Geçen hafta sosyalizmler üzerine yazmamın nedeni bazı yerlerde Erkan Baş’ın “yeterince sosyalist” konuşmadığı yönündeki yorumlardı. Bu tabii ki saçma sapan bir iddia. Baş şu an en etkili konuşmaları yapan siyasetçilerin başında geliyor. Hem Türkiye İşçi Partisi (TİP) seçimin ilk turunun galiplerinin de başında geliyor. Kılıçdaroğlu partisinde ve ittifakındaki bir sürü arızaya karşın ilk turun diğer galibi. Mağlup ise malumunuz her daim kazanmış gibi yapan muktedir.

“Türkiye İşçi Partisi oyları boşa gidecek” iddiası maalesef sadece TİP için değil seçime tek başına giren tüm küçük partiler için geçerli. Burada kastım bir duruşun boş olması değil. Seçim sistemi özellikle birinci gelen parti lehine ve ona nazaran da her bölgede ikinci gelen partileri kayıran bir sistem. Bunun altında yatan mantık, mümkün ölçüde bir ya da iki partiye parlamento çoğunluğu sağlayarak birçok küçük partinin anlaşıp koalisyon kuramamasından kaynaklı siyasi istikrarsızlıkları önlemek.

Bu sistem içinde SOL Parti, TİP gibi partilerin barajı tek başına geçebilen ama özellikle büyük seçim bölgelerinde yoğunlaşmış oy desteğine sahip partilerle ortak listelerde seçime girmeleri, kazanılacak milletvekili sayısı açısından ittifaktaki tüm partilerin lehine. TİP ittifakın içinde kalsaydı belki tek başına ağırlığının yüzde 1,8 civarında olduğunu öğrenemeyecekti ancak YSP ile birlikte toplamda aldıkları sandalye sayısı 65’in çok daha üzerinde olacaktı.

ÇOĞUNLUK HEDİYE EDİLDİ

Sosyalist Enternasyonal üyesi iki partiden, yani CHP veya HDP’den hangisini tercih ettikleri program olarak çok belirleyici değil. Çünkü bugünkü savunma hattı, parlamentonun yeniden kazanılması noktasına gerilemiş durumda. CHP ile ittifak yapmış bir TİP çok daha etkili olabilirdi. CHP’nin ortaklara cömertçe dağıttığı milletvekilliklerine bakılırsa, TİP bu yolla rahatça mecliste grup bile kurabilirdi.

Aynı durum CHP ile ortak liste yapmayan İYİP için de geçerli. Kıl payı kaçırılmış veya diğer ülkücülere kaptırılmış sandalyelerle Meclis çoğunluğu muktedire hediye edilmiş durumda.

Bunların hepsi artık geçmiş zaman hikayesi. Şimdi önümüzdeki seçime bakma zamanı. Pazar günkü sonuçlardan sonra yaygın bir moral bozukluğu görüldü. Bunun temel nedeni Millet İttifakı’nın ve bileşenlerinin algı yönetimindeki başarısızlığı. İlk turda kazandık algısı çok öne çıkarıldı, ardından da moral bozukluğu.

ADAM KAZANAMADI

Ancak bunun haksız olduğunu düşünüyorum. Türkiye, tarihinde ilk defa kimliğini saklamayan Zaza ve Alevi birine yüzde 45 oy verdi! Seçmenlerin çoğunluğu şiddet diline değil kalp işaretlerine ve uzlaşmanın, kardeşliğin diline destek verdi! Ve adam kazanamadı! Pek çok olumsuz mesaj da verildi ama bardağın dolu tarafını unutmamak lazım.

İkinci turda muktedirin otoriter rejimine son vermek isteyenler avantajlı. Domuz bağcılar, kadın düşmanları, ne idüğü belirsiz milliyetçiler için seçim bitti. Bol kepçeden Meclis koltuklarını kaptılar. Bundan sonrası için onların çıkarına olan da parlamenter sisteme geçme sözü veren Kılıçdaroğlu’nun kazanması.

Oğan ve İnce’ye destek verenler için de ortak çıkar Kılıçdaroğlu’nun seçilmesinde. Onları destekleyen yüzde 6’yı muktedirin sarayında bir koltuk almak uğruna girecekleri hiçbir oyunun peşine takamazlar.

Kalp işareti yapan on milyonların ise hâlâ bir hedefleri var. Sandığa gitmek için çok önemli bir nedenleri var. Bu ceberrut rejime son vermenin mümkün olduğu görüldü. Şimdi ilk turda sandığa gitmeyen 8 buçuk milyon için de daha çok umut var. Yapılması gereken onların elinden tutup  başlanılan işi 28 Mayıs’ta tamamlamak.

İyi pazarlar ve bol şanslar!