Laikliğin cami avlusuna bırakıldığı gün, aslında laikliğe cenaze töreni düzenlenip ruhuna El Fatiha okumuştu.

Çünkü sermaye ve egemenler bilir ki, laikliğin olduğu yerde biatkârlık, gericilik ve dincilik yetişmez! “Laik rejimde gerici eğitimi ve biat toplumu kültürü verilemez.

Rejimin değişmesi gerek” fikri, Neo_ liberalizm ile siyasal İslamcı AKP’yi buluşturuyor. Zira kıblesi borsa ve saray olanların dünyevi sömürüleri ve huzurları için, uhrevi sömürünün mağduru dindar nesil için gerici eğitimin kendisi kıble kılınmalıydı.

İşte bu nedenle Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) Diyanet İşleri Başkanlığı (DİB) ve Cami ittifakı, dinci ve gerici rejimin inşası için kamusal ve toplumsal alanı teslim alıyor.

MEB dinci ve gerici eğitimleriyle, Cami ve DİB’den rol çalmıyor. Bu üç kurum, diğer siyasal İslamcı cemaatler, vakıflar ve derneklerle gericiliğin inşası için organize işbirliği içindedir.

Bu organize işbirliğinin son güncel çalışması ise “Değerler Eğitimi Çalıştayı” ile çocuk haklarına ve çocuklarının yüksek çıkarlarına yönelik saldırıdır.

Taciz/tecavüz skandalıyla bilinen Ensar Vakfı ve Bilal Erdoğan’ın TÜRGAV’ı dinci gericilik taleplerini bu çalıştayın gündemine taşıdı.


Ensar Vakfı, TÜGVA, Eğitim Bir Sen ve İlim Yayma Cemiyeti taleplerini içeren çalıştayın sonuçları şöyle sıralanıyor;
»“Değerler Eğitimi 0-6 yaştan başlasın”
»“Medreseler imam hatip okullarına yardım etsin”
»“Din öğretimi okulöncesinde başlasın”
»“Kuran-ı Kerim dersi seçmeli değil zorunlu olsun”
»”Aileler zeki çocuklarını imam hatip okullarına yönlendirsin, bunun için burs olanakları sağlansın”
»“Öğretmenler başarılı öğrencileri imam hatip okullarına yönlendirsin”
»“Öğrenciler okul dışında öğretmenler ve imamlar tarafından takip edilsin”

“Değerler Eğitimi” kavramı kamuoyunu aldatmaya yöneliktir. Artan yozlaşmanın, hırsızlığın, mezhepçiliğin ve gericiliğin takiyesidir.

Bir şey daha netleşmiş görünüyor; Eğitim politikasını TBMM değil, İslamcı vakıflar belirliyor. Dinci gericiliği okulla sokan zihniyet, sorgulayan eleştirel düşünceye barikat kuruyor.

Çalıştayın sonuçları çocuklarımızı ve geleceklerini bizden çalıyor. “Değerler Eğitimi” ya da tüm “Din Eğitimleri” Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin 5. Maddesi ile 14.

Maddesinin 1. Ve 2. fıkralarına aykırıdır. Dolaysıyla gericilik hukuk dışılığı, meşruymuş gibi dayatıyor.

Çocuklarımız ve gelecekleri çalınıyor

Çocuklarımızı, sabıkalı siyasal İslamcı gericiliğe teslim etmek, Karaman’da yaşanan skandal ve eğitimde yaşanan gerici tahribatlardan ders almadığımızı ve demokratik tepkilerimizi yeterince örgütlemediğimizi gösteriyor.

Dinci gericilik okullarda ya da meşru olmayan yerlerde hukuk ve denetim dışı olarak zaten uygulanıyor. Çalıştayın hedefinde ise bunu meşrulaştırmak, yaygınlaştırmak ve yoğunlaştırmak var.

AKP destekli İslamcı Vakıflar, bir yandan eğitim alanında Gülen cemaatini taklit ederken, diğer taraftan dinci gericiliği toplumsal ve kamusal alanda güçlü kılmak istiyor.

Siyasal İslamcılık, kendi ardıllarını yaratmak ve eğitimde kendi dinci altyapısını kurmak için, MEB ve AKP’nin desteği ile hedef kitlesinin yoğun olduğu okullarda, camilerde, yuvalarda ve Kuran Kurslarında, mahallelerde ve cemaat/tarikat evlerinde yaygın bir örgütlenme stratejisini benimsiyor.

Ayakkabı kutusunda sıkışmış değerler eğitimi

“Değerler Eğitimi” kavramı kamuoyunu aldatmaya yöneliktir. Artan yozlaşmanın, hırsızlığın, mezhepçiliğin ve gericiliğin takiyesidir.

Burada değerler değil, çocuklarımızın geleceğini çalmaya yönelik, yozlaştırma, hak gaspı ve hırsızlık söz konusudur.

Sıfırlanamayan paraların değerlerini kasetlerden dinledik. Dolarlarla dolmak bilmeyen ayakkabı kutularına sıkışmış değerleri, 700 bin dolar değerine yükselen saatlerin hikâyesini seyrettik.

Yolsuzluğa ve hırsızlığa karşı “mücadele” altında hırsızı ve rüşvetçiyi “Yüce Divan”dan kurtaran “adaletin değerler eğitimi” dersinde yaşadık.

Çikolata kutularına istiflenmiş 500 bin dolar rüşvetli değerleri damak tadı yapan bakanların tatlanmış dillerinde Bakara süresinin nasıl makaraya sarıldığını “kutsal değerlere saygı eğitimine” Türkiye tanıktır.

Güce ve paraya tapan yalakalığın, ruhunu menfaat yalanlarına satmışların acizlik hallerini, yaşamı değil, cihat için ölümü kutsayan fetvalarla nasıl bir “insani değerler eğitimi” verildiğine herkes tanıktır.

‘Bir kere ile bir şey olmaz’ denilen ‘değerli hizmetlerin’ tanığıyız!

Karaman’da Ensar Vakfı’nda çocuklara yönelik tecavüz ve tacizlere “bir kereden ne çıkar ki” diyen “değerler açıklamasının” canlı tanığıyız.

Babanın dokuz yaşındaki kızına “şehvetli hislerle yaklaşması” fetvalarından tutun, “kız çocuklarının dokuz yaşında evlenebilir” diyen Diyanet’in “değerler fetvası” belleğimizde kayıtlıdır.

Bu “değerler eğitimi kataloğu” çoğaltılabilir.

Sahi ya; MEB yukardaki örnek “değerler eğitimi” sunan bu Ensarvari, ayakkabı kutulu, sıfırlanması zor “rol modellikle” çocuklara hangi “değerler eğitimi” sunmayı hedefliyor?

Bilen var mı?