Önce El Kaide, şimdi IŞİD. 11 Eylül 2001’den beri gündemimiz Selefi örgütler

Önce El Kaide, şimdi IŞİD. 11 Eylül 2001’den beri gündemimiz Selefi örgütler.

Ama savaşın kapımıza dayanmasından kelli, Selefilik/radikal İslam/ılımlı İslam/yeşil kuşak kavramlarıyla yapılan analizlerin yerini bir bilgisayar oyunu gibi izlediğimiz ve maçlardaki gibi taraf tuttuğumuz IŞİD-ABD savaşı aldı. Bu yeni Hollywood prodüksiyonundan (Batılı iyiler, Doğulu kötülere karşı) biraz olsun sıyrılıp da gerçekte ne olup bittiğini anlamak için, (mecazen) “FHKC’den Hamas’a giden yolu” nasıl yürüdüğümüze de tekrar bakmamız gerekiyor. Neden yüz binlerce kişinin savaşmak için dünyanın her yerinden şimdi Suriye’ye, yarın başka bir yere taşındığını çözemeden, radikal İslamcıları da çözemeyeceğiz.

Küresel sistemin radikal İslam’la tek derdi, arada bir kendi kontrolünün dışına çıkması. Yoksa cihadist örgütleri yok etmek gibi bir amaçlarının olmadığı hepimizin malumu. (ABD’nin hava operasyonuna çok güvenilmemesini tavsiye ederim naçizane.)

Peki neden binlerce kişi radikal İslamcılara katılıyor?

Nasıl örgütleniyorlar?

Adına “ılımlı” denilen Müslüman Kardeşler veya AKP gibi oluşumların bu işte katkısı ne?

Örgütlenecek ortamı kim sağlıyor?

IŞİD, ABD ve Avrupa ülkeleri vatandaşlarının neden örgüte katıldığını anlatan bir video yayınlamıştı. Tam bir “halkla ilişkiler” çalışması. 13 dakikalık videonun adı, “Cihadsız yaşam olmaz.” Videoda üç İngiltere vatandaşı IŞİD militanı, “IŞİD’e neden katıldıklarını” anlatıyor. Onlara en çekici gelen vaat, ölünce cennete gidecek olmaları. Ebu Bara el Hindi daha açık konuşuyor: “Depresyonun ilacı cihad. Gelin, bizim hissettiğimiz onuru, mutluluğu hissedin.”

Reklamın bir sloganı eksik: “Dünya gençlerinin yeni çekim noktası, IŞİD…”

NEREDEN ÇIKTILAR?
Hamide Yiğit’in derlediği AKP’nin Suriye Savaşı adlı kitapta, Suriyeli yazar Sehit Mehdi Nurani’nin “El Kaide Suriye’ye Nasıl Girdi?” başlıklı makalesinde, örgütü kimin kurduğu, nasıl ve hangi ortamda kurulduğu anlatılıyor. Usame bin Ladin örgüte, para kaynakları tükendiği bir anda giriyor, kısa süre sonra finansörden komutanlığa “terfi ediyor.” Nurani, “El Kaide serüveni ne Afganistan ne Pakistan’da başladı. Mısır’ın yanı sıra Yemen’de ve diğer birçok Arap ülkesinde de El Kaide yapılanmasının öyküsüne rastlamak mümkün” diyor.

10 DOLARA CİHAT
Aynı kitapta, radikal İslamcı örgütlere katılan militanların hikâyeleri de var. Suriye’ye gidenlerin ortak yönü, hepsinin Türkiye’den geçiş yapmış olmaları. İstanbul’da havaalanında karşılanıyor, Reyhanlı’da Türkiyeli kaçakçılara teslim ediliyorlar. Babu’l Hava sınır kapısından taburlarına teslim edilirken her biri için 10 dolar ödeme yapılıyor. Bu trafiği, İstanbul’da İslami Göçmenler Lojistik Taburu yöneticisi “Ebu Baran” kontrol ediyor.

Iraklı Falah Hasan örgüte katılmaya karar verip sözleşmeyi imzaladığında annesine de 500 ABD Doları verilmiş.

“Ülkelerine geri dönmek isteyen kimi cihatçılar oluyor ama örgüt liderinin yoğun şiddetine maruz kalıyorlar. Zaman zaman dil sorunu yaşanıyor, kaçmanın güvenlik nedeniyle riskleri oluyor. Sonuçta para devreye girince sorun çözülüyor.”

UYUŞTURUCU YERİNE IŞİD
Ankara Altındağ’daki Hacıbayram Mahallesi’nden 30’dan fazla kişi de IŞİD’in merkezi Rakka’ya gitti. Muhtar Arif Akbaş, Milliyet gazetesinden Ömür Ünver’e durumu şöyle anlatmıştı: “Mahallemizde eğitim seviyesi ilkokul düzeyinde, okuma-yazma bilmeyenlerin sayısı da çok. Mahallemizin tarihinde şu ana kadar en fazla yedi öğretmen bir o kadar da memur çıkmıştır. Gerisi günlük işlerde çalışıyor, memur ve emekli yok denecek kadar az.”

“Mahallede bir dönem gençler uyuşturucu batağına saplanmıştı. Bizlerin duyarlı oluşuyla en geri safhaya çekildi. Şimdi yok denecek kadar az. Son 7-8 aydır mahallemizden cihat diye Suriye’ye gidenler oluyor.”

SINIF ÇELİŞKİSİNDE CİHAT EŞİĞİ
Kastım tabii ki cihadistlerin paralı asker olduğu değil. Bu örgütlere kendini adayan “kafası karışık” yüz binlerce genç, yoksul ailelerden geliyor; kast sisteminin en altındakilerin, en çok ezilenlerin hangi ülkede olursa olsun bir çıkış aradığı noktada karşılarına en kolay ve en örgütlü çıkabilen örgütler de cihadistler oluyor. Bu örgütler, sistem için “Allahsız komünistler” kadar tehlikeli olmadıkları ve sistemi doğrudan hedef almadıkları, aksine zaman zaman tetikçi olarak işe yaradıklarından “Batılı” ülkelerin istihbarat servisleri de çok iyi bildikleri hücre evlerine ya da finansörlerine dokunmuyor. (Bugün karşılaştıkları acil durumda şimdilik farklı davranıyor olmaları, onları düşman gördükleri anlamına gelmez.)
Eskiden dünyayı cennete çevirmek için savaşan yoksul gençler vardı, şimdi cennet vaadiyle yoksul gençleri kandıranlar. Kızıl kuşak yoksa yeşil kuşak var, evren boşluk kabul etmez.