Kırık bardak

Girit doğumlu bir Türkiyelinin torunuyum. Anne tarafından. O yüzden vicdan sahibi, aklıselim, memleket insanını ayırmadan seven her ailenin içinin parçalandığından biraz öte yaşamış bizim aile o utancı. 6-7 Eylül utancını.

Dedem o tarihlerde, ömrü boyunca pek çok kademesinde görev yaptığı Merkez Bankası’nın Umum Muhasabe Müdürü’ymüş. Hamile anneannem, on dört yaşındaki annem ve on iki yaşımdaki dayımla birlikte İstanbul’dalarmış o yaz. Zaten Eylül başında bankacılık üzerine kongre, sempozyum ya da toplantıya katılacakmış dedem. Yaz boyunca Adalar’da Rum, Ermeni, Türk ahbaplarıyla hasret gidermişler. Büyük Ada’da sonradan adı Yörük Ali Plajı olan Yorgali Plajı’nda yüzmüşler, akşamları hepsinin memleketlerinin yemeklerinden oluşan sofralar kurmuşlar, rakı da içmişler uzo da konyak da. Halkların türküleri birbirine karışmış. Bu uzun yaz günleri korkunç bir haberle kesilmiş.

Dedem; eşinin, dostunun, çocukluk arkadaşlarının başına gelenleri duyar duymaz hamile karısını bırakıp iki çocuğunu alıp koşup gitmiş yanlarına. Annem eşyaların kalabalıkların omuzları üstünde yükselerek nasıl yağmalandığını hatırlıyor. Bu korkunç sahnenin hâlâ gözünün önünden gitmediğini söylüyor. Bir de dedemin dükkânı başına yıkılan bir arkadaşına sarılıp uzun uzun ağladığını hatırlıyor. Sonra “Geçecek bu günler.” diyor dedem. Arkadaşı enkazın arasından çıkardığı sağlam bir bardağı eline alıyor “Bak Fethi!” diyor, bardağı yere bırakıyor. “Paramparça bak! Bir daha asla yapışmaz!”

Dedemin eşine dostuna koştuğu gibi, o gün Fenerbahçe taraftarının da sevgilisi Lefter’e koştuğunu biliyoruz. Büyükada’daki evinin “Vurun şu gâvura!” sesleriyle basıldığını, kapısına dayanıldığını, evinin taşlandığını biliyoruz. Lefter’in evini başına yıkmasınlar, evi yakmasınlar, kapıyı kırmasınlar diye sabaha kadar nöbet tuttuğunu biliyoruz. Haberi alan Fenerbahçeliler Kartal’dan motorlarla atlayıp Büyükada’ya geliyorlar. Saldırılara engel olmak için evin önüne barikat kuruyorlar. Sonra Lefter’i görüyorlar. Yorgun, bitkin, perişan. Fenerbahçeliler “Sana bunu kim yaptı? Söyle hesabını soralım!” diyorlar. Cevabını bilemiyoruz. Bildiğimiz, Lefter’in olaylardan sonra günlerce ağladığı.

Memleketin sağcı politikaları o bardağın yapışmasına izin vermedi. Gözyaşlarının dindirmedi. 1955 yılından bugüne paramparça olan çok bardak oldu. Daha iki gün önce mevsimlik işçi arkadaşlarımızın yaşadıklarını utançla ve öfkeyle izledik.

Ama yapıştıracağız. O kırık bardağı yapıştıracağız. Her türlü ırkçı saldırıyı yerden yere vurarak, halının altına süpürülmesine izin vermeyerek, adalet talep ederek yapacağız bunu. Irkçılığa, ayrımcılığa, cinsiyetçiliğe geçit vermeyeceğiz. Bir gün bu ülkede hep beraber omuz omuza huzur içinde yaşayacağız. O gün sapasağlam bardaklar hem 6-7 Eylül utancında hem de her tür ırkçı saldırıda canını yaktıkları herkes için kalkacak. Bir de Lefter için.