Bu hafta biraz futbolla kafa dağıttım. Çarşamba akşamı kupa ön elemesi  maçında bizim mahallenin takımı Bucaspor ile cimbom arasında uçurum

Bu hafta biraz futbolla kafa dağıttım. Çarşamba akşamı kupa ön elemesi  maçında bizim mahallenin takımı Bucaspor ile cimbom arasında uçurum vardı. Yine de galibiyeti kaçıran taraf ‘bizimkiler’ oldu. Bucaspor’un genç oyuncularının hevesli, bol hatalı ama samimi heyecanlı oyunlarınız izlemek zevkliydi. Gecenin maçında tüm takımın piyasa değeri ile cimbomlu yıldızlardan birinin gardrobunun bile satın alınamayacağı bir takım sahne alınca “futbolun yoranları” da herhalde müşteri bulma kaygısıyla geçen haftanın sözüm ona müthiş derbisine dönmüşler.
Futbol yoranları niye futbolcular birbirine saldırdı meselesini uzata uzata yordukça işin tadı kaçtı. İsimleri lazım değil bazı yoranlar işi ırkçılığa vurdular. Neden Brezilyalılar saldırıyormuş? Türk olarak bu işten çok rahatsız olmuşlar. Ve benzeri serzenişler. Kimisi daha utangaç, kimisi açıkça utanmaz. Bir de kendini bilmez bir futbolcu had bildirme gayesinde Türkiye’de olduklarını unutmuşlar buyurdu bu yıldız oyunculara dair.
Sanırım hoşgörü ve misafirperverlik diline bu kadar dolanmış ve bu derece de ırkçı motiflerle bezeli az ulus vardır dünyada.
Brezilya’da kumda oynayan çocukları zorla ve yalvara yakara çeşitli liglerde oynayan takımlarımızın transfer edişlerini bilmemize karşın onlara böyle açık ayrımcılık yapmak kabul edilir gibi değil. Türkiye liglerinde de Avrupa’nın pek çok ülkesindeki gibi onlarca yabancı futbolcu oynuyor. İtiraf edelim çoğu da bu ülkedeki futbolun biraz olsun izlenir olmasını sağlıyor.
Ama futbolda ırkçılık da fazlaca göz önünde olmak dışında başka mesleklerdekinden çok farklı değil. Yeni bir olgu da değil. Bizde yabancı düşmanlığının buradan başlaması ilginç ama süpriz değil. İngilizler büyük ihtimal futbolun bu icadında da önde geliyorlar. Ve bu meseleyi ele almada da öndeler. Altmışlardan beri bu konuda çalışmalar yapılmış.
23 Ekim’de Cambridge Ekonomi Dergisi bu konuda bir araştırma yayınladı. Kabaca özetlersek, araştırmaya göre siyah oyuncuların daha iyi konumdaki ve daha başarılı takımlarda oynadıkları bulunmuş ve dolayısıyla ayrımcılık olduğuna hükmedilmiş.
Bu siyah oyuncuları sevindirmiştir belki ama ortada bir ayrımcılık olduğu iddiası o kadar da akla yatkın durmuyor. Tabii bunları verileri ve yöntemi bilmeden söylüyorum. İkna olabilirim yani.
İngiltere’de futbolda ırkçılık ülkenin sömürgeci geçmişine bağlanıyor bazılarınca. Bunun İngiliz yaşam tarzının bir parçası haline geldiğini tespit edenler de var. Taraftarların ırkçılığı daha açık ve bildik. Muhtemelen yasal düzenlemeler ve yaptırımlar sonucunda biraz sınırlandı ve belki de sofistike hale geldi. Örneğin artık sahalarda siyah futbolculara muz atılması gibi vakalar görmüyoruz. Bunu kendi futbolcuları için dahi yaptıkları vakidir.
Ancak sahadaki ve saha kenarındaki teknik kadroların ve yöneticilerin de açıkça ırkçılık yapmaları en hafifinden ayıp. Ancak sahadakiler ile tribünler arasındakiler arasında da büyük benzerlikler olması kaçınılmaz.
Sonuçta futbol, yine her yerde olduğu gibi, ırkçı grup ve partilerin temel taraftar kazanma ve propaganda alanlarından birisi. Ancak genel olarak kamuoyu bu tür ırkçılığa ve ırkçı tezahürata karşı tepki gösterip bunların engellenmesini destekliyorlar. Ancak yönteciler ve teknik kadrolar düzeyindeki ırkçılıkla mücadele etmek daha zor görünüyor. Örneğin İngiltere’deki en kalabalık etnik azınlık grup olan Asya kökenlilerden futbolcu, hakem ve yönetici bulmak neredeyse imkansız. Paul İnce 2008 yazında Blackburn Rovers’a teknik direktör olduğunda bu düzeyde görev alan ilk siyah futbol adamlarından biri olmuştu. Ancak bu mutluluk sadece birkaç sürdü ve takımın çok parlak olmayan sonuçları futbolda bu ilkin sonunu çabuk getirdi.
Futbolda ırkçılık üzerine bir başka araştırmada ehven-i şer kabilinden bir bulgu gözüme çarptı. İngiliz futbolunun beyaz patronları, kendi takım taraftarlarının ırkçılığına bakmaksızın siyah oyuncuları transfer etmekteymişler. Herhalde onlar da bu siyah çocukların futbol işini iyi kıvırdığının ve güzelleştirdiğinin farkındalar. Ancak yeşil sahalardan ırkçılığı kovmak için daha katedilecek çok yol olduğu da kesin.
Pele “ırkçılık korkaklıktır, korkaklık korkudan gelir” demişti. Korkak olmayın ve Çarşı futbolda korkaklığa da karşı olsun her daim.
İyi pazarlar ve bol şanslar.