27. Yasama döneminde TBMM’de 336 vekil ile temsil edilen Cumhur İttifakı, Genel Kurul’da 180’e bile ulaşamıyordu. Yoklama istenince odalarından koşup gelerek kapılara yakın masalarda oy kullanan vekiller, çoğunluk teyidiyle hızlıca ayrılıyordu. CHP Grup başkan vekili Özgür Özel, bu durumu, “Çin Ordusu gibi geliyorlar, çil yavruları gibi dağılıyorlar” metaforuyla betimliyordu.

Ya AKP-MHP Genel Başkanlarının talimatları?  Yasa önerilerini onaylamakla sınırlı.

TERS KELEPÇE

Medya mensuplarının, “eskiden üç bakan çekilirdi; şimdi neden seçim meydanlarında?”  şeklinde sorgulamalarına şaşırmamak elde değil.  Neden? Çünkü anayasal ve siyasal tasfiye operasyonu olarak 2017 kurgusu,  Yürütme yetkisini Cumhurbaşkanı’na tarafsızlık statüsünü koruyarak verdi ve bakanları, siyaset dışına çıkardı. Buna göre, siyaseti CB yapacak; bakanlar ise onun tercihlerini uygulamaya koyacak. Öyle ki, bakanlar müdür atama yetkisine bile sahip değil, sicil amiri hiç değil. Şu halde, hiçbiri siyaset yapamaz.

Ya uygulama? Anayasa ile bağdaşmadığı halde CB, parti genel başkanı oldu.  Statüsünü, diğer partileri bastırmak için kullanan CB, bakanları, diğer adaylar karşısında devlet gücünü kullanmak için sahaya sürdü.

CB’nin ve bakanların siyasal faaliyetleri Anayasa dışı. TBMM’ye vurulan ters kelepçe olarak nitelediğim Cumhur İttifakı da, 2017 kurgusu ile çelişiyor.

Bu saptama, kurgunun Cumhuriyet’in niteliklerini zedelediği gerçeğini gizlememeli.  Yandaş medyanın CB yerine ‘başkan’ hitabı, gerçekçi. ‘Cumhurbaşkanlığı Hükümet sistemi’ (CBHS) ise,  yoklukları gizlemeye yönelik sanal bir kavram.

Parti Başkanlığı Yoluyla Devlet Başkanlığı ve Yürütme’ (PBDBY) uygulaması ile aslında Türkiye Cumhuriyeti, Temmuz 2018’de fetret dönemine sokuldu (“PBDBY fetreti”, Yeniarayış, 25 Mart).

ÜÇLÜ AMAÇ

Hiçbir haklı gerekçesi olmayan yıkımın amacı belli idi: önce, tek kişi başkanlığını ömür boyu kılmak; sonra,  iktidar tekeli yoluyla siyasal/tarihsel/kültürel/doğal mirası lağvetmek; nihayet, yurttaşlık ve dünyevi hukuku tasfiye ederek “ümmetçi toplum” hedefine varmak.

7 Haziran 2015 seçimleri,  göreceli de serbest oy ve eşit yarış ortamında yapılan son seçim oldu; 1 Kasım2015’ten itibaren 6 kez kurulan sandıkta yarışma hiçbir zaman eşit olmadı. 31 Mart’ta kurulacak olan 7. Sandık öncesi sahaya sürülen -ergin olmayanlar dahil-  neferler, 7 yıldır PBDBY üzerine yazdıklarımın acı, ama gerçek görüntüsü.

TALİMAT VE TEHDİT

CB unvanını kullanarak CHP’ye ve Genel Başkanına sürekli hakaret eden ve seçim yasaklarını hiçe sayan AKP Genel Başkanı,  Anadolu’dan seçmenlere talimat ve tehditle sesleniyor: adayıma oy vermezseniz Ankara’dan hizmet gelmez; yakınlarınıza telefon etmezseniz İstanbul’u düşman! işgalinden kurtaramayız.

NASIL OKUMALI?

Öncelikle, ‘Cephe’deki bakanlarına bile güvenmiyor; adayına ise, ne kendisi ne de bakanları. İçişleri Bakanı Yerlikaya’ya, “İşin gücün yok mu senin? dönsene Ankara’ya…!”  diye seslenen İmamoğlu, “17 değil, 27 bakan gelin!” sözleriyle  meydan okuyor.  Oysa önceki bakanlar da sayılırsa,  27’yi de geçer.

Sonra, CHP’ye ve belediye başkanlarına yönelik üçlü eleştiri dili, iktidarın karanlık geçmişini ve Türkiye üzerindeki kara bulutları çağrıştırıyor:

-‘Para sayma’; 17-25 Aralık sürecinde İmam-Hatipli Genel Müdürün para dolu ‘ayakkabı kutuları’,

-‘Telefon’; aynı dönem Başbakanı ve oğlu arasındaki ekranlara yansıyan paraları sıfırlama telefon görüşmesi,

-‘Çöp/çamur/çukur’ ise; Akkuyu, İliç ve Kanal İstanbul (Yıkımlar ve olası tehlikeler, ayrı yazı konusu).

SONUN BAŞLANGICI

Devlet içinde cemaat+ÇEDES+tarikat üçlüsü, Cumhur İttifakı’nın Cumhuriyet’in niteliklerini yok etme kararlılığını gösteriyor. Demokrasi+hukuk+özgürlük için oy, karanlık üçlüye karşı oy demek.

Hukuk, haysiyet ve ahlak dışı cepheleri, çil yavruları gibi dağıtarak Türkiye Cumhuriyeti tarihinde fetret dönemi açan PBDBY ayracını kapatma umudu için 31 Mart oyu çok değerli.