“Propagandada kullanılan yalanlar ne kadar büyük olursa insanların ona inanması kolaylaşır, yalanın etkisi artar. Basını hükümetin kullanabildiği dev bir klavye gibi düşünün.” Goebbels’in “Büyük Yalan Teorisi”nin her satırına defalarca tanıklık ettik, ediyoruz.

Geçtiğimiz hafta o “klavyelerden” biri kâğıt toplayan çocukların görüntülerini; “Kâğıt toplayan çocukların mutluluğu, kağıt toplayan çocukların görüntüleri iç ısıttı…” cümleleri ile paylaştı. Oyun oynaması, eğitim sürecinin içinde olması gereken çocukların çalışmak zorunda bırakılması herkesin canını, yüreğini acıtırken “birilerinin” nasıl oluyor da içi ısınabiliyordu?

O “klavye” mevsimlik tarım işçisi olarak çalıştırılan çocukları “Hafta sonu tatilini ailelerinin yanında geçiren çocuklar” diyerek yoksulluğun, eşitsizliğin üzerini örtmeye çalışanların; salgında on sekiz yaş altı çocukların sokağa çıkmama kararına rağmen çocukları çalışmak zorunda bırakanların, fabrikaların içine meslek lisesi açılmasını müjde diye duyuranların, meslek lisesi öğrencileri için “Herkes üniversite okumak zorunda değil, liseden mezun olur olmaz iş garantileri olacak” diyerek yoksulların, halkın çocuklarına üniversite eğitimini gerekli görmeyenlerin, büyük yalan teorisini her gün üretmeye devam edenlerindir.

Salgınla birlikte yüz yüze eğitimle ilgili gerekli önlemleri almayanları, uzaktan eğitime erişim için öğrencilerin gereksinimi olan cihazları, internet erişimini sağlamayanları; gerçek sorumluları eleştirmeyenler ise salgının başından itibaren yüz yüze eğitimin başlatılmamasının, sürdürülememesinin sorumlusu olarak öğretmenleri, eğitim emekçilerini hedef göstermekten vazgeçmiyor. Onlar da o “klavye” lerin “farklı” görünümlü tuşları…

Özel okul patronları yeni kayıtlar yapabilmek, kayıtları yenileyebilmek için yüz yüze eğitim başlasın kampanyası başlattı, yüz yüze eğitim başladı, gereksinimleri karşılandığında ise uzaktan eğitime geçildi. Aslında karar alıcılar için süreç bu denli yalın ve basitti. Sermayenin ve siyasi iktidarın ihtiyaçları ne gerekiyorsa o yapılacaktı ve o yapıldı. Covid-19 nedeniyle yaşamını kaybeden –en az- 163 eğitim emekçisi de yalnızca 2021’in ilk beş ayında çalışmak zorunda bırakıldığı için hayatını, umutlarını yitiren sekiz çocuk da (İSİG verileri) onlar için rakamdan ibaretti.

Cumhurbaşkanlığı Eğitim ve Öğretim Politikaları Kurulu üyesinin, genel seçimler sonrası eğitimde “yeni rejim” inşasının temel araçlarından olan bu kurulda bulunan kişilerden birinin yaptığı açıklamalar ise yalnızca “iç kavgalardan” birinin yansıması… İsimler değişse de son 19 yılda eğitim politikalarında piyasalaştırmayı ve dinselleştirmeyi esas alan hat hiçbir zaman değişmedi. Tüm okul türlerini tektipleştirmeyi amaçlayarak fen imam hatip, sosyal bilimler imam hatip, güzel sanatlar imam hatip vb. imam hatip liselerini açanlar, MEB’e bağlı olması gereken Din Öğretimi Genel Müdürlüğü’nü “özerk bir yapı” haline getirenler ve proje okulu olan İHL ortaokuluna sınavla öğrenci alanlar da, kamu okullarına ayrılmayan kaynakları özel okul patronlarına aktaran, sermaye istedi diye fabrikaların içine okul açanlar da aynı politik hattı kesintisiz sürdürüyor.

“Onlara” ayrılan kaynaklar ise yine bir tercihin sonucu öğretmen atamaları için, kamuda aynı işi yapmamıza, çocukların yaşamına birlikte dokunmamıza rağmen kadrolu, sözleşmeli, ücretli diyerek farklı istihdam şekillerinde; özel öğretim kurumlarında, özel eğitim ve rehabilitasyon merkezlerinde yoksulluk, açlık sınırının altında, tatil hakları dahi ellerinden alınarak esnek çalışma koşullarında çalıştırılan eğitim emekçilerinin hakları; öğrencilerimizin yüz yüze eğitim, kamusal eğitim hakkı için kullanılmıyor.

Fransa 24 Mayıs’tan itibaren tüm öğretmenlerin yaşa bakılmaksızın aşılanacağını açıkladı. New York’ta aşı, düzenli test ve gerekli önlemler sağlandığı için eylülden itibaren uzaktan eğitimin yapılmayacağı, eğitimin yüz yüze devam edeceği açıklandı. Bizim ülkemizde ise MEB’in verileri 650 bin arkadaşımızın hala aşılanmadığını gösteriyor.

Biz öğretmenlerin, biz eğitim emekçilerinin tarafı kağıt toplayan çocukları görünce içi ısınanların değil, çocuklar tarlalarda, fabrikalarda, sokaklarda çalıştırılmasın diye mücadele edenlerin tarafıdır.