İlla bir baraj kaldırılacaksa futboldaki barajdan başlayalım bence. Hem o ne öyle, tam kaleye vuracak adamın önünde dizilmeler filan. Cumhurun başı biliyorsunuz eski futbolcu, çok çekmiştir o barajlardan kaldıralım gitsin ya. Daha çok gol olur, ligimizin seyir zevki artar hem. Seçim barajı mı? Hop, orada dur!

Yüzde 10 seçim barajının Anayasa Mahkemesi’nin gündemine gelmesiyle, medyadaki vesayet karşıtı demokrasi âşıkları tek tek kendini belli etmeye başladı. Üstelik bu sadece ilk varta. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın dün barajını tartışmaya açan Anayasa Mahkemesi’ne karşı “egemenlik milletindir” çıkışından sonra gaza gelip; “ barajı, ülkemize en az Atatürk Barajı kadar faydalıdır” diye yazan da çıkar. Milletin hatrı sayılır bir kısmının iradesini Meclis’in dışında bırakan, darbe mahsülü bir seçim barajını darbelere karşı savunan nice koçyiğitler, yazar kasa fişi gibi döktürecekler şimdi. Bu haftaki Köşe Vuruşu’nda erken döktürenlerden bir başlayalım derim:

İSTİKRARLI DÖNÜŞ

Türkiye gazetesinin kendi etrafında hızlıca dönüp taca çıkacak şutlar atabilen çakma sol açığı Melih Altınok örneğin. Darbelere ultra, mega, über karşı olduğu için cenahlardan cenahlara koşan bu köşeci, 12 Eylül mahsülü barajını “istikrar” masalıyla savunanlar safına da ilk önce geçmiş ve şöyle demiş: “Türkiye gibi koalisyonlarla yoksullaştırılmış, anti demokratikleştirilmiş bir ülkede, bu durumun temsilde adalet değil, istikrarda zafiyet doğuracağının bilinmesine rağmen ocağın altı harlanıyor.” Tam da Kenan Evren gibi düşünüyor, ne mutlu.

BARAJI MİLLET İSTEMİŞ

En son Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın AK Sarayı’nı neredeyse elinde mezurayla Beyaz Saray’la karşılaştırarak aklamaya çalışırken rastladığımız Hürriyet yazarı Akif Beki ise “Anayasa Mahkemesi siyasete el mi koyacak?” başlıklı bir yazıyla karşımıza çıktı. “Meclis bir kanun koymuş, bilmem kaç seçim uygulanmış” diye savunuyor barajını. Beki’nin, seçim barajının Kenan Evren ve komutanlarından oluşan Milli Güvenlik Konseyi tarafından Danışma Meclisi’ne sipariş edildiğinden elbette haberi yok. Maksat yandaşlık olsun. Seçim barajının siyasete sıfır müdahaleyle koyulduğundan öylesine emin ki, bu eminlikle istese Kenan Evren’den bir demokrasi yıldızı çıkarabilir. İnsan etkileniyor açıkçası.

BÖYLE DE YAZILABİLİRDİ

Yukarıdaki iki örnek fanatikçe karşı çıkışın nasıl olduğunu tarifliyor. Konuya daha temkinli yaklaşanlar da var. Habertürk’ten Fehmi Koru, keşke bu işi Anayasa Mahkemesi’nden pası alarak Meclis yapsa derken, Yeni Şafak’tan Abdülkadir Selvi, geçmişte Haşim Kılıç’ın barajının kalkması konusunda farklı düşündüğünü ve Süleyman Demirel’in barajın kaldırılmasına ilişkin başvurusunda “karşı oy” kullandıklarını hatırlatıyor. Koru ve Selvi örnekleri, yandaşlığın da tonları olduğunu göstermesi bakımından önemli. Kendilerini atayıp ulufelerini verenler, faydalı yandaş ve faydasız yandaş ayrımı yaparken herhalde bunları göze alacaktır.

BARAJA ÇEKİLEN O BEYAZ ÇİZGİ

Anayasa Mahkemesi’nin asıl niyeti tartışılır, tartışılmaz o ayrı, ama onu tartışırken darbe mahsülü barajını dahi savunmaya kalkışmak, nasıl körü körüne tarafgir olunabildiğinin her hafta karşılaştığımız örneklerinden biri. İşte bu körü körünecilere kalsa, futboldaki baraj anti-demokratik bulunup kaldırılır icabında, ama seçim barajı kalkmaz. Dün Habertürk’te Umur Talu, yine konuyla alakalı olarak “Barajı 9.15’e çekin. Önüne beyaz çizgi çekin” diye ironik bir başlık atmıştı yazısına. Hah işte, futbolda o beyaz çizgiyi çeken sprey var ya, kimi medya mensuplarının gözüne çekilmiş, hayatı sadece “Ak” olarak görsünler diye.