Sosyal demokrasinin kalesi İsveç’te 11 Eylül Pazar günü yapılan seçimin galibi Sosyal Demokrat Parti olsa da asıl kazanan yabancı karşıtı, ırkçı İsveç Demokratları. 1917’den bu yana hemen her seçimde birinci olan Sosyal Demokratlar’ın ardından en fazla oyu toplayan Jimmie Åkesson liderliğindeki İsveç Demokratları sağdaki en büyük parti oldu. Kökleri neo-Nazi hareketine dayanan parti, yasa, düzen ve göç konusundaki klasik faşizan söylem ve politikalarla merkez sağdan kayan oyları kendisinde toplamayı başardı.

Ekonomik kriz, pandemi ve Ukrayna savaşının yol açtığı politik iklimden beslenen parti, 2010’dan bu yana parlamentoda olsa da ilk kez iktidara bu kadar yakınlar. İskandivanya’nın diğer ülkeleri Finlandiya, Danimarka ve Norveç’te de aşırı sağ partiler parlamentodalar ve oldukça etkinler.

Finlandiya'da aşırı sağcı Gerçek Finler (True Finns) ana muhalefet konumunda. Nisan 2019’daki seçimde Timo Soini liderliğindeki Gerçek Finler yüzde 17,5 oy alarak ikinci oldu. Norveç’te aşırı sağ görüşlü İlerleme Partisi (Fremskrittspartiet- FRP) Eylül 2021’deki seçimde yüzde 12 oy alarak Parlamento’ya girdi. Danimarka’da Haziran 2019 seçimlerde aşırı sağcı Danimarka Halk Partisi ve Yeni Sağ (Nye Borgerlige) da parlamentoda temsil edilen partilerden.
Danimarka, İsveç, Norveç ve Finlandiya'da sosyal demokrat hükümetler işbaşında olsa da dipten gelen aşırı sağcı dalga İskandinavya’da endişelere mahal oluyor.

MELONİ FIRTINASI

İsveç’tekine benzer bir manzaranın 25 Eylül’de bu kez İtalya’da tekrarlanması bekleniyor. Seçime iki haftadan az bir süre kalırken Giorgia Meloni liderliğindeki aşırı sağcı İtalya’nın Kardeşleri Partisi (Fratelli d’Italia veya FdI), kamuoyu yoklamalarında ilk sırada görülüyor. Son günlerde olağanüstü bir gelişme yaşanmazsa Meloni, İtalya’nın ilk kadın lideri olacak. 1977 doğumlu Meloni, kendisini İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana ülkenin ilk aşırı sağcı başbakanı yapacak milliyetçi dalganın üzerinde dilediğince sörf yapıyor.

Şayet Meloni kazanırsa faşist diktatör Benito Mussolini’nin Ekim 1922’de iktidara gelmesinden tam 100 yıl sonra bir başka faşist İtalya’nın başına geçecek. Neo-faşist köklere sahip FdI’nin yabancı düşmanlığı Hristiyanlık, vatanseverlik, annelik ve aile değerleri gibi konuları öne çıkarırken Meloni, Akdeniz’den gelen göçün denizden uygulanacak abluka ile önlenmesini öneriyor.

Meloni’nin sağ ittifak içindeki ortakları Lig Partisi ve Forza Italia (FI) dahi "denizden abluka" önerisine mesafeli duruyor. Henüz 15’indeyken aşırı sağcı İtalyan Sosyal Hareketi’nin gençlik örgütlenmesi olan Gençlik Cephesi’ne katılan ve Mussolini’den izler taşıyan Meloni’nin olası zaferi, Akdeniz havzasındaki diğer ülkeleri de tetikleyebilir. Brookings.edu’dan Carlo Bastasin’in de belirttiği gibi Meloni’nin işbaşına gelmesiyle İtalya, Polonya ve Macaristan modeline dönüşebilir. FdI, Polonya’daki Hukuk ve Adalet (PiS) ve Macaristan’daki Fidesz gibi otoriter, baskıcı bir hatta kayabilir. Orban ve Meloni’nin yakınlığı bunun göstergesi. Meloni dış politika konularında Macaristan ve Polonya’yla hareket ederek Almanya-Fransa ittifakına karşı durabilir. Bu durum da milliyetçi bir anlatıyı destekleyebilir.

Politico.eu sitesindeki Hannah Roberts’ın analizine göre aşırı sağ popülizm, geleneksel partilere, teknokratik hükümetlere karşı ulusal ölçekte destek kazanıyor. Matteo Salvini liderliğindeki popülist, aşırı sağcı Lig Partisi'ni dahi gölgede bırakan Meloni'nin İtalya'nın Kardeşleri "çizme"de taşları yerinden oynatacak.


'SÜREÇ OLARAK FAŞİZM'E DOĞRU

İskandinavya'daki aşırı sağcı hareketler, Hollanda'da Geert Wilders'in Özgürlük Partisi, İspanya'daki Vox Partisi, Yunanistan'daki Altın Şafak, İtalya’nın Kardeşleri ve daha pek çokları Avrupa'da son yıllarda tırmanışa geçen neofaşizmin birer parçaları. Neoliberal kapitalist sistemin yapısal krizinin neden olduğu dipten gelen dalga sağ ve aşırı sağ unsurları siyaset sahnesinin önüne sürerken Ergin Yıldızoğlu Hocanın da sıklıkla vurguladığı gibi “Süreç olarak faşizm”in taşları da döşeniyor.

***

BÜYÜK VATANSEVERLİK SAVAŞI 2.0

Ukrayna’nın Kharkiv bölgesindeki ilerlemesi, savaşın gidişatı üzerinde kalıcı sonuçlar doğurabilir. Batı’dan sağlanan silahlarla birlikte Kupyansk’ın ve İzyum’un geri alınmasıyla moral üstünlük şimdilik Kiev’e geçti. Rusya açıklandığı üzere Donetsk bölgesinin geri kalanını almak için Donbass’a odaklansa da her geri çekiliş Moskova’nın hanesine yazılıyor. Kremlin’in "Büyük Vatanseverlik Savaşı" olarak nitelendirdiği işgalde halihazırda Karadeniz kıyısı boyunca daha güneye ilerleme planı işlemeyebilir.

ABD ve NATO’nun fiili desteğiyle Ukrayna ordusu ilerlerken Moskova aşağı Dnipro’nun güney yakasını ve onunla birlikte Kırım Kanalı’nın çıkışının kontrolünü ellerinde tutmakta zorlanabilir. Savaşın uzun yılları bulacağı belirtilirken kimse müzakerelerden bahsetmiyor. Felaket kendi yolunu buluyor. Bedelini her iki ülke halkları ödüyor.

SICAK SONBAHAR

Ukrayna savaşı nedeniyle enerji krizi tüm dünyada can yakıcı hale geldi. Enerji şirketlerinin kamulaştırılması talebi pek çok yerde dillendirilmeye başlandı. Almanya’da “heisser herbst-sıcak sonbahar” adı verilen eylemler start aldı. Eylemler her hafta farklı kentlerde yapılıyor. Alman Sol Parti’nin Brandenburg eyaletinin Rathenow kentindeki buluşmasında enerji şirketlerinin kamulaştırılması açık bir şekilde talep edildi. Parti lideri Martin Schirdewan, "Genel menfaatlere yönelik hizmetler kamu mülkiyetine geri döndürülmelidir" dedi. Enerji şirketlerinin kamulaştırılması talebi biz de ve dünyanın pek çok yerinde toplumsal taleplerin baş sırasına yerleşmiş durumda.