ABD seçimlerine dair öncesinde ve sonrasında BirGün’de çarpıcı analizler, yazılar, değerlendirmeler çıktı. Yarın başlayacak “özel dizi”de de Amerikan müesses nizamının “kurtarıcısı” ve liberal dünyanın “yeni prensi” Joe Biden’ın seçilmesinin ABD’ye, dünyaya, Ortadoğu ve Türkiye’ye olası etkileri, yansımaları enine boyuna ele alınacak.

Kabul etmeli ki Biden’ın seçimi sadece Amerikan seçimi değil. Dünyanın hegemon gücü olması vesilesiyle bu seçim aynı zamanda maalesef ki “dünya”nın da seçimi. Güven Gürkan Öztan hoca dün isabetle vurgulamıştı, “Küresel hegemonyasını eskisine nazaran bir nebze kaybetmiş olsa da ABD ölçeğindeki emperyalist bir gücün kaptan köşküne kimin oturacağı yalnızca Amerikan halkını değil bütün dünyayı ilgilendiriyor.”

Evet, ABD güç kaybı içerisinde, bütün göstergeler incelendiğinde artık eskisi gibi “mutlak” bir aktör değil. Ancak devasa askeri ve ekonomik gücü dolayısıyla bir numaralı küresel aktörlüğünden de bir şeyler kaybetmedi henüz. Küresel siyasetin hâlâ belirleyen asli “oyun kurucusu.” Her ne kadar istediği oyunu eskisi gibi kurmakta zorlansa da.

‘İNSANCIL EMPERYALİZM’İN DÖNÜŞÜ

Haliyle ‘küresel jandarmalığa’ soyunan, dünya genelinde 800 civarında üssü bulunan Amerikan emperyalizminin dümenine kimin oturacağı sadece sıradan bir Amerikalıyı değil aynı zamanda Tanzanya’dan Kuala Lumpur’a, Suriye’den Doğu Timor’a, İtalya’dan Baltık ülkelerine herkesi ilgilendiriyor.

En çok da “kan gölü”ne dönüştürülen Ortadoğu’yu ilgilendirecek. Biden ABD’sinin Suriye, Irak, İran, Filistin politikaları bütün bir bölgedeki her bireyin kaderini yakından ilgilendirecek.

Biden’ın ülkesinin şu anki Ortadoğu politikalarının mimarlarından, Arap Baharı, Libya, Suriye müdahalelerinin baş sorumlularından olduğu düşünüldüğünde “insancıl emperyalizm”in yeniden ısıtılıp pazara sürüleceğini kestirmek zor olmasa gerek. Ceyda Karan’ın köşesinde de dikkat çektiği üzere dış politikada da ‘liberal insani müdahalecilik’ hattına dönerek Amerikan militarizmini daha zarifleştirecekler.

Yaklaşık kırk yıl boyunca aralıksız senatörlük yapan on yıllarca Dış İlişkiler Komisyonu’nda yer alan Biden, ABD’nin yeniden dış politikada proaktif olması gerektiğinin savunucusu. Peki bu nasıl olacak? Trump’ın tüm gelgitli, anlık kararlarına rağmen gerçekleştirmediği fiili müdahaleler yeniden sağlanacak. Ortadoğu ve Kuzey Afrika’da yarım bıraktığı işleri tamamlamaya çalışacak. Bölgesel ve küresel jeopolitik yeniden şekillendirilmeye çalışılacak.

‘KOLEKTİF EMPERYALİST’ ÇATLAK

Sadece bizde değil dünyanın her köşesinde merakla beklenen seçim sonrası bütün ülkeler kendi muhasebelerini yapmaya başladı. Trump döneminde hasar gören ilişkilerin tamiri için “liberal hür dünya” Delawere’li Başkan’ın üstüne atladı. Örneğin Avrupa Birliği, Fransa ve Almanya hemen transatlantik ilişkilerin yeniden tesis edilmesi ve yeni bir sayfa açılması için çağrılarda bulundu. Almanya Başbakanı Angela Merkel tebrik mesajında “Transatlantik dostluk”tan bahsederken Fransız lider Emmanuel Macron da “Birlikte hareket edelim” çağrısını yineledi. Almanya Dışişleri Bakanı Heiko Mass, daha seçim öncesinde taraflarını esasında belli etmiş, seçim sonrasında da “Batı’nın yeniden bir takım oyuncuları” olmalarının gereğinden bahsederek Biden’a açık bir mesaj gönderdi.

Trump sadece külhanbeyi tavırlarıyla ülkesinin taşlarını yerinden oynatmadı aynı zamanda “ticaret savaşları”, NATO ve enerji ihtilafıyla “Kolektif emperyalizm” içinde de onarılmaz çatlaklar oluşturdu. Almanya’ya Nord Stream-2 botu hattı dolayısıyla uyguladığı yaptırımlar, AB, Kanada ve Japonya’ya karşı inşa ettiği gümrük duvarlarının her biri “ittifak”ı dağıtan unsurlardı. Berlin’in yeniden “takım oyunu”na dönme çağrısı ve yönelimi tam da bu nedenle. Alman Junge Welt gazetesi “eski cepheler yeni stil” başlıklı analizde Alman egemenlerin nasıl da ilişkilerin yeniden tesisi için heyecanlandığını yazıyordu.

ŞİMDİ CANAVARLAR ZAMANI

Atlantik’in bu yakasında yaşanan “heyecan” anlaşılmaz değil. Emperyalist-kapitalist sistem çöküyor. Neoliberalizm büyük bir kriz içerisinde, içine düşülen bataklık gün geçtikçe derinleşiyor. Biden ile bu çöküşe bir çözüm bulmak istiyorlar. Ancak Biden da bu durumu tersine çeviremeyecek. Tam da Antonio Gramsci’nin belirttiği gibi “Eskinin ölmekte olduğu yeninin ise henüz doğmadığı” kaotik zamanlardan geçiyoruz. Şimdi “canavarlar zamanı.”

Biden zafer konuşmasında “Amerika’daki şeytanlaştırma dönemini bitirmeye şimdi ve burada başlayalım” dese de dünyanın geri kalanı için asıl mesele şimdi başlıyor.