Kadına Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye Dair Avrupa Konseyi Sözleşmesi (İstanbul, 11.05.2011), 01.08. 2014’te yürürlüğe girdi.

“Şiddet, insan hakları ile bağdaşmaz”. Özgürlükler hukukunun bu genel ilkesi, her zaman her yerde ve herkes için geçerli. Hayvan hakları tanındıkça bu ilke fauna için de geçerli. Dahası, artan küresel felaketler, çevre ile ilişkilerimizi de değiştirmemizi gerektirecek; önümüzdeki onyıllarda şiddet tanımı dahil, insan davranışı, “flora+fauna+homo sapiens sapiens” üçlüsünde yeniden şekillenecek.

Bu nedenle, kadına karşı şiddetin önlenmesine ilişkin hukuki bağlayıcılığı bulunan bir uluslararası metnin kabul edilmesi ve yürürlüğe girmesi, sevindirici olmakla birlikte, insanlık için utanç vesilesi olmalı aynı zamanda.

İNSAN HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ (İHEB)

İHEB, başlangıç eşiği; iki nedenle:

-İHEB, bütün büyük İH belgelerinin olduğu gibi İstanbul Sözleşmesi’nin de anası ve esin kaynağı.

-10 Aralık 1948’de BM Genel Kurulu’nda kabul edilen İHEB’e Suudi Arabistan çekimser kaldı. Nedeni, kadın-erkek eşitliği: "Bütün insanlar hür, haysiyet ve haklar bakımından eşit doğarlar" (md.1).

İNSAN HAKLARI AVRUPA SÖZLEŞMESİ (İHAS)

Bilindiği gibi İHAS, Avrupa Konseyi (AK) anayasası niteliğinde ve İstanbul Sözleşmesi, bu çerçevede hazırlandı.

Bu nedenle, Giriş paragraflarında konuyla ilgili BM belgeleri kadar AK belgeleri de belirtiliyor.

Dahası, eşitlik ilkesi şöyle somutlaştırılıyor:

Kadınlarla erkekler arasında de jure ve de facto eşitliğin gerçekleştirilmesinin kadına karşı şiddetin önlenmesinde temel bir unsur olduğunun bilincinde olarak”.

ANAYASA DA, EŞİTLİĞİ PEKİŞTİRDİ

İstanbul Sözleşmesi çalışmaları öncesinde ve sırasında Anayasa md.10’a yapılan eklemelerle kadın-erkek eşitliği pekiştirildi ve kadınlar lehine pozitif ayrımcılık ilkesi getirildi: "Kadınlar ve erkekler eşit haklara sahiptir. Devlet, bu eşitliğin yaşama geçmesini sağlamakla yükümlüdür(2004). Bu maksatla alınacak tedbirler eşitlik ilkesine aykırı olarak yorumlanamaz" (2010).

SÖZLEŞME’NİN DÖRT ANA İLKESİ

Fransızca’da 4 P şeklinde ifade edilen Taraf Devlet (TD) yükümlülükleri, Sözleşme’nin çerçevesini çizer: prévention (önleme), protection (koruma), poursuite (izleme), politique (siyaset).

-Önleme: “kadınların daha aşağı düzeyde olduğu düşüncesine veya kadınların ve erkeklerin toplumsal olarak klişeleşmiş rollerine dayalı ön yargıların, törelerin, geleneklerin ve diğer uygulamaların kökünün kazınması amacıyla kadınların ve erkeklerin sosyal ve kültürel davranış kalıplarının değiştirilmesine yardımcı olacak önlemleri” almak başta gelmek üzere, TD için öngörülen yükümlülükler.

-Koruma: TD, mağdurları ve tanıkları her türlü şiddet eylemine karşı korur ve desteklerken, tüm kamu kuruluşları ve tüm sivil kuruluşlarla işbirliği düzeneklerini teyit ve sağlamak amacıyla gerekli yasal ve resmi düzenlemeleri yapmakla yükümlü.

-İzleme: TD, Sözleşme kapsamındaki her türlü şiddet olayı ile ilgili soruşturma ve kovuşturmaların etkili bir biçimde sürdürülmesi amacıyla gerekli önlemleri almak ve başvuru yollarını öngörmekle yükümlü.

-Siyaset: TD, “etkili, kapsamlı ve birbiriyle eşgüdümlü politikaların benimsenip uygulanmasını olanaklı kılacak, gerekli yasal ve diğer önlemleri alacak ve kadına yönelik şiddete karşı bütüncül” bir mücadelede bulunulmasını sağlar. Bütüncül politikaları uygulamaya koymak ve kadınlara yönelik şiddete karşı mücadele için eşgüdüm çerçevesinde belli birimlerin kurulması, mali ve insanî kaynakların oluşturulması, sivil toplum ve örgütleri ile ayrıca, uluslararası düzeyde devletler arasında işbirliği yapılması öngörülmekte.

Şu halde esas tartışılması gereken; Sözleşme’nin önleme, koruma ve izleme ile bütüncül politikalar çerçevesinde uygulanması için atılması gereken adımlar olmalı. Bunun yerine, Sözleşme’yi sorgulamanın tek gerekçesi olabilir: kadın-erkek eşitliğinden duyulan rahatsızlık.

Sorgulayanlara açık çağrı: İstanbul Sözleşmesi’ni özgürlükler hukuku ilkeleri içinde tartışmak.