Hukuk ve sistem gözüyle 31 Mart
“Devlet içinde cemaat +ÇEDES+ tarikat üçlüsü, Cumhur İttifakı’nın Cumhuriyet’in niteliklerini yok etme kararlılığını gösteriyor. Demokrasi+hukuk+özgürlük için oy, karanlık üçlüye karşı oy demek.
Hukuk, haysiyet ve ahlak dışı cepheleri, çil yavruları gibi dağıtarak Türkiye Cumhuriyeti tarihinde fetret dönemi açan PBDBY ayracını kapatma umudu için 31 Mart oyu çok değerli.”
(BirGün, 29 Mart).
Ne mutlu! En başta, “Çin Ordusu ve çil yavruları” metaforunu ödünç aldığım CHP Genel Başkanı Özgür Özel’i ve kişiliğinde Parti’nin bütün emekçilerini, adaylarına oy veren seçmenleri kutluyorum.
Nereden nereye? CHP’nin, Ekim 1979 Senato kısmi seçimlerinde 1977 genel seçimlerine göre yüzde 15 oy kaybetmesi üzerine Başbakan B. Ecevit’in, ‘halkın ciddi uyarısı’ gerekçesi ile istifası, Hükümeti değiştirdi.
AKP’nin 2023 genel çifte seçimlerine göre 2024 yerel seçimlerinde uğradığı oy kaybı daha yüksek.
Parlamenter rejim kaldırılmasa ve demokrasiye inanan bir başbakan bulunsa idi, “halkın güvensizliği” nedeniyle istifa ederdi.
Ama bugün, ne hükümet var ne de demokratik inanç!
“Cumhurbaşkanı Devletin başıdır. Yürütme yetkisi Cumhurbaşkanına aittir.” Tarihimizde ilk olan bu anayasal düzenleme, “tarafsız” CB’nin, “Parti Genel başkanı” olmasına kapalı.
Haziran 2015 seçimlerinde ilk kez azınlığa düşen AKP, 2024’te 2. Parti konumuna geçti. Resmen ‘yerel’ olsa da, ulusal ölçekte plebisite çevirmek için Erdoğan, seçimleri, CHP’ye karşı Devleti seferber ederek yürüttü.
‘Çin ordusu’ gibi Anadolu işgaline yönlendirilen merkezi güçler, halkın oyu ile ‘çil yavruları’ gibi dağıtıldı.
Bu nedenle seçimleri kaybeden, “hukuksuzkuk+sistemsizlik+keyfilik” simgesi Parti Başkanlığı Yoluyla Devlet Başkanlığı ve Yürütme (PBBDY) oldu.
PBDBY, Anayasa ve din, toplum ve ülke tahribatı için kullanıldı:
Anayasa ve din, AKP tarafından tepeden dayatıldı. Din, ticarileştirilerek ve siyasete alet edilerek iktidar ve rant aracı haline getirildi: ortaöğretimi imamhatipleştirirken, laik okul ders programlanın dinselleştirmesi, onbinlerce cami inşaatından devasa Diyanet bütçesine, cemaat ve tarikatların Devlet içinde palazlanmasına dek, “siyasal İslam” harekatı hiç hız kesmedi.
Anayasa da öyle. Nasıl oluyor da Anayasa’yı sürekli ihlal eden AKP, Anayasa değişikliği veya yeni anayasa isteyebiliyor? Yanıt, şu dörtlüde: Anayasasızlaştırma, anayasal dezenformasyon, yalancı anayasacılık ve ‘Cumhuriyet’in askıya alınması’ olarak fetret dönemi.
Son on yılda bütün değerler gibi anayasal kural, kurum ve ilkeler de dejenere edildi.
Toplum ve ülke bakımından kıyım ve kırım koşutluğu da açık.
Ülke kaynaklarını yerli ve yabancı işbirliklerine peşkeş çeken AKP, -eski ortağı ile hesaplaşma bahanesi ile- toplu kıyımla mağdur ettiği kitlelere “ağaç kabuğu” reva gördü. Kültürel, doğal ve toplumsal değer ve kazanımlar, hukuk dışı kıyım ve kırım araçlarıyla zedelendi.
Özetle, hukuksuzluk+sistemsizlik+keyfilik, yoksullaştırma etkeni oldu.
Hükümetler ötesi değil yalnızca, devletler ötesi (Osmanlı ve Cumhuriyet) kazanımlar olarak Bakanlar Kurulu tasfiyesi bile, kurumsal bir yıkım. Özerk kurul ve kurumlar bir yana, devletin bütün “ortak bellek düzenekleri” silindi.
Haliyle 31 Mart, hukuk, demokrasi ve akıl dışı gidişata son vermek için halkın iradesini dışa vurduğu büyük bir tarih.
Cumhuriyet’in ilk çeyreğinde çok partili rejim getiren CHP, son çeyreğinde AKP’nin, Cumhuriyeti tasfiye için kapatmak istediği siyasal münavebe yolunu yine açan Parti oldu.
Özetle, PBDBY tasfiye edilmeden, anayasal düzen ve demokratik siyasal sistem kurulamaz. Bunun yol ve yöntemleri b ayrı bir yazı konusu. Bugünü, yine ‘hukuksuzluk+sistemsizlik+keyfilik’ ürünü olan üçlü katliam ile noktalayalım:
- Hukuk (C. Atalay): AYM kararının uygulanmaması.
- Demokrasi (A. Zeydan): Mazbatanın seçimi kaybedene verilmesi.
- Emekçi (29 cana mezar olan yangın): düşünce suçu yaratmak için niyet okuyan kamu güçlerinin, yaşam alanı olan yapılaşmalara hukuku uygulamamaları.