İnsan yakmak ve adalet

Unutun Dediler.

24 yıl önce bir Cuma günü, Sivas’ta sahnelemiştiler, devlet senaryolu bu kirli oyunu.

Kararmış vicdanların başrol üstlendiği, emre itaat kullara figüranlıkların dağıtıldığı kirli oyunda insan yaktılar. “İnsanlık suçu yok, unutun” dediler.

Ama karanlığın insanlık suçunu zafere saydılar.

Devlet ve siyasal İslamcı ittifak, insanlık suçlarıyla ve memleket toprağına düşen kara lekeyi hasıraltı etmeye çalıştılar.

Ama başaramadılar.

Çünkü yakılan insanlıktı. Kalbe düşen ateş kordu. Nefes nefes yutulan kara dumandı. Kor düştüğü vicdanda yeniden uyandı. İnsanlık yakıldığı yerden yeninden zalimin karşısında Pir Sultanca dikilip, 24 yıldır “unutmadık, unutturmayacağız” diyerek seslenmeye devam etti.

‘Zaman aşımı’ dediler
Emre itaat yargı ve hukuk düzenbazlığı ile Sivas gerçeği gizlenmek istendi. Vicdanların ve gözlerin üzerine karanlığın yalan perdesi çekildi. “Adalet Sarayı”nda zaman aşımı kararının çıkmasına ve katillerin aklanmasına, bir başka saraydan “hayırlı olsun” mesajı verdiler.

Başaramadılar.

İnsanlığa karşı suçların “zaman aşımı” ile aklanamazdı. Çünkü insanlık suçları, insanların vicdanındaki ateşi zaman aşımına uğratamıyor ve söndüremiyordu. Vicdani ateşin bitmeyen zamanı ve koru, sarayların zaman aşımını deşifre ederek, hukuksal adaletsizlikleri tüm gerçekleriyle ortaya koydu.

Tüm dünya, insan yakan ülkenin varlığından haberdar oldu.

‘Kaşımayın’ dediler
“Kaşımayın ya, olur böyle şeyler” diyerek ahlaksızlıklarını geveleyip, unutturmayı vaaz ettiler.

Yine başaramadılar.

İnsan düşüncesine saldıran kirlilik, insanı yakan çürümüşlük karşısında, gericiliğe ve cehalete karşı “Biz buradayız!” diyenler, neden “kaşıdık”larını Hacı Bektaş-ı Veli’ce anlattılar. “Bize göz verildi, gözleyin diye , Dil verildi, söyleyin diye, Kulak verildi, dinleyin diye, El, gövdede kaşınan yeri bilir.”

Aleviler “kaşıyarak” Sivas’ta yarım kalan semahları dönmeye, bitmemiş türkülerini söylemeye, eksik kalan şiirleri yazmaya ve adalet aramaya devam ettiler.


‘Abartmayın’ dediler
“Futbol maçında da bu kadar insan ölebilirdi” deyiverdiler. 35 insanı canlı canlı yakan katliamı “abartmayın” istediler.

Yine başaramadılar.

Yakılan insanlık ise neden abartı olsun ki? Abartmadılar. Üstü örtülen katliam hakkında farkındalık yarattılar. Bu yüzden ateşte semaha duran turnaları Sivas’tan alıp bu evrendeki tüm insanların kalbine göç eylediler. Gönüllerin bin yıllık deyişlerine mihman ettiler. Yasemin’in, Koray’ın, Hasret’in, Muhlis’in, Behçet’in, Asım’ın, Sehergül’ün, Nurcan’ın, Altıok’un ve tüm yitirdiklerimizin ruhunu, türküler ve şiirlerdeki çiçeklerin, umutların, sevginin, acının, barışın ve adaletin kokusuna taşıdılar.

Kebap yiyerek unutturmak istediler
Kül olmuş Madımak otelinde yaşanan acıyı zır cahil akıllarıyla markalaştırıp “gizlemek” istediler. İnsan yakılmış oteli, et pişirme kebapçısına dönüştürdüler. “Biz hem insan yakar, hem de kebap yaparız” mesajıyla yakayı ele verdiler. İnsan yakılan yerde iştahla kebap yiyerek “Sivas’ı unutturduk” sandılar.

Başaramadılar.

Sivas’ta yükselen kebap kokusuna sinmiş insan kokusu ülkeye yayıldı. Böylece dünyaya rezil olup gittiler. Ama utanmadılar. Bırakalım Madımak Oteli’ni utanç müzesi yapmayı, bu insanlık suçu katliam karşısında devlet özür dahi dilemedi. Madımak Katliamı’nın sorumlularının rahatça ortalıkta dolaşmasına göz yumdular.

Çalıştayda müzeyi istismar ettiler
AKP’nin Alevi Çalıştayı “Madımak Oteli müze olacak” dedi. İnsan yakılmış otelin duvarlarındaki insanlık suçuna ait izlerle, yakılmış insanların kokusu sinmiş duvarların üstünü yağlı boyalarla kapatmaya çalıştılar.

Bir de katilleri onura ederek, insanlık katili yaratıklardan, kahraman yaratmak için isimlerini, yakılan insanların isimlerinin en üstüne yazarak, bir daha insanlığı yakıp, başka bir suça imza attılar.

Yine başaramadılar.

İnsanlık suçunu hatırlatır diye “müze sorunlu olur” demişler. “Bilim ve Kültür Merkezi” açtılar. İçinde Pir Sultan Abdal, Hacı Bektaşi Veli, Mevlana ve Yunus Emre gibi Anadolu’nun yol erenlerinin güzel sözlerini yazmışlar.
Utanmadan, insan yakan katillerin isimlerini, kendilerini sevgiye ve insanlığa adamış insanların, türkülerinde sevgiye Âşık Veysel ile Pir Sultan Abdal’ın şiirlerine yanına koymuşlar.

Yine de başaramadılar.

Yunus’u, Mevlana’yı, Hacı Bektaşı, Pir Sultan’ı da Yaktılar
Çünkü Sivas’ta, gizledikleri karanlık yüzleriyle, “Ya olduğun gibi görün, ya göründüğün gibi ol” diyen Mevlana’yı yaktılar.

İnsan külleriyle dolmuş yangın yerine “Bilim Merkezi“ demişler! Bak sen şu bilimsel ve kültürel derinliğe...
Karanlık ve gericilikle yüzleşmeyen, Sivas Katliamı’nda adalet çiğneyenler “İlimden gidilmeyen yolun sonu karanlıktır” diyen Hacı Bektaşi Veli’yi suçlarını örtmek için yaktılar.

Yangın yerine “Kültür Merkezi” demişler. Hangi kültürel tarihin derinliği bu? Sivas’ta Pir Sultan Abdal’a adanmış heykel yapma ile bir Alevi hafızası oluşturma talebine 35 insan yakarak cevap verenler; “Demiri demirle dövdüler; biri sıcak biri soğuktu. İnsanı insanla kırdılar; biri aç biri toktu” diyen Pir Sultan Abdal’ı bir kez daha astılar.

Bağlamasını ve şiirlerini yaktılar. Peki, Pir Sultan’ın deyişleriyle semah dönen genç çocukları yakanlar, yangın yerindeki hafızayı silerek mi “kültür” inşa edecekler? İnsan yakılan yer, gerçeğin gizlenmediği ve açığa çıkarıldığı utanç müzesi olmalıydı.

Sivas’ta sadece Asım Bezirci’yi değil, onun kitaplarında adı gecen ve “Enel Hakk” felsefesini yaşattıkları için, idam edilen Hallac-ı Mansur’u ve derisi yüzülerek yakılan Seyyit Nesimi’yi bir kez daha yaktılar.

İnsan yanığını sinmiş duvarları boyayıp, üstüne Yunus Emre’den bir söz yazanlar; “Gelin tanış olalım, İşin kolayın tutalım, Sevelim sevilelim, Dünya kimseye kalmaz” diyen Yunus Emre’ni sözünü uymadılar. Misafirperver olmadılar. Sivas’a gelen misafirler ile Yunus Emre’yi de yaktılar.

Yine de başaramadılar.

Adalet bir aşk ve insanlık yoludur,
bilene aşkolsun
Yunus’un Hacı Bektaş’ın, Mevlana’nın, Pir Sultan’ın torunları kadimden bu yana inadına adaleti, sevgiyi ve kardeşliği ararlar. Bilirler ki, bozuk düzen adalet ve sevgi dağıtmaz.
Şimdi sokaklar yine adalet arayışında...Sivas’ta, Çorum’da.. Her yerde..
Yine adaletin yolundakilerini durdurmayacaklar..
Başaramayacaklar...
Behçet ile Metin şiirler okuyacak...
Hasret ile Muhlis türküler söyleyecek.
Koray ile Yasemin semah dönecek..
Asaf mızıkasını çalacak...
Nesimi bağlamasını çalacak.
Aşkile..
Sevgiyle..
Adaletle..
İnsanca..