Fedai Altun…

Henüz 23 yaşındaydı.

Hayalleri, umutları ona kavuşmayı bekleyen öğrencileri vardı. Ataması yapılmadığı için çalışmak zorunda kaldığı inşaat işinde elektrik akımına kapılarak hayatını kaybetti.

Yaptığı bir paylaşımdaki; “Ağır şartlar altında çalışmak zorundayım. Bunun vebalini kim ödeyecek acaba?” cümleleri son sözleri oldu.

MEB’ in yayınladığı son verilerde en az 170 bin öğretmen ihtiyacı açıklanmıştı. Buna rağmen yalnızca 15 bin öğretmen ataması açıklandı. 15 bin öğretmenin göreve başlatılmasının ise yayınlanan takvimle eğitim öğretim yılı başında değil şubat ayında gerçekleştirileceği açıklandı. Milyonlarca öğrenci öğretmenlerini beklerken, salgınla birlikte öğretmenlere ihtiyaç bu denli artmışken…

Salgınla birlikte öğretmen ihtiyacı geçmiş yıllara oranla çok daha ciddi boyuta ulaşmasına ve bütçede yüzde 1-1,5 oranındaki bir artış dahi en az 170 bin öğretmen ataması için yeterliyken neden yeterli öğretmen ataması yapılmıyor? Neden öğretmenler düşük ücretlerde esnek çalışma koşullarında özel öğretim kurumlarında çalışmak zorunda kalıyor? Neden atamaları yapılmadığı için başka işlerde çalışırken iş cinayetlerinde yaşamını kaybediyor? Neden yaşamlarının en güzel yıllarında geleceğe dair umutlarını kaybediyor yaşamlarına son veriyorlar?

Tüm soruların cevabı memleketin bugünü ve geleceği olan öğretmenler için söylenilen cümlelerde saklı…

“Siz gidin ücretli öğretmenlik yapın. Biz de hayvan yetiştiricisini öğretmen yapmayalım."

"Eğer siz öğretmenlik yeterliliğine sahip olsaydınız zaten 40 bin kişinin içerisinde olurdunuz, karşımda değil."

"Ben öğretmen olmak isteyenleri, Eminönü’ndeki caminin önünde bekleyen güvercinlere benzetiyorum. Bekliyorlar ki biri önlerine yem atsın. Özelde şansını deneyen öğretmenleri ise kendi yiyeceğini arayan dağ güvercinine benzetiyorum."

“Gösterişçi intihar eylemi diye bir sendromdan bahsediliyor. Niyeti olmadığı halde etrafında ilgi uyandırmak veya ilgi çekmek veya isteklerinin yerine gelmesini sağlamak amaçlı ataması yapılmayan öğretmenler intihar ediyor.”

Maktulü değil mağduru suçlu ilân eden sistem. Güvenceli değil asgari ücretin dahi altında güvencesiz çalıştırmayı tercih eden sistem. Kamusal eğitime ayrılmayan kaynakları özel okul patronlarına, vakıflara, derneklere, dini yapılara aktaran sistem.

Salgında yarım milyonu aşkın öğrenci örgün eğitim dışına çıkmışken, on yedi bini aşkın köy okulu kapatıldığı için taşımalı eğitime mahkûm edilmişken, yeterli sayıda okul olmadığı için servislerle okullarına ulaşmaya çalışırken ve taşımalı eğitimde yaşamını kaybeden çocukların olduğu bir ülkede eğitime yeterli bütçe, kaynak ayırmayan sistem. Eğitimin piyasalaştırılmasını, dinselleştirilmesini kesintisiz sürdüren bir sistem.

Yalnızca son bir hafta içerisinde eğitimde yaşananlar bile sözün bittiği yerdir artık. 23 yaşında bir öğretmen iş cinayetinde yaşamını kaybetti. Yüz yüze eğitimde ilk dönem sona erdi ve en az 22 eğitim emekçisi alınmayan önlemler sonucunda Covid-19 nedeniyle hayatını kaybetti. Yüzlerce sınıf karantinaya alındı.

MEB; 18 yaş ve üstü için açık liseden 5 dönemde mezun olunabilmesine yönelik yaptığı düzenleme ile öğrencileri açık liseye yönlendirmek, örgün eğitim dışına çıkışı hızlandırmak için bir adım daha attı. Organize Sanayi Bölgeleri’nde 164 mesleki eğitim merkezinin daha açılacağı açıklanarak öğrencileri, yoksul halkın çocuklarını ucuz iş gücü olarak gören, sermayenin, patronların ihtiyaçlarını esas alan süreç hızlandırıldı.

MEB taslak ders kitaplarının incelenmesine yönelik kriterleri güncelleyerek; “Milli ve manevi değerler gözetilmeli ve toplumun giyim ve hayat tarzı gerçekliğe uygun yansıtılmalı” maddesi ile kitap yazarlarını ve yayınevleri baskı altına alan yeni bir düzenlemeye daha imza attı.

Ülkenin her yerinde öğrencilerin birincil tercihi fen liseleri iken MEB, Karabük’ te ikinci fen lisesine ihtiyaç olmadığını açıkladı.

Fedai öğretmenleri, öğrencilerimizi feda eden sistem… Yaşadıklarımın vebalini kim ödeyecek diye soruyordu Fedai Öğretmen… Fedai Öğretmenin sorduğu sorunun yanıtının cevabı bizde… Memleketin bugününe ve geleceğine dair mücadele etmekten vazgeçmeyenlerde…