16 Nisan öncesi herkes referanduma kilitlenmişti, şimdi bütün hesaplar adalet yürüyüşüne bakılarak yapılıyor. Yakın zamana kadar iktidar, referandumdan "evet çıkarsa bu iş bitmiştir" havasındaydı. Onlara göre muhalefetin direnci kırılacak, itiraz edenler eninde sonunda yeni durumu kabullenmek zorunda kalacaktı. Ama evdeki hesap çarşıya uymadı. Hayır için çalışan tüm unsurlar, tabandaki direncin ve öfkenin dinmeyeceğinin zaten tanığıydı. Su akacak yatağını bulacaktı. Öyle de oldu. Referandum sonrası sokaklardan "hayır bitmedi daha yeni başlıyor" sesi yankılandı ve o ses gecikmeyle de olsa ana muhalefette karşılığını buldu.


Siyasi felç
Saray'ın iç tüzük, "uyum yasaları" ve yeni seçim kanunu başta olmak üzere meclisteki muhalefeti tümüyle susturma hamleleri yürüyüşün "akıbetine" sabitlendi. Buna yeni KHK'ler ile demokratları ve cumhuriyetçileri kamudan toplu biçimde tasfiye etme projesini de ekleyebilirsiniz. AKP Genel Başkanı, şimdilerde iktidar blokundaki şaşkınlığı ve endişeyi gidermeye çalışmakla meşgul. Parti içi 'revizyonu' ise 15 Temmuz'daki gövde gösterisi sonrasına ertelemiş görünüyor.

16 Nisan sonrası yaşananlar, iktidarın vaatlerinin boş olduğunu somutladı. Daha dün referandumda hayır verecekler "teröristtir" diyordu, şimdi de yürüyenleri "hain, bölücü" ilân ediyorlar. Çünkü yürüyüş, yönetim zaaflarını ve meşruiyet krizini tokat gibi yüzlerine vuruyor. Hal böyle olunca tezekten terazileri, yollara dökülen gübreyle ifşa oluyor; Utanmadan Kabataş yalanının benzerleri tezgâhlanmaya çalışılıyor. Tüm bunlar siyasi felcin alametleridir elbette. Siyasetsizliğin hakim olduğu yerde devreye hamaset, yalan ve iftira girer.

CHP için tarihi fırsat
CHP, adalet yürüyüşüyle kendi içindeki sorunları rafa kaldırmış gibi görünüyor. Bugün yürüyüş öncesine oranla çok da bütünleşmiş, çok daha etkili bir ana muhalefet var karşımızda. Bu çizginin tutarlı bir biçimde sürdürülmesi halinde CHP'nin kemik seçmenin ötesine geçen bir güç kapasitesine ulaşma potansiyeli mevcut. Elbette CHP'nin yapısal şartlarının ve ideolojik kısıtlarının el verdiği ölçüde MHP'li muhaliflerin rotasını belirleyecek olan da büyük ölçüde adalet yürüyüşünün çarpan etkisi. Kim yeni parti kuracak, kim MHP başkanlığını zorlayacak sorusunun cevabı biraz da bu yürüyüşte saklı. O nedenle olan biteni en yakından izleyenlerden biri Meral Akşener. HDP'nin ise tıpkı 16 Nisan öncesinde olduğu gibi bu süreçte etkin bir konum üstlenmesi zor. Kürt siyasi hareketi adalet yürüyüşünün nerede ve nasıl noktalanacağına dikkat kesilmekle birlikte CHP'den lehlerine bir hamle beklemiyor.

Şimdiden kazanım büyük
Siyasi aktörler finale odaklanadursun yürüyüş şimdiden başarı çıtasını yükseltti. Nasıl mı? Öncelikle CHP'nin yürüyüşü olmaktan çıktı, iktidarın mağdur ettiği demokratların, solcuların, cumhuriyetçilerin ortak politik eylemine dönüştü. Son beş yılda farklı nedenlerle ama aynı memleket özlemiyle meydanlara, sokaklara çıkanlar arasında bir bağ kurdu. Gezi'nin dinamik gücü örgütlü ve örgütsüz gençlerdi, adalet yürüyüşünün lokomotifi ise 80 öncesinin faşist saldırılarına ve 12 Eylül'e tanıklık etmiş yaş grubu. Bedel ödeyen, bir kısmı evine çekilen hatta ciddi sağlık sorunları yaşayanlar bugün yollarda. Ve bu tablo yarınlar için umut verici.

16 Nisan öncesinde hayır çalışmalarında tecrübe edilen karşılaşmalar yol boyunca perçinleniyor. İmam-hatipleştirilen, kaynakları sermayeye peşkeş çekilen, temel haklara göz dikilen böylesi bir dönemde birbirinden haberdar olma ve harekete geçme eğilimi güçleniyor. Adalet yürüyüşünün enerjisi meydanlara, sokaklara akıyor. Böylece epeydir İslamcıların ortak alanları dönüştürme projesi karşısında savunma pozisyonunda kalan geniş kitlelerin şimdilerde sesi daha gür çıkabiliyor. Özellikle de kadınların ve gençlerin… Kıyafetine, yemesine-içmesine müdahale edilen seküler kanat "mahallesi" dışında da saldırıyı sineye çekmiyor artık, isyanını ve itirazını cesaretle dillendiriyor. Tam da ihtiyacımız olan silkinmedir bu!

Son değil
Yürüyüşün finaline dair spekülasyonların hiçbir politik faydası yok. Bu yürüyüş biçimsel olarak elbette bir yerde noktalanacak. Fakat adalet kazanılana kadar başka pratiklerle sürecek. Hatırlarsınız Haziran laikliği kazanacağız demişti, bunu söylerken Ankara koridorlarını değil gündelik pratiklerinden doğan ihtiyacı adres göstermişti. Laiklik, eşitliğin koşullarından biridir demişti. Buna adaleti de ekliyoruz. Adaleti, cüppesinde ilik arayan yargının yüksek mercilerinde değil toplumsal taleplerin evrensel ilkelerle buluştuğu yerde kazanacağız. Biliyoruz ki gerçek laiklik gibi solun savunduğu gerçek bir adalet de bu ülkenin halklarının özlemidir.