Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP), TBMM’de yöneltilen eleştirileri, 17 yıllık “altın çağ” ve “kurtarıcı lider” söylemi ile savuşturmaya çalıştıkça, derin çelişkilerini de teşhir eder. Üç örnek:

>> Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi (CBHS) ve parlamenter rejim çelişkisi,

>> Darbe söylemi ve 27 Nisan çelişkisi.

>> 15 Temmuz kahramanı ve müsebbibi çelişkisi.

ÜÇ ANA ÇELİŞKİ

>> “CBHS” olarak adlandırdıkları anayasal düzenlemeyi ateşli bir biçimde savunma kararlılığını sürdürenler, “altın çağ”ın parlamenter rejimde nasıl gerçekleştiğini gözardı eder.

>> “Darbe” üzerine; 27 Mayıs’tan 28 Şubat’a kadar ezber bir söylemi bıkmadan dillendirenler, “27 Nisan e- muhtırası” karşısında sessiz kalır. Muhtıra mimarı Genel Kurmay E. Başkanı Büyükanıt, “Dolmabahçe mutabakatı” sırları ile veda ederken, muhatabının sesi çıkmadı.

>> “15 Temmuz kahramanı” olarak niteledikleri kişi ile darbecilere, “ne istediler de vermedik” diyen kişinin aynı olduğunu unutuyorlar; dinsel bir cemaate her istediğini vermek, tipik bir anayasasızlaştırma örneği olduğu halde.

Bunun, Anayasa ve darbe girişimi bakımından anlamı şu: darbe girişiminin nedeni Anayasa değil; tam tersine, sistematik Anayasa ihlali, darbe girişimine elverişli ortam ve koşulları yarattı.

ÜÇ ANA KORKU VE KAÇIŞ

Bu bağlantı sağlıklı kurulamadığı için olağanüstü hal yönetimi de amacı dışı kullanıldı.

>> Anayasadan kaçış: OHAL, anayasal düzeni yürürlüğe koyma yerine, Osmanlı-Cumhuriyet anayasal düzeninin kaldırılması ereğinde ” toptan seferberlik” için kullanıldı.

>> Yasalardan kaçış: Yasaları ve Olağanüstü Hal Kanunu’nu uygulama yerine, yasama dışlanarak Devlet, kanun hükmünde kararnameler (OHAL KHK) ile yönetilmeye çalışıldı.

>> Mahkemelerden kaçış: OHAL KHK ek listelerinde adlarına yer verilerek “yargısız infaz” edilen ve sayıları 130 bini aşan kamu görevlisine yargı yolu kapatıldı.

Anayasadan, yasalardan ve mahkemelerden kaçış, yüzleşme korkusundan olmadı mı?

>> Anayasadan kaçışla, 15 Temmuza giden yolla yüzleşme yapılamadı.

>> Yasadan kaçış, TBMM’de yüzleşmeyi engelledi.

>> Mahkeme kapıları kapatılarak, yargı önünde yüzleşmeden kaçınıldı.

ANAYASA İHLAL SUÇU

24 Haziran seçimleri ardından başlayan 27. Yasama dönemi, üçlü kaçışı farklı bir zemine taşıdı; şu üçlü ihlal sonucu:

>> Yasa önerilerinin TBMM dışında hazırlanması,

>> Komisyonlarda anayasallık ön incelemesi yapılmaması,

>> Genel kurulda kabul sürecinde yasaların “Anayasanın sözüne özüne ve uygun olma” gereğinin gözetilmemesi.

Bu üçlü aykırılık, Anayasayı ihlal suçu oluşturur mu?

Ceza Kanunu’na göre, “Cebir ve şiddet kullanarak, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının öngördüğü düzeni ortadan kaldırmaya veya bu düzen yerine başka bir düzen getirmeye veya bu düzenin fiilen uygulanmasını önlemeye teşebbüs edenler ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile cezalandırılırlar” (md. 309).

Bu tanıma göre, “cebir ve şiddet”, değinilen üçlü aykırılıkta yok. Ne var ki, Anayasa’nın doğrudan muhatabı ve yasalar yoluyla uygulayıcısı olan, üstelik üyelerinin “Anayasaya sadakat” andı ile göreve başladığı bir organın Anayasa’ya aykırı yasalarda ısrarı, “anayasal düzenden uzaklaşma” tehlikesini beraberinde getirmekte. Gerçekte, yasama organının sistematik anayasa-dışı uygulaması, etki ve sonuçları bakımından, “cebir ve şiddet” kullanımından daha ağır sonuçlar doğurabilmekte.

DEMOKRATİK MUHALEFETE DÜŞEN

AKP ve MHP vekilleri, Anayasa’ya aykırılıkların dillendirilmesinden bile rahatsız. Bu nedenle, CHP-HDP-İYİ Parti vekillerine tarihsel görev ve sorumluluklar düşüyor:

>> Meclis’te AKP-MHP sıralarının çok seyrek olması, CHP-HDP-İYİ Parti sıralarının seyrek kalmasını meşru kılmayacağı için devamı sağlamak.

>> Anayasa’ya ve toplum yararına aykırı yasalara karşı toplu tavır koyarak, demokratik muhalefet azınlık bilincini geliştirmek.

>> Korku ve kaçış politikasını sürekli bir biçimde teşhir etmek suretiyle anayasal demokrasi yolu için umut yaratmak.