Anadolu baharı ve esintileri
“Hukuk ve sistem gözüyle 31 Mart” (4.4.24), ‘gelinen yer’ betimlemesine özgülenmişti. Bahar ve esintisi ise, ‘gidilecek yönü’ işaret ediyor. Ulusal ölçekteki yön belli: siyasal münavebe; siyasal iktidarın serbest seçimler sonucu el değiştirmesi. Esinti potansiyeli ise, dışa ve uluslararası topluma yönelik.
SİYASAL MÜNAVEBE
31 Mart seçim sonuçları, kendi Genel Başkanı’nın deyimiyle AKP’yi “sandığa gömme” umudu yarattığı için ‘siyasal münavebe baharı’ olarak görülebilir.
Kısa bir bellek turu: İktidarlarının 10 yıllık anayasızlaştırma sürecine tepki olarak ‘post-modern demokrasi mantığı’ nı simgeleyen Gezi sahiplenmesinin 2. Yılında TBMM’de ilk kez azınlığa düştü. Koalisyon hükümeti kurdurmamak için Anayasa ihlal edilerek 1 Kasım’da seçimleri yineledi. İki seçim arasında, Anadolu tarihinin en acı toplu katliamları oldu.
2016’da ise, ‘Allah’ın lütfu’ olarak nitelediği eski ortağının darbe girişimi ardından, müstakbel ortağı Anayasa değişikliğini fitilledi.
2017’de Hükümet ve siyasal sorumluluk düzenekleri, mühürsüz zarf ve oylarla tasfiye edildi. Amaç, “siyasal münavebe” yolunu kapatmaktı.
31 Mart seçim sonuçları, bu nedenle yaşamsal: ‘post-modern demokrasi mantığı’nın sandığa yansıması ve her ikisi birlikte, bir tür ‘yerel kongre iktidarları’ ruhunun yüzyıl sonra yeniden canlanması.
DÖRTLÜ KUŞATMA
Avrupa ve Batı: 28 Mayıs’ta ‘siyasal münavebe’ umudunu kesen Batı, ‘Erdoğan yönetimi ile ilişkiler, Avrupa yararına nasıl sürdürülebilir’? Hesabına girdi. Hatta siyasal münavebenin gerçekleşmemesi, birçoğunun işine geldi. “Göçmen stoku”! en başta gelen neden. Anayasacı ve siyaset bilimciler ise, Putin Rusya’sı yörüngesine sürüklendiği görüşü ile Türkiye’ye anayasacılık çalışmaları içinde yer vermemeye başladı.
Doğu ve Asya: Türkiye, tarihinde bu denli yüksek sayıda göçmen, hatta ‘çete ithali’ne tanıklık etmedi.
Güney ve Güney Batı: İlkin, ‘Emevi camii hayali’ üzerinden Suriye’ye sonuna dek açılan kapılar akla gelse de, ‘Mısır-Tunus-Türkiye’ üçgeninde Müslüman Kardeşler iktidarı da hep gündemde. Msır’da askeri darbe ile Tunus’ta ise sivil darbe ile devrildi…
Ya Kuzey? Hemen Rusya akla geliyor: Akkuyu’ya doğru attığı kement, en karanlık olanı. ‘Kanal İstanbul’ hayali de müstakbel kâbus. Üstelik Kanal, Türkiye’nin emsalsiz stratejik konumunu ve üç Sözleşme’ye taraf olmakla hiçbir ülkenin sahip olmadığı gücü de sorgulatabilir. Monteux Sözleşmesi ve iki çevre sözleşmesi: Akdeniz’e doğru Barselona Sözleşmesi ve Karadeniz’e doğru Bükreş Sözleşmesi. Emsalsiz bir durum!
VE ESİNTİLERİ
2024, çok sayıda seçim yılı. Özellikle Avrupa’da yükselen sağ ve ırkçı popülist rejimlere karşı demokratik mücadeleler için 31 Mart, ‘Doğu esintisi’ olarak itici güç oluşturabilir.
Doğu ve Asya’ya: ‘çete ithali’ yerine, seçimler yoluyla siyasal iktidarın el değiştirmesi konusunda ulusal kazanımlarını sahiplenen toplum olarak, otoriter yönetimlerin ezdiği halklar ‘demokrasi ihracı’!
Güney ve G. Batı yakasına; “laik ve demokratik hukuk devleti”ni yaşatma birikim ve kararlılığı sonucu, sandık yoluyla ‘siyasal İslam’ için yola çıkan iktidara son verme gücü.
Marmara’dan Akdeniz’e ve Karadeniz’e; egemenlik gücü ile bölge ve dünya barışına katkı olanağı ve, Marmara’nın eklemlediği çifte havzanın ekosistemini koruma kararlılığı üzerine 28 Devlet’e işbirliği mesajı.
SANDIK İSTİSMARININ SONU
31 Mart seçimlerinin en geç 2028’de veya daha erken bir tarihte yapılacak genel seçimlerde siyasal münavebe umudunu açmış olması kayda değer. Kuşkusuz, bu umudu gerçeğe dönüştürmeye yönelik somut öneriler, ayrı bir yazı konusu.
Türkiye Cumhuriyeti, TBMM tarafından ‘eşitlik-yurttaşlık ve laiklik’ temelinde sandık yoluyla kuruldu; asırlık kurumlarını 2017’de mühürsüz oy ve zarflarla tasfiye edenler, yine sandıkla tasfiye edilecek…
Anadolu’nun çetelerden temizlendiği, yerli ve uluslararası şirketlerin yağmasına son verildiği, Baharı’nın ise dünya için esin kaynağı oluşturduğu nice bayramlara…