Çin’de ortaya çıkan, bugün 42 ülkede görülen ve 2 bin 700’den fazla insanın hayatını kaybettiği korona virüsü yayılmaya devam ediyor. En son bizim sınırımıza kadar dayandı. Resmi rakamlara göre İran’da görülen vaka sayısı 100’ün altında olmasına rağmen ölü sayısının 16 olarak açıklanması, gerçek vaka sayısının daha yüksek olabileceği endişesini doğuruyor. İtalya ve İspanya’da da virüsün görülmesi, Avrupa bölgesi için de endişeleri artırıyor.

Dünya genelinde çok ciddi bir sağlık sorununa dönüşme riski taşıyan bu virüsün ekonomik etkileri de oldukça belirgin olmaya başladı.

Dünyanın ikinci büyük ekonomisi olan Çin’de bu vakanın ortaya çıkması, 100 milyonun üzerinde insanın karantina koşullarında yaşaması ve pek çok yerde sokağa çıkmanın sınırlandırılması üretim süreçlerini de olumsuz etkilemektedir. Yıllardır dünya ekonomik büyümesinin lokomotifi olan Çin’in büyümesinin yavaşlaması ve sanayi üretiminde ciddi bir düşüşün yaşanması bekleniyor.

Dünyanın önemli bir tedarikçisi olan Çin’in üretiminin yavaşlaması, diğer ülkelerin üretimlerinin de yavaşlamasına yol açacaktır. Özellikle Çin’den sağladıkları girdileri kullanarak üretim yapan ülkelerde bu etki daha belirgin olacaktır.

Sadece üretim değil, hizmet sektörlerinin de olumsuz etkilenmesi bekleniyor. Bir tahmine göre dünya hava yolculuğunda ortaya çıkacak kaybın 30 milyar doların üzerinde olması bekleniyor. Turizm sektörü de bu salgından etkilenecek. Nevruz’da Türkiye’ye tatile gelen İranlı turistlerin bu sene gelmesi pek mümkün görünmüyor. Virüsün Türkiye’de görülmesi halinde turizm sektörüne etkisi kötü olabilir.

Finansal piyasalarda da etkiler görülmeye başladı. Önemli borsalarda düşüşler yaşanırken kaynakların ABD dolarına yöneldiğini görüyoruz. Dolar endeksi yükselirken ABD’de faizler düşmeye devam ediyor. Altına olan talebin artmasıyla altının fiyatı da artıyor.

TÜRKİYE NASIL ETKİLENİR?

Türkiye de Çin’den ithal girdi kullanan ülkeler arasında. Bu girdilerin tedarikinde bir sorun yaşanması halinde etkileri olumsuz olacaktır. Ama daha önemli etki, dünya ekonomisinin yavaşlama ihtimali ile birlikte ihracatımızın yavaşlamasından kaynaklanacaktır. Zaten başta Almanya olmak üzere AB bölgesinde yavaşlama emareleri ortaya çıkmışken, şimdi bir de korona virüsünün ekonomik etkisi ihracatı olumsuz etkileyecektir.

Türkiye’nin Çin’i ikame edecek üretim üssü olma senaryoları dolaşıyorsa da bunun kısa sürede mümkün olmadığını düşünüyorum.

Üretim süreçleri yanında finansal hareketler de olumsuz etkilenecektir. Yabancı yatırımcıların zaten uzun zamandan beri ülkeden çıktığını görüyoruz.

Mevcut durumda var olan bu çıkışa bir de (bazılarının risk iştahı olarak tanımladıkları) gelişmekte olan ülkelere yönelik algının da iyice bozulmasının eklenmesi ile birlikte çıkışların daha da hızlanması beklenebilir.

Kurları baskılamak için uzun zamandır kamu bankaları üzerinden yapılan satışların da etkisiyle Merkez Bankası rezervlerinin ciddi şekilde azaldığını biliyoruz. Rezervlerin hızla erdiği bir dönemde Türkiye’nin mevcut ekonomik ve jeopolitik risklerine ek olarak bir de korona virüsü nedeniyle sermaye hareketlerinin de hızlı bir biçimde eksiye dönmesi döviz kurlarının yükselmesini hızlandırabilir.

Sonuç olarak önümüzdeki günler finansal piyasalarda dalgalanmaların daha belirgin hale geldiğini, kurların, altın fiyatının ve faizlerin yükseldiği bir dönem olacaktır.