“Üniter devlette başkanlık sistemi yoktur diye bir şey yok. Bunun dünyada örneği var, geçmişten bu yana da var. Yani Hitler Almanyasına baktığımızda orada da bunu görürsünüz. Daha sonra değişik ülkelerde de bunun örneklerini görürsünüz. Yeter ki bütün mesele o başkanlık sisteminin uygulamada halkını rahatsız eden bir yapısı olmasın… Başkanlık sistemi olup sıkıntıların olduğu yerler yok mu? O da var. Ama birbirine kıyasla baktığımız zaman, şu anda, yani parlamenter demokrasiye göre onların çok daha başarılı olduğunu görüyoruz.”
Cumhurbaşkanının sözleri. Sonradan, Hitler Almanyası kısmının basın tarafından ‘çarpıtıldığı’ iddia edildi ancak her şey canlı yayında gerçekleşti. Çünkü haber kanalları kendisinin tüm konuşmalarını canlı yayınlıyor.
Peki, Hitler Almanyasının müsebbibi, ‘yaratım sürecinin başındayken’ parlamento, demokrasi, kadın hakları, aile, özel hayat, demokrasi, basın, meclis hakkında ne düşünüyordu?
‘Kavgam’dan:

Aile
“Gerçekte izdivaç bile bir gaye olarak düşünülemez. Evlenme insanları daha büyük bir gayeye, ırkın çoğalması ve bekasını hedef alan bir gayeye götürmelidir. Evlenmenin yegâne manası ve görevi budur… Erken izdivaç genç aileye kusursuz ve sağlam bir zürriyet yetiştirmesine imkân temin eden kuvveti vermesi bakımından uygundur.”

Din, mezhep
“Marksist ve dinsiz gazeteler gerekli gördükçe mezheplerin fahri avukatları olup, saçmalığı her ölçüyü aşan ve taraflardan birini ağır bir şekilde itham eden asılsız beyanlar neşrederek ateşi körüklüyorlardı.”

Basın
“Gazeteler hissiyat ile idare ediliyordu. Bu ise tamamen yanlış bir şeydi. Milletine faydalı hizmetler ifa etmeden sadece hissiyatla hareket eden bir kimse, âdi hisleri ile toplulukların düzenini bozuyordu.”

Alkol
“Bu cüceler miskinliklerini, fikri ve ahlâki zaaflarını haklı göstermek için, ne kadar budalaca delil ve muhakeme varsa ileri sürerler. Meselâ bir devlet, milletinin alkol ile zehirlenmesine savaş açsa, bütün Avrupa burjuva âlemi, başını sallamakta ve insanlık için yapılan bu mücadeleyi gülünç bulmaktadır.”

Demokrasi
“Bugünkü Batı Avrupa’da, demokrasi Marksizm’in bir müjdecisidir. Kanaatimce Marksizm’i demokrasisiz tasavvur etmek imkânsızdır. Bence demokrasi bu dünya vebası için bir çoğalma alanıdır. Bulaşıcı hastalığın mikropları bu alan üzerinde çevreye yayılmaktadır. Marksizm bütün ifadesini o düşük cenin halindeki parlamentoculukta bulur. Bu parlamentoculukta; her türlü ilahi kıvılcım, yoğrulmuş olan çamura can vermekten maalesef uzak kalır.”

Meclis
“Reichtag’ın, imparatoru siyasi nutuk vermekten alıkoyan kararı, beni bir hayli sinirlendiriyordu. Çünkü bu karar bu hususta hiçbir yetkiye sahip olmayan bir meclisten çıkıyordu. Bu erkek kazlar, parlamentolarında sadece bir devre zarfında bile, bütün bir imparator hanedanının yüzyıllar boyunca yapamayacağı manasızlıklardan çok daha fazlasını ortaya koyuyorlardı. Her yarı delinin düşüncelerini dinletmek için söz aldığı, hatta kanun yapıcısı sıfatı ile devlet içinde başıboş bırakılan ve bütün dönemlerin en geveze insanlarından oluşan aşağılık bir meclisten, imparatorluk tacını taşıyan kişinin azar işitebildiğini görmek bende nefret uyandırıyordu.”

İmparatorluk
“Daha başlangıçta ortak bir dil ortaya konmadan kabul edilen parlamento, temsili monarşi rejimi içinde Alman üstünlüğüne ilk darbeyi indirdi. Fakat bu darbenin indirilmesi ile devletin kendi de mahvoluyordu. İşte böylece ortaya çıkan sonuç bir imparatorluğun çöküş tarihinden başka bir şey değildi.”

Hükümet, parlamento, diktatör
“Gerçek bir devlet adamının, kendisini sadece o anın gereklerini düşünen bir politikacı seviyesine indiren hükümet usullerinden kaçınması gerekmez mi? Bunun aksi olarak, eğer lider bir politikacı ise sorumlulukları hiçbir zaman kendisinin taşımayacağını ve bu yükün bir grup insana ait olduğunu düşünüp birtakım ayak oyunları yapmaya nefsini zorunlu hissetmeyecek midir? İşte bizim ‘parlamento çoğunluğu’ prensibimiz özellikle şef fikrini zedelemeyecek midir?

Acaba hâlâ, insanlığın gelişmesinin bir adamın kafasından değil de, çoğunluktan olduğuna inanan var mı? Eğer çoğunlukların iktidarı yolundaki parlamento prensibi, tek bir adamın otoritesi prensibine üstün çıkar ve şefin yerine sayı ve kütle hâkim olursa, bu tabiatın aristokratik prensibine ters düşer.”