Bundan tam iki yıl önce kavanoz kapaklarının fiyatlarında yaşanan on kattan fazla artıştan yola çıkarak bir yazı yazmıştım. Konserve yapımında kullanılan kavanoz kapaklarına talep büyüktü. Artmakta olan enflasyon endişesi ile vatandaş meyve ve sebze bol ve ucuz iken konserve yaparak, maruz kalacağı yüksek fiyat riskini bertaraf (piyasacıların söylemi ile hedge) etmeye çalışıyordu. Bu talep artışını öngöremeyen kapak üreticileri de yeterli üretim yapamamışlar ve fiyatlarını artırmışlardı.

Yine yılın aynı dönemi. Konserve yapmak için zaman uygun. Ancak ilginç bir biçimde bu sene kavanoz kapaklarının fiyatları iki yıl önceye göre oldukça düşük seyrediyor. Kavanoz kapaklarında bolluk yaşanan bir yıl diyebiliriz. Ambalaj üreticilerine göre “kavanoz kapağı satışları bu yıl düşük gidiyor.” Aslında bu durum bile ülkede planlamanın, hem vatandaş açısından hem de üreticiler açısından, ne kadar zor bir iş olduğunu gösteriyor. Kimse önünü göremiyor, alınan üretim kararları anlamlı ekonomik sonuç doğurmuyor. Domates bol ve ucuz olmasa da kapak bol. Hal böyle olunca konserve yapmak da zorlaşıyor.
Peki, kapak talebi bu yıl neden düştü? İşte bu sorunun yanıtı, enflasyonu ve bunun karşısında ezilen vatandaşın durumunu net olarak ortaya koyuyor.
Normalde yılın bu zamanı meyve ve sebzede ürün bol, fiyatlar oldukça düşük olur. Vatandaş da bunu fırsat bilerek bu uygun fiyatlardan yararlanarak kışlık gıda hazırlığını yapar. Bunun en yaygın yöntemi de konservelerdir.


Ancak bu yıl durum diğer yıllardan çok farklı. Ağustos ayında olmamıza rağmen taze sebze, meyve fiyatları kış mevsimindeki fiyatları aratmıyor. Taze fasulyenin 20, domatesin 8-10 liraya satıldığı bir dönemden geçiyoruz. Meyve fiyatlarını ise hiç yazmıyorum, siz biliyorsunuz zaten. Mevsimsel olarak fiyatların düşük olması gereken bu dönemde gördüğümüz yüksek fiyatlar vatandaşın konserve yapma imkânını da ortadan kaldırıyor. Konserve yapamayınca kapağa da ihtiyaç kalmıyor zaten.

Yüksek seyreden gıda fiyatları yüzünden vatandaşın kış mevsimini düşünecek hali kalmadı. Akşam sofraya yiyecek koyabilsinler yeter. Kış gelince bakacaklar artık. Bir yandan artan doğalgaz elektrik harcamaları, diğer yandan yükselen gıda fiyatları. Zor bir kış mevsiminin bizi beklediği açık.

“Şahlanıyoruz” açıklamalarının havada uçuştuğu bu dönemde vatandaş açısından şahlanan tek şeyin fiyatlar olduğu açık. Günü kurtarma derdinde olanların da, haklı olarak, birkaç ay sonrasını bile planlama imkânlarının kalmadığını görüyoruz.

Şahlandığımızı söyleyenlerin, bunun vatandaşın gelirinde neden bir artışa yol açmadığını da açıklaması gerekir. Vatandaş açısından artan fiyatlar, artık yönetilmesi gereken bir durum olmaktan çıkmış, sadece maruz kalınan ve katlanmak zorunda oldukları bir göstergeye dönüşmüştür. Hal böyle olunca kışın fiyatlar ne olur endişesi de anlamını yitirmiştir.

Gelirde ve istihdamda artışa yol açmayan, vatandaşı planlama yapma imkânından bile mahrum ederek durumu idare etmek zorunda bırakan ekonomik politikaların değişmesi gerekir. Kapsayıcı bir gelir artışına yol açmayan büyüme refah üretemez. Giderek derinleşen yoksulluk ülkenin çözmesi gereken önemli sorunlarından birisi olmaya devam ediyor. Konserve yapmaya bile imkân vermeyen ekonomik koşullar mevcut. Bu durum mutlaka değişmeli.

Sizi bilemem ama ben hazırlığımı yaptım. Malatya’dan dönüşte annemin muhteşem vişne reçelinden yeteri kadar getirdim. Kışa hazırım.