karanlıkta tökezleyerek geçirdiğimizi unutmak kolaydır. Bir anda ışık yanar ve suç, herkese eşit paylaştırılır.' diyerek örgütlü kötülüğün kitleler nezdinde özeleştirisini yapıyor.

Bir yandan bu örgütlü kötülüğü teşhir ederken bir yandan da kendi özeleştirimizi yapmanın, mücadeleyi yükseltmenin tam da zamanıdır.

Bugünümüze ve geleceğimize dair hayalleri, umutları olanlarız, milyonlarız. Bu karanlığı, aydınlığa dönüştürmenin tek yolu yaşamın her alanında birbirimizin sesine ses olmaktan geçiyor. Onlar korkuyu örgütlüyorlar, biz ise umudu, dayanışmayı, cesareti örgütlüyoruz. Umuda, dayanışmaya karşı da korku her zaman kaybetmeye mahkumdur.

*BirGün örgütlü kötülüğe karşı hayallerinden, umutlarından, memleketinden vazgeçmeyenler için her zaman ses, kocaman bir nefes oldu. Şimdi BirGün’ ün sesine ses, nefesine nefes olmanın zamanıdır. Yalnızca ayda 20 TL’ye, gerçekleri yazan, eğitim emekçilerinin ve eğitim sisteminde yaşanan sıkıntıları duyuran BirGün’e destek olabilirsiniz.