“Dün dündü, bugün bugündür” demişti ünlü bir siyasetçimiz. “Milli ve yerli paramızı kullanalım” kampanyalarından dolarizasyonun teşvik edildiği borçlanma yöntemine geçiş çok hızlı oldu, dün dünde kaldı.

Dolarizasyon bir ülkede yaşayanların yabancı paraları ulusal para birimi yerine ya da onlarla birlikte kullanma durumu olarak tanımlanır. Bir anlamda liranın döviz ile ikame edilmesi, daha güvenilir olduğu düşünülen bir para birimin ulusal para yerine kullanılmasıdır.

Türkiye’de vatandaşların dövize olan güveninin yüksek olduğunu bankalarda bulunan döviz tevdiat hesaplarının miktarından anlıyoruz. Mevduatların yarıya yakını döviz cinsindendir. Bu konuda vatandaşlar haklı da olabilir. Türk lirasının hızla değer kaybettiği zamanlarda tasarruflarını döviz cinsinden biriktirmeleri makul olabilir.

Sadece tasarrufların değil, kira sözleşmeleri gibi diğer pek çok işlemin de döviz üzerinden ya da dövize endeksli yapılmasının gerekçesi de benzerdir: Ulusal paranın değerine ilişkin endişeler.

Kurların hareketlendiği bir dönemde hükümet “dolarizasyonun artmasını engellemek” için Cumhurbaşkanlığı kararıyla 32 Sayılı “Türk Parasının Kıymetinin Korunması Hakkında Karar”da bir değişikliğe gitti ve döviz üzerinden sözleşme yapılmasını yasakladı. Mevcut sözleşmelerin de otuz gün içerisinde Türk Lirasına dönüştürülmesini zorunlu kıldı.

Bir taraftan döviz üzerinden sözleşme yapılmasını yasaklayan hükümet diğer taraftan kendi vatandaşlarından döviz cinsinden borçlanarak dolarizasyonu teşvik ediyor. Tam bir perhiz ve lahana turşusu durumu.

12 Aralık’ta Hazine ve Maliye Bakanlığı yaptığı duyuruda “Finansman araçlarının çeşitlendirilmesi ve yatırımcı tabanının genişletilmesi” gerekçesiyle dolar ve euro cinsinden ihraç edilecek tahvilleri doğrudan vatandaşlara satacağını duyurdu. Açıklanan gerekçeler iki şeye işaret ediyor: (1) vatandaş dövizi tercih ediyor, (2) TL borçlanma ihtiyacını azaltarak faizlerin suni olarak düşürülmesini sağlamak.

Bir devletin kendi vatandaşlarından döviz ile borçlanmasının garipliği bir tarafa, bu mekanizma ile ne kadar borçlanılacağı açıklanmadı. Normalde, Hazine borçlanma ihalesine çıkarken ne kadar borçlanacağını duyurur. Döviz borçlanmasında bir miktar belirtilmemiş olması, ne gelirse kabul edileceğini gösteriyor. Demek ki Hazine az ya da çok ne bulursa mutlu olacak.

Bu konuda dikkatinizi çekmek istediğim bir şey daha var; Hazine yabancılara döviz üzerinden çok yüksek faiz öderken kendi vatandaşlarına düşük faiz teklif ediyor. İki ay önce yabancılara sattıkları 2 milyar dolarlık tahvillerin kupon oranı yüzde 7,25 yatırımcılara getirisi ise yüzde 7,5 olmuştu. Şimdi Hazine kendi vatandaşlarına yüzde 4 teklif ediyor. Yabancıya kepçe ile yerliye kaşıkla faiz ödüyor.

Bu tahviller için talepte bulunma süresi bugün doluyor. Önümüzdeki hafta toplam talebin ne olduğunu öğreneceğiz.

Kamu bankaları müteahhit borçlarını vatandaşa aktarmaya çalışıyor
Kamu bankaları kendilerine borcu olan inşaat şirketlerinin projelerinden konut alınması durumunda kullanılacak kredilere uygulayacakları faiz oranını aylık yüzde 0,98 indirdiklerini duyurdular. Bu kredinin kullanılması durumunda, kredi tutarının yüzde 70’i müteahhitlerin söz konusu bankalara olan borçlarından mahsup edilecekmiş. Bunun anlamı, “şirketler borçlarını ödeyemiyorlar gelin siz bunu üstlenin” demektir. Ekonomik durgunluğun had safhada olduğu bir dönemde, vatandaş faizi düşük diye sadece işaret edilen konutları alır mı, hem bankalar hem de inşaat şirketlerinin borç sorunu çözülür mü göreceğiz.