16 Nisan 2016 günü oylanan 6771 sayılı ‘Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’, Yüksek Seçim Kurulu kararına göre, yüzde 51,41 oyla kabul edildi. YSK kararı çok tartışmalı olsa da, bu sonuç nasıl okunmalı?

Öncelikle, sadece hukuk açısından değil, demokrasi açısından da okunmalı; hatta daha çok demokrasi açısından. Yine, sadece Ankara’dan değil Anadolu’dan da okunmalı; hatta daha çok Anadolu’dan. Bu sonuçlar, 16 Nisan itibarıyla değil, öncesi ve sonrası bakış açılarıyla da değerlendirilmeli.

Hukuk ve demokrasi açısından

16 Nisan halkoylaması, hukuk ve demokrasi açısından nasıl okunmalı?

Hukuk, tartışmalı da olsa halkoylaması sonucunu ortaya koydu. 16 Nisan’a giden yolda, en çok kaygı duyulan konu, sandık güvenliği ve seçim hilesi idi. Korkulan oldu ve bu teşhir edildi; ama Yüksek Seçim Kurulu, yasaya açıkça aykırı uygulamaya onay vermiş oldu. ‘Hukuk’ önünde ‘Evet’ kazanmış oldu.

Konuya, OHAL ortam ve koşullarının yarattığı sorunlar ışığında bakıldığında, yüzdelerin anlamını da irdeleme olanağı doğar. ‘Hayır’ ve ‘Evet’ kampanyaları arasındaki (adeta resmi kampanyaya dönüştürülen ‘Evet’ lehine) dengesizlik ve yüzdelerin birbirine yakınlığı, ‘Hayır’ lehine sonuç olarak, demokrasi mücadelesi bakımından kayda değer.

Sonuçlar bakımından hukuk ve demokrasi ayrışması, aslında OHAL olmaksızın, böyle bir değişikliğin kotarılamayacağı görüşünü teyit ediyor. OHAL, iktidara olağan yönetim sırasında kullandığı yetkilerden çok daha fazlasını vermesi karşılığında hak ve özgürlükleri de sınırlama olanağı tanır. Külliye ve hükümet çevreleri ise, “daha çok iktidar ve daha az özgürlük” denklemine dayanan ortam ve koşulları, 15 Temmuz Darbe Girişimi’nin bozduğu kamu düzenini sağlamak yerine, benzerine pek rastlanmayan bir ‘anayasa operasyonu’ için kullandı.

Özetle, kazanımların bastırılması ve yeterince sahiplenilememesi, yönetenler ve yönetilenler ayrışması yoluyla halkın (demos) dışlanması, süreci sakatladı.

Ankara’dan değil, Anadolu’dan...

‘Hayır’ın örgütlenmesinde; girişimler, meclisler, platformlar, dernekler, sendikalar, vakıflar ve odalar, ayrı ve birlikte; toplantılar, söyleşiler, fikri etkinlikler ve saha çalışmaları önde idi. Bunlar, yeni bir yurttaşlık sorumluluğu ve sivil toplum anlayışını da beraberinde getirdi. Kuşkusuz, siyasal partilerle eşgüdüm sağlandı ve işbirliği yapıldı; CHP, başlıca siyasal aktör oldu; ama demokratik platformlar, ‘Hayır’ın örgütlenmesinde yeri doldurulmaz bir işlev gördü.

‘Evet’ ise, Ankara’dan: MHP’den çok AK Parti’den çok hükümet, hükümetten çok Külliye tarafından örgütlendi. Anadolu genelinde ise, posterleri, afişleri ve portreleri; ama daha çok, valileri ve kaymakamları, üniversite rektörleri ve belediye başkanları, kolluk güçleri...

Kısaca, ‘Evet’in aktörü daha çok Ankara, ‘Hayır’ın aktörü ise daha çok Anadolu.

Oylama öncesi ve sonrası

Öncesine yönelik olarak, ‘Evet’ ve ‘Hayır’ arasındaki fark şöyle:

‘Evet’ yanlıları, anayasal kazanımları ve sivil anayasa emeğini itibarsızlaştırmak ve bastırmak için, devlet olanakları ve TRT ile yetinmedi; medya bütününü seferber etti.

‘Hayır’ yanlıları ise, anayasal kazanımları ve sivil anayasa emeğini yeterince savunamadı.

Oylama sonrası ise, ‘Evet’, güç kaybını araştırma telaşına düştü; ‘Hayır’ ise, gücünü artırma umuduna.

Hayır’ın işi daha zor

Neden, çünkü ‘Hayır’, demokrasi ve uzun dönemde anayasal demokrasiyi inşa etme görev ve sorumluluğu ile karşı karşıya; ‘Evet’ ise, tek kişi iktidarı eksenine dayanan ‘anayasal statüko’yu muhafaza etmeye çalışacak...

Bu nedenle ‘Hayır’, yol haritasını, birçok değişkeni dikkate alarak belirlemek ve uygulamaya koymak durumunda. Şimdilik şu üçlü öneri ile yetineceğim:

-Anayasal bilgilenme hakkı: Yürürlükteki Anayasa çerçevesinde kazanımlar ve 2019’da yürürlüğe girecek metnin yaratacağı sakıncalar konusunda bilgilenme hakkına sürekli katkıda bulunmak.

-Çifte anayasa emeği: Geçen yıllarda yapılan anayasa çalışmaları (raporlar ve metinler) ile 16 Nisan öncesi kazanılan deneyimleri birleştirerek, 2019’a giden yolda, katılımcı ve saydam yöntemle ‘demokratik anayasa’ tasarımı yapmak.

-Siyasal tasarımları etkileme görevi: Siyasal parti ve aktörlerin 2019 seçimleri için yapacakları çalışmalar ve hazırlayacakları programlar, ‘demokratik anayasa’ eksenine dayanmalı. Bu bakımdan anayasa, sivil girişim ve siyasal etkinliklerin eklemlenme yeri olabilir.

Ortak hedef şu olmalı:Demokratik anayasal düzene dönüş için seçimleri kazanmak.