Geçen hafta fasit daireden, kısırdöngüden söz etmiştim. Çünkü hep aynı şeyler söyleniyor, adeta olup bitenler hep birbirinin tekrarı.

‘Evet’ cenahına bakın: Ey ey, yine de ey ey!

Dün öyle dediklerine bugün böyle demelerinin sebebi sadece iktidar sarhoşluğu ve iktidarsızlık korkusudur.

‘Evet’ cenahı tam bir kısır döngüye girmişken onlar karşısında sanki ‘Hayır’ cenahı da kendini tekrar ediyor gibi görünebiliyor.

Ama öyle değil, ‘Hayır’ cenahının en büyük şansı yalansızlığı ve bu kısırdöngüyü, yalan çarkını kırabilmekteki yaratıcılığı.

İşte o çarkı tamamen kırabilmek çok önemli…

Her konuda zıt fikirleri arsızca savunabilmek, çarklarını öyle döndürebilmek ‘Evet’ çığırtkanlarının asıl marifeti…

Aynı mekanizmanın dişli çarkları olmak nasıl bir şey?

Mesela soyadı Dişli olan iki kardeş, birisi AKP’de üst rütbeli Şaban Dişli ötekisi FETÖ’de üst rütbeli Şaban Dişli, yıllardır aynı çarkı döndürmüşlerdi.

Yıllar önce verdiğim örneği tekrarlayayım: Bilirsiniz iki dişli çark karşılıklı birbirine geçmiş vaziyette dönerek makineyi çalıştırır. Çarklar zıt yönlere dönerler. Bu, makinenin çalışması için elzemdir. Yani aynı makinenin parçası olduğu müddetçe, zıt yönde dönmüş olmanın manası yoktur.

Yine bilirsiniz, çarkların bir de ekseni, dingili vardır. Mesela, küresel sömürü sisteminin ana çarkının, Amerikan emperyalizmini çeviren çarkın şimdiki dingili şahıs düzleminde kimdir? Sormaya bile gerek yok, Trump demek ki bir dingildir. Ama konumuz bu değildir. Konumuz Türkiye’deki çarkın dingilini söylemek de değildir.

Konumuz, sistemin çarkına çomak sokabilmektir.

‘Hayır’ diyenler baktıkları her şeyde dönen çarkı (dolabı) görmekteler ve göstermekteler. Şimdilik bu yeterli.

Ve bu palavra makinesinin durması için, yani çarkların dişlilerinin birbirinden çıkması için de ‘Hayır’ demek lazım.

Şaşkınlıklarına gülmeyi unutmadan tabii… Geçen gün Cumhurbaşkanı, Kılıçdaroğlu için “yalan makinesi” dedi. Yalan makinesi nedir? Yalancının yalanını ortaya çıkaran mekanizmadır! Yalan söyleyenler, yalan makinesine bağlanarak da ortaya çıkarılır.

Ve bugün bir ‘yalan makinesi’ olup ‘Hayır’ demek, Saray çarkının dişlisi olmaya da itiraz etmektir.

Son yıllarda ‘algı yönetimi’ lafı moda oldu ya, bakmayın onun da aslı faşizm makinesinin çarklarını döndüren psikolojik savaştır. Kontrgerilla tarzıdır. Referandum öncesi bu minvalde boşuna tatbikatlar yaptırmıyorlar. İkide bir meydanlara doluşuyorlar darbe marbe diye.

Yıllarca “Kürt yok, karda yürürken çıkan kart-kurt sesi var” dediler. Sonra Kürt varmış, Kürdistan bile varmış diye çark ettiler. Referandumda önceleri işte milliyetçileri köpürten kart-(boz)kurt sesini yükselttiler, yetmedi; bu kez muhafazakâr Kürtleri pışpışlayan kart-Kürt pankartına asıldılar. Oysa bir yandan Kürtlere şirinlik yapalım derken öte yandan aşağıladıklarını bile fark etmediler. Ne demişti Bitlis’te Başbakan?

“Kürtlüğünüzle iftihar edin. Bu sizin eksiğiniz değildir.”

Kürt olmak bir eksiklik diye düşünülebilirmiş yani! Algı yönetimi, psikolojik savaş filan çuvalladı, dilleri dolanmaya başladı hakikaten.

‘Hayır’ arttıkça psikolojileri bozuldu.

Öyleyse onların psikolojik savaşı karşısında psikolojik barışı kazanabilmek de önemlidir.

En önemlisi o zulüm makinesinin çarkına ‘Hayır’ diyen milyonlarla birlikte tükürebilmektir.