Başbakan, “Kürt meselesi bitmiştir” dedi.

Başbakan, “Kürt meselesi bitmiştir” dedi.

Öcalan, “Ya müzakere ya kıyamet” dedi.

Bu kez, bu tür tespitler üzerinden çözümleme yapmak yerine “empati” yolundan gideceğim. Yani sıradan ve sahici Kürtlerin toplumsal belleklerinde, onların niyetlerini, kararlarını şu ya da bu ölçüde belirleyen “hissiyat” ışığında, önümüzdeki dönemi algılamaya çalışacağım. Sanırım böyle bir çabada Pêşgotinên Kûrdî-Kürtçe Atasözleri elverişli bir kılavuz olabilir.

 Şimdi “Kürt meselesi bitmiştir” diyen aynı şahıs, bundan sadece iki yıl önce, 2009 yılında “Evet adını koyalım, bir Kürt meselesi vardır” dememiş miydi? Şimdi “bitmiştir” diyorsa, bu “çözülmüştür” anlamına geliyordur, muhtemelen. “Çözülmüştür” çünkü, “TRT Şeş verdik, belki bir de seçmeli Kürtçe vereceğiz, daha ne istiyorsunuz!” diyorsa, yani bir-iki verip, beş-on Kürt talebini iptal ediyorsa, alacağı cevap da pekâlâ şöyle olabilir:

Av bi bêjîngê nayê civandin. - Elekle su toplanmaz.

Üstüne üstlük bu tür bezirgân politikalarıyla hâlâ Kürtleri kandıracağını ve onlardan oy toplayacağını umuyorsa, Kürt seçmen de ona şöyle demez mi?

Ê dizya hunguv bike wê mêş pêvedin. - Bal hırsızını arı sokar.

Ya da:

Tu çı têxi kewarê wê ew bê xwarê. - Dolaba ne koyarsan onu alırsın.

***

Elbette AKP’nin zihinsel geri planında da, “Alavere dalavere Kürt Mehmet nöbete” gibi atasözleri olduğundan, Kürtleri kandırma ısrarını sürdürecek, yeni vaatlerde bulunacaktır. Buna karşı verilecek cevapları da kolayca tahmin edebiliriz:

Qantir nazê xwê şîn nayê. - Katır doğurmaz, tuz yeşermez.

Ya da:

Qûna wê qûna mırişkêye hêkê qaza dıke. - Götü tavuk götüdür kaz yumurtası yumurtluyor.

Ya da:

Şahdê rovi terya wiye. - Tilkinin tanığı kuyruğudur.

***

Tayyip Erdoğan son Diyarbakır mitinginde aklına bu şehir için modern bir hapishane vaat etmekten başka bir şey gelmediğinde, peki onu dinleyenlerin aklına ne gelmiş olabilir?

Şeb û şekır çûn Diyarbekır, şekır rûnişt deng nekır, şeb rabû pesnê xwe kır. - Şap ile şeker Diyarbakır'a gittiler, şeker sustu oturdu, şap kalktı kendini övdü.

Ya da:

Ez çı dıbêjım bılûra mı çı dıbêje. - Ben ne diyorum kavalım ne çalıyor.

***

Her haklı talepleri karşısında “Asalım keselim, anaların gözyaşını boş verelim” diyen savaş tamtamcıları için de Kürtlerin elbet uygun bir sözü vardır:

Ê ne di şerde be şêre. - Kavgada olmayan aslan kesilir.

***

Eveet... “Cehennem” lafı da, bu sorun etrafında pek sık tekrarlanır oldu. Ve lakin bugüne dek politikacılardan hep cennet vaadi dinleyip hep cehennemde yaşatılmış bir topluluğun aklına hemen şu sözler gelmez mi?

Tu cehnemê nebini buhuşt bı te xweş nabe. - Cehennemi görmezsen cennet sana tatlı olmaz.

Ya da:

Zor gêzerê radıke. - Zor, havucu kökünden çıkarır.

***

Sıradan ve sahici Kürtler bugüne dek “Terör bitsin, demokrasi o zaman” yahut “Ancak demokrasi geldiğinde silah bırakırız” ikilemiyle bir o yana bir bu yana baktı durdu. Ama önemli olan elbette testinin kırılmamasıydı, yani onurlu bir Barış! Testi kırıldıktan, yani barış olmadıktan sonra “Ha kevir li cer ket ha cer li kevir ket. - Ha taş testiye değmiş ha testi taşa.” demeyip ne diyebilirlerdi?

Bitirirken, biri Türkçe biri Kürtçe iki atasözü de ben uydurayım izninizle:

“Demokrasi getireceğiz ve dağdakileri indireceğiz” diyenler, Kürtlerin geride kalan bağlarını da virane ediyorlar ya, onlara birinci cevabım şudur: “Çözerseniz bağ olur, çözmezseniz dağ olur!” Dağ, işte “orada”dır. İkinci cevabım ise Kürt-Türk kavgası çıkarmak isteyenleredir:

Kurd û Tirk şerkırın, bêaqıla bawer kırın. – Kürt ve Türk kavga ettiler, akılsızlar inandı.