“Kürt” diyorsunuz, “kürtaj” diyor. “Her kürtaj bir Uludere”ymiş! Kürt deyince çağrışım yaptıran tek olgu: Kürt-aj! Kürt sorununda kürtaj mubah!

Asabı iyice bozulmuş besbelli... Geçen hafta ekonomiden sorumlu bakanları, “kriz kapıda, ihtiyatlı olun” demişti vatandaşa. İçişleri bakanı ise gazetelerde odun ile birlikte anılır oldu. Ve tam “ne oluyor şu Yunanistan’da yahu” derken bir baktı: Kendi sokaklarında da isyan...

Geçen hafta, 23 Mayıs’ta meydanlar doluydu. Başta KESK’liler olmak üzere, tüm kamu çalışanlarıyla doluydu. Ama ekranlar ve manşetler boştu. Çünkü medyan varsa meydan boştur. Hoştur. Yoksa “hoşt” mudur?

Lakin bir varmış BirGün gibileri de varmış. İyi ki varmış... Evvela Zaman gazetesinde, kalbur üstüleri Samanyolu tivisinde, DVD’ler delil iken, Taraf’taki liberalleri barbar iken, bas bas bağırır iken, RT Erdoğan başkanlık beşiğini tıngır mıngır sallar iken ve tüm emekçiler “medyalarını medyalarını Allah versin belalarını” der iken...

Bizim memlekette de nur topu gibi bir grev doğdu! Hükümet kamu çalışanlarına üç buçuk zammı reva görürüm hesabındaydı, ama çalışanlar isyanlarını sokağa taşıyınca bu kez kendisi üç buçuk atmaya başladı.

Çünkü aha hemen orada, Yunanistan örneği vardı. Yunanlı yoldaşlarımız “ortak taleplerimizi” birer birer şöyle sıralamaktaydı:

***

1) Halkı krize karşı koruyacak bir kalkan hazırlayacağız. Garantili bir asgari gelir veya işsizlik ödeneği, sağlık hizmetleri, sosyal koruma, konut ve kamu hizmetlerine erişimi olmayan tek bir vatandaş kalmayacak. Temel ihtiyaç malları üzerinden KDV kaldırılacak. 2) Borç yükünden kurtulacağız. Borç her şeyden önce sınıf ilişkilerinin bir ürünüdür ve insanlık dışıdır. Spekülatif bankacılık ürünleri yasaklanacak. 3) Gelirin yeniden dağılımı sağlanacak. Vergi toplama mekanizmaları yeniden kurulacak. Askeri harcamalar azaltılacak. 4) Bankacılık sistemi kamusal hale getirilecek. Sosyalleşme adına, bankaların kontrolünde işçi denetimi sağlanacak. 5) Ücretlerin utanç verici düzeyi düzeltilerek emeğin karşılığının alınması sağlanacak. Toplu iş sözleşmeleri yeniden düzenlenecek. İstihdamı koruyacak güçlü kontrol mekanizmaları yaratılacak. 6) Yunanistan [ve Türkiye] giderek bir otoriter polis devleti haline gelmiştir. Buna karşı herkes için demokratik ve sosyal haklar getirilecek. İşçilerin kendiden yönetimi ve kontrolü sağlanacak. Siyasal ve sendikal haklar genişletilecek. Kadın ve gençlik hakları sağlanacak. Özel güvenlik güçleri dağıtılacak. 7) Güçlü bir sosyal devlet sağlanacak. Artan işsizlik kademeli olarak azaltılacak, emeklilik hakkı yeniden düzenlenecek. Herkes için kapsamlı bir sosyal koruma programı sağlanacak. 8) Sağlık hizmetinin altyapısı iyileştirilecek. Herkese ücretsiz sağlık hakkı sağlanacak. Emeklilere, işsizlere, öğrencilere ve kronik hastalıkları olanlara ilaç ücretsiz olarak temin edilecek. 9) Evrensel, kamusal ve ücretsiz eğitim sağlanacak. Zorunlu eğitim birleşik ve 14 yıl olacak. Üniversitelerin akademik ve kamusal niteliği korunarak özyönetimi sağlanacak. 10) Kesin bir “Barış” için, NATO ve yabancı askeri üsler kapatılacak; Kıbrıs’ın yeniden birleştirilmesi için ada halkı ile işbirliği yapılacak; [ve Kürt sorunu] uluslararası hukuk çerçevesinde barış temelinde çözülecek.

***

Yukarıda okuduklarınız, benim eklediğim köşeli parantezler hariç, Can Semercioğlu’nun SYRIZA’nın programından özetleyerek çevirdiği maddeler. SYRIZA, bünyesinde onlarca devrimci grup ve oluşumu barındıran, Yunanistan’daki Radikal Sol Koalisyon... Önce isyanı örgütlediler, şimdi iktidara giden yolu örgütlüyorlar.

Ve SYRIZA, ÖDP’nin kardeş partisi Synaspismos’un ağırlıkta olduğu bir koalisyon. Ama sadece ÖDP’nin değil, diğer sosyalist partilerin de asgarinin asgarisi programı bundan farklı olabilir mi?

Bu Yunanlılar, bizim yoldaşlarımız, yani bizim çocuklar. Adları Frango’dur, Kosta’dır, Niko’dur, Aleksis’tir. Rakıyı uzo niyetine bizim gibi içerler, bizim gibi nara niyetine slogan atarlar. 12 Eylül günlerinde bizi ziyarete gelip mahkeme salonunda faşizme inat yumruklu yıldız bayrağı açanların, hapiste bizimle yatmayı göze alanların çocuklarıdır bunlar. Hayran kurban olduğumuz Aris Velihyotis’in torunlarıdır. Güzel devrimcilik yaparlar. Tuzluçayır’ın Okmeydanı’nın devrimcilerinden hiçbir farkları yoktur.

İşte RT Erdoğan’ı korkutan da bu benzerliktir, Kürt ile kürtajı aynı anda aklına getirmesinin sebebi biraz da bizim Yunanlılardır. Çünkü onlar, onca yenilgiden, onca dağınıklıktan sonra, 1993 yılındaki genel seçimlerde oyu sadece yüzde 2.9 olan Synaspismos’un küllerinden doğup şimdi iktidara talip bir SYRIZA olarak isyan edişinden ürküyorlar.

Türk-Yunan fark etmez, tüm muktedirlerin bizlerden, sosyalistlerden gıcık kaptıkları besbelli, anti sosyalist kişilik bozukluğundan mustaripler. Bu yüzden hepsinin dilleri bozuk. Ama bizlerin, sosyalistlerin öncelikle yolları aynı; biz “devrimci yol”, Yunanlı yoldaşlarımız “epanatatiko dromo” derken hiç farklı değiliz:

επαναστατικό δρόμο!