Ukrayna’da savaş çıktı Türkiye etkilendi. İstanbul’a kar yağdı, Mersin’deki yazarınız etkilendi. Dün sabah gazeteden aradılar ve “Yoğun kar nedeniyle gazeteyi bugün erken basacağız. Dolayısıyla yazınızın en geç saat 1’de elimizde olması gerekiyor” diye uyardılar. Haliyle Mersin’deyken İstanbul’a yağan kara hazırlıksız yakalanmış oldum. Bu hafta biraz çalakalem yazdıysam artık kusuruma bakmazsınız.

Ama hazırlıklı olmak lazımmış. Çünkü… “Her an her şey olabilir, günlerindeyiz.” Dünyada ve Türkiye’de sahiden de her an ve her şey olabiliyor. Oluyor da. Putin Ukrayna’yı yıkıp yeniden kurmak istiyor. Türkiye de zaten yıkılmış halde ve yeniden kurulması zorunlu. Olacak da.

***

Ukrayna’yı yıkıyorlar mazeret arıyorlar. İnanmıyoruz. Türkiye’yi ha bire yıkıyorlar mazeret arıyorlar. İnanmıyoruz. Yok zincir marketlermiş. Yok stokçularmış. Yok savaşmış.

Yıkım her alanda her kesimde hissediliyor. Ayçiçeği yağı yıkımın simgelerinden biri haline geldi. Sebebi de savaşmış! Oysa savaş tarımda yıllardır yaşattıkları yıkımın sebebi değil, sonucudur. Türkiye tarımda kendisine yeterli bir ülkeydi, tarımı da bitirdiler. Şu anda bile kendisine yetecek tarım arazilerine sahip bir ülkeyiz. Ama tarım yaptırmıyorlar. Çünkü o araziler boş kalsın ki, ithalatla kendileri para kazansın istiyorlar. Dertleri budur, derdimiz budur. Ülkede üç milyon hektar kadar tarım arazisi atıl haldeyken Afrika’da iki milyon hektara yakın arazi kiralamışlar, orada tarım yapıyorlar ve oradan ithal ediliyor. İthalata harcadıkları paranın üçte birini çiftçilerimize destek olarak verseler bunlar olmayacaktı. Ama oluyor. Çünkü yıkımdan kazanıyorlar.

***

Bir de yıkım sayesinde kazanmaya soyunanlar var. Saraylıların yıkımları altında ezilenler, mevcut sistemde kaçınılmaz olarak, tek çare diye meclis muhalefetine bakmak zorunda. Çünkü en azından üzerlerindeki enkazın kaldırılmasını veya hafifletilmesini umuyorlar.

Böylece altılı ittifak da zaten yapıcılıktan çok yıkım enkazını temizleme iddiasıyla öne çıkıyor. Solcular olarak eleştirilerimizde ve itirazlarımızda ne kadar haklı olursak olalım, onlar “bu yıkımı durduracağız, enkazı temizleyeceğiz” dediklerinde, deprem sonrası enkaz kaldırma ve kurtarma ekipleri algısı yaratıyorlar. İşin acı yanı, bu bir gerçekliktir ve bunun olmaması istenemez. Soldan yaptığımız eleştirileri zaten onlar kulak versin diye yapmıyoruz, enkazın temizlenmesinde kendi katkılarımızın farklı niteliğini ve tarzını gözler önüne seriyoruz. Daha da önemlisi yeni bir kuruculuğa olan ihtiyacı…

***

CHP de artık diğer sağcı partilerin tarzını benimsediğini açıkça söylüyor. Tarihi bile onların gözlüğüyle okuyor ve çarpıtıyor. Bakın işte, onlarla ağız birliği yaparak, tarihimize “nispi demokratik bir ortam” kazandırmasıyla geçen 1961 Anayasası’nı bile “yıkım” diye eleştiriyor. O anayasanın sağladığı güçler ayrılığı da vesayetmiş. Yani mesela o yıllarda adaletin terazisi olmaya çalışan Anayasa Mahkemesi de öyleymiş. “Denetim adı altında milli irade üzerinde vesayet kuran anlayışı” geride bırakacaklarmış! Yani yine, onlar da “biz seçildik istediğimizi yaparız” diyeceklermiş. Güçlendirilmiş parlamento derken muratları da güçler ayrılığı ilkesini filanhayata geçirmek değilmiş. Hani başaramazsan başarının tanımını değiştir denir ya, onlar da iktidar olmanın tanımını değiştirip muktedir olacaklarmış.

***

Saraylılardan hep duyarız, “fikirlerimiz bir türlü iktidar olamadı” diye yakınıp dururlar. Demek ki fazla kaygılanmalarına gerek yokmuş. CHP yönetimi başta olmak üzere muhalefettekiler de zaten Saraylıların milliyetçilik ve dindarlık yönündeki “eksiğini” gidermek için canhıraş çabalıyorlar. Şimdi bir nevi Saraylıların zikirleri iktidarda fikirleri muhalefette hallerindeyiz. İktidar değişirse, fikirleri de iktidara gelecek, Saraylılar ise zikirleriyle muhalefete geçecekmiş. Çünkü Babacanların sermaye için kârlı ekonomi politikaları da yeniden iktidara gelecekmiş. Kârlı günler devam edecekmiş.

Tamam sustum, peki, yeter ki şu enkaz kaldırılsın. Hiç içimize sinmeyen tarzla olsa bile, yeter ki şu yıkım dursun. İstanbul’a kar yağdı böyle oldu. Saraylılara kâr yağıyor böyle oluyor. Kâr yolları kapatıyor. Saraylılar giderse yeni muktedirler için kâr yağmaya devam edecek. Kâr yolları yine kapatacak.
Her durumda, Yol’umuzu açmaya devam edeceğiz.