Aslında Can Yücel Örgütü üyesi olduğumdan “osuruktan savunma” diyebilirdim. Yine de çok affedersiniz, ama bu başlığın sorumlusu ben değilim! Peki kimdir? ‘Sayın’...

Aslında Can Yücel Örgütü üyesi olduğumdan “osuruktan savunma” diyebilirdim. Yine de çok affedersiniz, ama bu başlığın sorumlusu ben değilim! Peki kimdir? ‘Sayın’ Dengir Mir Mehmet Fırat’tır. Her vatandaş gibi o malum günde o malum seyirliğin karşısındaydım. Dengir Bey kendisini savunmak üzere “son söz” olarak bir “osuruk fıkrası” anlattı. Tabii kendileri feodal cihetten ‘soylu’ bir ‘Mir’ (eskinin derebeyi, mütegallibesi, şimdinin ise TV dizilerindeki ‘postmodern’ toprak ağası!) yani bir nevi ‘kibar’ olduklarından, ‘gaz çıkartma’ deyimini kullandılar. (Merak edenler için fıkrayı da nakledeyim: Kadın hamur yoğururken, Mir Bey’in tabiriyle, ‘gaz’ çıkartmış. Kocası bu etkinlik karşısında öfkelenmiş. Kadın da ona dönüp “Ama sen de geçen yıl baltanın sapını kırmıştın!” demişmiş.)

Savunmasının işte bu minvalde olması, icraattan bağımsız değil. Ortalıktaki yolsuzluk, rüşvet, ihale kokularından burnumuzun direği kırılmadı mı? Amma ve lakin Siyasi İslam cenahındaki hırsızlıkların böylesine dile düşmesine ve belgelenmesine bakıp “bunlar gidici” hevesine kapılmayın. Aha işte buraya yazıyorum: Araya bayram tatili girecek, bu işler de bahşiş almaya gelen Ramazan davulcusu osuruğu misali gümbürtüye gidecek. Nitekim yakında yerel seçimler var ve belediyelerde yine bunlar işbaşına gelecek, yine ‘zart zurt’ edecekler. Çünkü bu mevziler birer rant kapısı olmuştur. Hayır, sadece Avrupa’da Deniz Feneri filan marifetiyle toplanan bağışlar değil, bilhassa kâr payı adıyla ‘yimpaşlanan’ milyarlarca avro da ceplerdedir. Ve elbette bir de ihaleler…

Mekanizma iyi çalışıyor: AKP yoksulları önce daha fazla yoksullaştırıyor, sonra da bu insanları kendi yardımlarına bağımlı hale getiriyor. AKP dönemindeki yoksullaşan ve yolsuzlaşan muhafazakârlaşmayla birlikte cinsel ve ahlaki suçlarda yaşanan (paradoksal!) artışları biliyorduk... Ama bu arada küresel kriz henüz kapıya dayanmamışken yaşadığımız haldeki ekonomik kriz ortamında, ‘ekonomik suçlar’da da ciddi bir artış varmış. Geçen gün Yargıtay Başkanı Hasan Gerçeker ekonomik suçların rekor seviyeye ulaştığını açıkladı. Yargıtay’a temyiz için gelen elektrik, su hırsızlığı gibi dosyaların sayısı 100 bine dayanmış. Oysa bu dosyalar daha önceki yıllarda 15 -20 bin civarındaymış.

İyi de kardeşim, kamusal kaynakları kendi cebinden veriyormuş gibi fakir fukaraya dağıtmak yerine sen de mesela AB ülkelerindeki gibi işsizlik parası filan gibi kamusal ödemeleri yapsan, sosyal devlet anlayışına sarılsan dediğinizde ve hırsızlıkları belgesiyle, bulgusuyla gözlerine soktuğunuzda ise savunmaları zaten hazır: Gaz çıkart, gaz çıkart ipe diz!

VE ‘BENZER’ BİR SUÇLAMA…

Bu arada AKP’nin elinde tuttuğu Esenyurt belediyesini sağlama almak istiyor gibi bir izlenimim var. Çünkü Esenyurt eski belediye başkanı Gürbüz Çapan da Ergenekon soruşturmasında tutuklandı. Bilen bilir, Gürbüz benim çok eski arkadaşımdır. Daha birkaç hafta önce telefonda bu işin (Ergenekonculuğun) mavrasını yapmıştık. Telefonlar dinleniyor malum. Gürbüz, “Bak işte söylüyorum, beni Ergenekon örgütüne sen sokmadın mı?” diye sormuştu. Dinlenen telefonun keyfini çıkarmıştık. Gürbüz’ün gıcık kaptığını bildiğim bir tabirle söyleyeyim, “kulvarlarımız farklı” ama farklı olmayan bir yanımız var. O da şudur: İkimiz de mesela ‘her şey’ olabiliriz ama asla Ergenekon çetesi üyesi olamayız! Çünkü biz kavgalarımızı asla takıyyeyle, hileyle bir su yılanı gibi ‘sızarak’ yapmadık. Cümle alem bunu biliyor.

Mesela Ahmet Hakan da biliyor ve şöyle diyor: “Gürbüz Çapan, bırakın ‘Ergenekon Çetesi’ne üye olmayı, herhangi bir ‘ekip işi’nin içinde yer almaz, alamaz... Çünkü böyle bir etkinliğin içinde yer almak adamın doğasına aykırıdır...” Mesela Ece Temelkuran da biliyor ve şunu soruyor: “Siz Mamak’ta kar üstünde çıplak İstiklal Marşı okutanların hesabını Gürbüz Çapan’dan mı soracaksınız? Yahu hakikaten siz Gürbüz Çapan’a ne soracaksınız?”

Ama sormuşlar işte. Radikal’de yazdığına göre, Gürbüz’e yöneltilen suçlamalardan birisi “Ermenistan üzerinden nükleer kaçakçılık yapmak” imiş… Ama bir dakika! Buraya kadar yazdıklarımdan dolayı kendimi ‘deşifre’ etmiş ve bazı Taraf yazarları tarafından “İşte bakın, Ergenekoncularla ilişkisini itiraf etti!” suçlamasını hak etmiş olabilirdim ki, aklıma geldi: “Yahu” dedim kendi kendime, “Gürbüz’ün 1995 yılında Ermenistan’a yaptığı seyahate Cengiz Çandar ve Oral Çalışlar da katılmamış mıydı?”  Belli ki Ergenekoncular memleketin dört bir yanına sızmışlar! Gaz sızıntısı… Kokuyor…