Ölüyoruz… “Çarklar dönsün” diye ölüyoruz. Siyasi iktidarın “bekası” için ölüyoruz.

Kaybettiğimiz her canın rakamlardan ibaret görünerek açıklandığı; aşı, düzenli test, acil tam kapanma ile önlenebilir ölümler nedeniyle her gün ölüyoruz.

Ve “başarı hikâyesi”; algı kampanyası devam ediyor.

MEB’in UNESCO’ya verdiği bilgiye göre Türkiye öğretmenlerin ikinci öncelikli grup olarak aşılandığı 20 ülke arasında... Gerçek ise yüz binlerce eğitim emekçisi aşılanmadan yüz yüze eğitime devam ediyor. Biz her gün arkadaşlarımızın ölüm haberlerini almaya devam ediyoruz; onlar gerçeğin üstünü örtmeyi fütursuzca sürdürüyor.

Eğitim emekçilerinin yaşamlarına, sağlık riskine rağmen yüz yüze eğitime devam ettiği, uzaktan eğitimle öğrencilerinin yaşamlarına dokunmak için insanüstü çaba gösterdiği koşullarda MEB; 19 Nisan 2021 tarihli kararı ile öğrencilerin uzaktan veya yüz yüze eğitime katılmamaları durumunda öğretmenlerin ders ücretlerinin kesileceğini açıklıyor.

Salgında okullarda gerekli önlemleri almayanlar, öğrencilerin bilgisayar, tablet, internet erişimini ücretsiz sağlamayanlar yine eğitim emekçilerini, “mağduru” suçlu ilan ediyor.

Sermayeden ve siyasi iktidarlardan yana taraf olanların tarih boyunca mağduru suçlu ilan ettiği egemenlerin tarihini yazmaya devam ediyorlar. Aynı tarih yazıcılar, sırça köşklerinde yaşayanlar yüz yüze eğitimin başlamamasının, eğitime yeterli bütçe ayrılmamasının gerekçesi olarak ta eğitim emekçilerini hedef göstermekten salgın süresince hiç vazgeçmedi.

Ve “başarı hikâyesi”; algı kampanyası devam ediyor.

MEB açıklıyor; “Türkiye milyonlarca öğrenciye ulusal çapta uzaktan eğitim başlatan dünyanın öncü ülkelerinden biri oldu.”

Salgında en az 3 öğrenciden birinin uzaktan eğitime erişemediği, son açıklanan verilerle uzaktan eğitime ulaşabilen öğrencilerin %61’inin ise cep telefonu ile uzaktan eğitime erişmeye çalıştığı bir ülkenin MEB; gerçeklerin üstünü örtmeye devam ediyor.

Bir bilgisayarı, tableti bile çocuklara, gençlere salgında 1 yılı aşkın zaman geçmesine rağmen ulaştıramamanın acizliği ve aynı zamanda ulaştırmamanın bir siyasal tercih olması gerçekliği…

Ve bir yandan algı kampanyası devam ederken bir yandan da sermayeyle patronlarla, özel okul sahipleriyle bir araya gelinen toplantılarda gerçekler açıkça ilan ediliyor.

Türkiye Özel Okullar Derneği IB komisyonu üyelerinin desteği ve TED Ankara Koleji ev sahipliğinde düzenlenen “IB Yolculuğunda Değişimi Benimsemek” temalı 16. Uluslararası Bakalorya Programı (IB) çevrimiçi konferansında Milli Eğitim Bakanı; “Kişisel eğitimi derinleştiriyoruz. Eğitim teknolojinin nihayetinde bireye ve onun gelişimine odaklandığını küresel salgın döneminde… dijitale doğru olan bu dönüşüm bizim de içinde olduğumuz kitlesel eğitim, kişisel eğitime evrilen bir yapıyı getiriyor beraberinde… Krizi fırsata çeviriyoruz” diyor.

Kamusal eğitimin yerini kişisel eğitim alıyor; sermaye ve siyasi iktidardan yana taraf olanlar halkın, emekçilerin çocuklarına salgını fırsata çeviriyoruz; “paran varsa ve paran kadar eğitim” diyor.

Ve algı kampanyası “Biz Z kuşağı ile beraber takımız, onların kahramanı olmak ya da onların bakanı olmak vs. bunlar 2. planda. Ben onların öğretmeniyim; kimi zaman hoşlarına gidecek şeyleri yaparım kimi zaman da sorumluluğum gereği hoşuna gitmeyecekleri söylerim” cümleleri ile devam ediyor.

Öğrencilerimizde Covid-19 vakaları artıyor. On binlerce 8. ve 12. öğrencisi salgın kaygısıyla yüz yüze eğitime devam edemediklerini, uzaktan eğitime gerekli cihazı, internet erişimi olmadığı için erişemediğini sınavların iptal edilmesi gerektiğini haykırıyor. Tüm öğrencilerin kamusal eğitim hakkından sorumlu olanlar salgında gerekli önlemleri almıyor, bu denli olağan dışı bir dönemde dahi müfredatı seyreltmek için dahi bir çalışma yürütmüyor. Ortaöğretim başarı puanlarını, dolayısıyla tüm geleceklerini etkileyecek sınavları ısrarla “sorumluluğu gereği” yapacağını açıklıyor.

Ortaöğretim kurumlarında 3 Mayıs’la birlikte tüm sınavların da gerçekleşeceğini öğrencilerin yüz yüze eğitime ve uzaktan eğitime devam etseler de etmeseler de 1 Kasım-26 Mart arası tüm kazanımlardan sorumlu olacağını da ekliyor.

Yine meslek lisesi öğrencilerine “Sen ağa, ben ağa, bu inekleri kim sağa” diye seslenen MEB ortaöğretim kurumları değişikliği ile işletmelerde staj yapacak öğrenci sayısını salgın artışına rağmen 12’den 40’a çıkarıyor.

Eğitim mücadelesinde “kıyameti” koparmanın zamanıdır.