Biz usandık sizden. Ahlak satmanızdan da salkımı yutup talkını bize satmaya çalışmanızdan da cinsiyetçi, ayrımcı leş laflarınızdan da biz bıktık, siz bıkmadınız.

Çok sıktınız, bıktık sizden
Emre Belözoğlu, Arda Turan

Aslında tabii ben de isterdim zarif bir “Merhaba” yazısı yazayım, “Bu yazı itibariyle, bundan sonra “muht(elif) spor” yazılarımla düzenli olarak BirGün’de sizlerle birlikte olacağım” diyeyim, gazetenin benimle uğraşmak zorunda kalacak olan emekçilerine hem teşekkür edeyim hem kolaylıklar dileyeyim.

Malumunuz memleket spor iklimi pek izin vermez böyle bir şeye, o yüzden ne yazık ki yine tatsız meselelerle karşınızda olacağım bu yazıda da. Fakat ben çok şükür Şan Hanım’ın kızıyım ve “Keşke öyle olaydı, keşke böyle olaydı” filan diye diye istediğimi bir biçimde yapıveririm böyle işte. Merhaba yani.

Gelelim bugünkü bıkkınlık hikâyemize.

Bıktık sizden. Vallahi bıktık. İkinizden de bıktık. Bizim bir zamanlar sizinle özel bir meselemiz yoktu. Niye olsundu zaten. Başlarda çok iyi futbol oynayan, taraftarlar tarafından sevilen, oynadığınız ve yıldızlaştığınız takımların en önemli isimleri olan iki futbolcuydunuz siz. Ama yıllar içinde insanüstü bir çaba gösterdiniz kendinizi bu sevilmeme noktasına taşımak için. Çok uğraştınız ve başardınız. Sevilmiyorsunuz. Futbolcuyken de sevilmiyordunuz, şimdi “Hoca” olarak da sevilmiyorsunuz.

Çünkü hem zamanında futbolcuyken hem şimdilerde “hoca”yken, gözümüze gözümüze soktuğunuz saha içi ve saha dışı hareketlerinizden bıktık usandık. Afra tafranızdan, şımarıklığınızdan, kibrinizden yıldık. Sahada, saha kenarında, koridorda çıkardığınız kavgalardan gına geldi. Rakip taraftarı germenizden, el kol hareketlerinizden, ettiğiniz hakaretlerden yaka silktik.

Spor ahlakıyla bağdaşmayacak her olayın içinde olmanızdan, “Aaa her yerde Arda var diyorlar. Tabii ki de ben olacağım. Yüzyıllık tarihe baksınlar. Kaç tane Arda Turan var!” laflarınızdan, “Ben buralardan gidince göreceğiz Barcelona’ya, Atletico Madrid’e kaç tane oyuncumuz gelecek! Bizim küçükken, ‘Çok büyük oyuncu’ dediklerimizin kaç tanesi buralara gelip oynamış!” gibi spor tarihimizdeki onlarca büyük ismi yok sayan açıklamalarınızdan ikrah ettik. “Babamdan önce başkasının elini tutmamış bir annem, benden önce kimsenin elini tutmamış bir eşim var. Şeref istiyorlarsa bizde fazlasıyla var” cümlesi gibi muazzam açıklamalarınızdan midemiz bulandı. Şeref öyle bir şey değil Emre Belözoğlu, sevmek sevilmek öyle bir şey değil, o şekilde olmuyor o. Neyse dur şimdi.

Yani biz usandık sizden. Memleket usandı. Ahlak satmanızdan da salkımı yutup talkını bize satmaya çalışmanızdan da cinsiyetçi, ayrımcı leş laflarınızdan da, “Adamlık çok önemli, adamım ben, adamlığımı kimse sorgulayamaz” gibi mafyatik raconlarınızdan da.

Biz bıktık, siz bıkmadınız. Hâlâ ısrarla spor ahlakıyla bağdaşmayacak her türlü olayın santrasında duruyorsunuz. Hâlâ taraftarla küfürleşiyor, hâlâ abuk subuk açıklamalarınızla gündem oluyor, hâlâ saha içini de saha dışını da geriyorsunuz. Ama bence zorlamayın bu kadar, siz bu konularda çıtayı arşa çıkarmış insanlarsınız, daha fazla bıktıramazsınız kendinizden, boşa efor sarf etmeyin isterseniz.

Hayır bir de müthiş şaşırıyorsunuz bu sevgisizlik karşısında. İkinizin de yüzünde sürekli olarak benim Simba’nın bir şeyleri devirip kırıp döktükten sonraki “Ben naaptım ki şimdi?” bakışı, dilinizde durmadan “Bunları hak etmedim ben yaa” lafları. İnanamıyorsunuz bir türlü aynadaki akislerinize.

Daha geçen gün Bodrumspor maçının ardından Arda Turan’ı yine alışık olduğumuz bir yerde gördük, rakip takımın taraftarlarının dibine kadar gitmiş küfür ediyordu. Duymadım ama taraftarlar büyük olasılıkla ve bence çok komik bir biçimde, bakın şimdi şurda yazarken bile gülüyorum “Seçil Erzaaaan oleeey” filan dediler. Bu da kalkıp tribündeki taraftarların üzerine yürüdü. Ya sen yüksek kâr vaadiyle girdiğin, sonra elinde patlayan, kamuoyunda günlerce konuşulan bir dolandırıcılık meselesinin ilk on birinde forvet oynarsan, bu, bir biçimde karşına gelir. Tribün arşivdir. Bazen gereksiz, bazen şakayla karışık, bazen de hiç onaylamayacağımız şekillerde de olsa hatırlatır insana bazı şeyleri. Tribün unutmaz. Ama öyle ama böyle hatırlatır.

Şunu diyorum yani, zamanında yaptığın gibi gazeteci boğazı sıkacaksın, sonra da çıkıp altını çize çize “Yaptığımın arkasındayım” diyeceksin; özür dilemeden, pişmanlık bildirmeden, ceza almadan, yaptığının bedelini ödemeden birtakım hamilerinin güvencesiyle milli takıma çağrılacaksın ve kimse bunları hatırlamayacak ha? Yok öyle. Hatırlıyoruz biz bütün hikâyenizi.

O yüzden hiiiiç şaşırmayın, dönün kendinize bakın, sıktınız artık. Çok sıktınız.

Kıymetli okurlar, “Merhaba” dedimdi di mi ben size?