Uzun yıllardır Kent Sosyolojisi adıyla bir lisans dersimiz var. Kentlerin ve kentlilerin öykülerini anlamamızı mümkün kılan pek çok deneyimi bu ders kapsamında tartışırız. Kentlere dair bütün literatürün anahtar kelimelerinden birisi kent hakkıdır. Mekânsal ve toplumsal olarak kentsel hakların zaman içindeki evrimini ve deneyimlenme biçimlerini anlamaya çalışırız. Bu hakları zorlaştıran ve bazı durumlarda imkânsız hale getiren politik sistemlerin alana müdahil olma biçimleri, buna karşı ilgili kurumların tepki ya da işlevlerini vb. etraflı olarak inceleriz.

Sadece bir araştırma nesnesi olduğu için değil, üzerinde yaşadığımız mekân olması nedeniyle de kentler hayatımızın merkezinde duruyorlar ve hayatlarımız da kentlerin merkezinde duruyor. Gündelik rutinlerimizin tümü kentsel ilişkiler içeriyor. Ne var ki kentsel kurumların çoğu bu akışın farkında bile değil ya da olumsuz anlamda içinde yer alıyor. Dolayısıyla büyük ölçüde sistem politikaların belirlediği bu evrende rollerini yerine getiriyorlar. Kentsel haklar da bu siyasal/ toplumsal ortamda çoğunlukla görünmez bir alanda kalıyor.

Bizim kentlere dair ve bilhassa kent hakkı üzerine tüm tartışmalarımızda ilgili meslek örgütleri ve diğer kurumların rolleri belki de bunun da etkisiyle çok önemli bir yer tutmuştur. TMMOB bünyesinde yer alan diğer meslek örgütleriyle birlikte Mimarlar Odası ve Şehir Plancıları Odası sadece son yirmi yılda değil, öncesinde de kentlerin tahrip edilmesine yol açan bir dizi politika ve pratiklere karşı durabildiklerinden dolayı kent ve ülkenin gündeminde yer aldılar ve bugün çok tatsız biten yargılamaların konusu oldular. Fakat kuşkusuz hepimiz bu kurumların deneyimleri, öngörüleri, analizleri ve mücadelelerinden çok şey öğrendik, hala da öğreniyoruz.

Türkiye, herkesin aynı sözü söylediği ve dolayısıyla kimsenin bir şey söylemediği zamanlarda TMMOB çatısı altındaki bu kurumların aykırı sesi ile uyandı ve içinde yaşadığı mekânları yani kentleri anlamaya çalıştı. Zira bu kurumlar Türkiye’nin kentsel birikimini korumayı esas alan, yüzyıllar sonrasındaki kuşakların kent hakkını da öngören bir kentsel tahayyül geliştirdiler. Bu nedenle kentlerin birer beton yığınına dönmesine rıza göstermediler. Tarihsel/çevresel dokuyu, kültürel mirası ısrarla savunmaya, korumaya gayret ettiler. 1960’lı yıllarda İstanbul Boğazına köprü fikrine karşı çıkmaktan başlayarak bu kurumların her bir alandaki mücadeleleri kentlerin geleceği için son derece değerliydi.

Özellikle son yirmi yılda bu kurumların aktif mücadelelerine tanıklık etmiş olarak, bütün bu çabaların, kentler için taşıdığı önemin altını çizmek isterim. Mimarlar Odasının bir emekçisi ve bir meslek insanı olarak Mücella Yapıcı, sistemin tahripkâr politikalarıyla kentlerin eşiklerine dayandığını söylediğinde, kentlerde yaşayan ve yaşayacak olan tüm canlıların hakkını ve kamu yararını savunuyordu. Öğrencilik yıllarından başlayarak tüm yaşamında kamu yararı denilen ve şimdilerde çoktan unutulmuş bu düşünceyle hareket ediyordu. Savunmasında altını çizdiği gibi Gezi de dahil kente dair tüm girişimlerin temelinde bu onurlu düşünce yer alıyordu.

Bizim Kent Sosyolojisi dışında bir de Düşünce Tarihi adıyla bir lisans dersimiz var ve düşünce dediğimiz olguya dair tarihin değişik zamanlarına, boyutlarına, niteliklerine bakıyoruz. Bu tarihin herhalde en ilginç olan kısmı düşünceye içkin adalet fikrini savunan ve bunu hayatının bir parçası haline getiren kişilerin, içinde yaşadıkları sistemler tarafından türlü eziyetlere maruz kalmış olmalarıdır. Bu öyküler hak ve hukuk savunmanın tarihin neredeyse her döneminde ağır bir bedel gerektirdiğini göstermesi açısından ilgi çekicidir.

Adında tarih sözcüğü geçtiği için, sanki tarihten konuşuyoruz gibi düşünüyor insan. Geçmişte olup bitmiş deneyimler gibi. Oysa tarih, bugündür, güncel olandır. Tıpkı önceki gün Çağlayan Adliyesinde verilen tutuklama ve ceza kararları gibi. Neredeyse bütün ömürleri kamu yararı idealinin biçimlendirdiği mücadelelerle geçmiş insanlar 21. yüzyılın Türkiye’sinde tutuklu. Nedeni şüphesiz kentsel adalet için verdikleri mücadelelerdi. Tarih bunu böyle yazacak.