Cevabı hemen vereyim. Laiklik dinin ve vicdanın özgürleştirilmesidir! Devleti, siyaseti, ekonomiyi ve hukuku dinsel referanslardan arındırmaktır. Dini, ait olduğu insana ve vicdanına teslim etmektir. Devlet, siyaset ve sermayenin sömürü aracı olmaktan, dini kurtarmaktır.

Bu nedenle laikliğin savunulması, kazanılması ve toplumsallaştırılması herkes için hayati öneme sahiptir.

Çünkü memleketin ve halkın hali hal değil.

Devletin, siyasetin ve sermayenin eline düşmüş bir din, ne inananı, ne inananın vicdanını ve aklını özgürleştirmiyor.

Lafı eğmeye bükmeye gerek yok. Devletin, siyasetin ve sermayenin eline düşmüş din, gericiliktir!

O din sömürür!
O din uyuşturur!
O din kutuplaştırır!
O din mezhepçidir!
O din kavgacıdır!
O din, inanan insanları inandığı tanrısına uzaklaştırır, iktidar tanrısına yakınlaştırır.

Devlet, siyaset ve para dine inanan birini yoldan çıkarır! Onu kula kul, paraya köle yapar!

Eğitir, donatır cihadist yapar!

Oysa laiklik dinsel ve emek sömürüsünün ve kulla kulluk dininin panzehridir.

Hakkında çıkarılan onca iftira ve yalanın aksine laiklik, devleti, siyaseti, sermayeyi dinsizleştirip, dini ait olduğu inanan insanın vicdanında ve ibadet yerinde özgürce ve güvence altında yaşamasını sağlar.
Laiklik halkı “mahallelere” göre ayıranlara karşı, herkesin aynı mahallede eşit haklarla ve eşit yurttaşlık temelinden birarada ve barış içinde yaşamasının güvencesidir.

Laiklik “kurtarılmış mahalleler” arasına sokulmuş sınırları ve bölünmeleri kaldırıp, bu yeryüzünde inanan ve inanmayan herkesin eşit haklarla, hem dünyevi, hem de uhrevi alanda hukuksal, demokratik ve laiklik zemininde ve güvence altında özgürleşmesini sağlar.

Laiklik, dine ve vicdana değil, dinbazların, düzenbazların vicdansızlığına ve gericiliğine karşıdır.

Laiklik, dini kullanarak ve sömürerek toplumu dincilik ekseninde esir alanları deşifre eder.



“Müslüman mahallesinde” hakikatleri çarpıtarak, “laiklik, din düşmanlığıdır” algısı yaratanlara karşı, laikliğin din, vicdan ve inanç özgürlüğünün teminatı olduğu anlatılmalıdır.

Müslüman mahalleyi kandırıyorlar.

AKP ve İslamcı sermayenin “dindarlık” söylemleri, samimiyetten yoksun, uhrevi sömürü ajitasyonu ve hamasettir.

Yüzlerce milyar doların sahibi iktidar elitleri ve sermaye patronları gerçekte “Müslüman mahallesinde” yaşamıyorlar, orayı sömürüyorlar!

Madem “hak” ve “eşitlik” diyorlar. Neden hesaplarındaki yüzlerce milyar dolardan, Müslüman mahallenin payına 3 kutu makarna ile 10 torba kömür düşer?

Madem “din kardeşliği” diyorlar: neden ellerindeki “uhrevi din sömürüsü” ile “Müslüman mahallesine” olan “yakın” olanlar, ellerindeki “dünyevi zenginlikleri” “din kardeşlerinden” uzak tutuyorlar?

Madem “din kardeşiyiz” diyorlar, neden bu uhrevi kardeşlik, dünyevi kardeşliğe dönüşmüyor. Bir sömüren patron, “din kardeşi” ise sömürülen emekçi oluyor?

Müslüman mahallesinde yalan konuşuyorlar.

Emek sömürüsüne, güvencesiz ve sigortasız çalıştırılmaya karşı grev hakkı için, Diyanetleri “grev günahtır” diye fetva veriyor. Müftüsü “1 Mayıs’ta isyan değil, ibadet edin” diyor. İşçilerin ekonomik, demokratik ve sosyal haklarını savunmak yerine “din kardeşliği” nedeniyle İslamcı sermayenin ve devletin emek sömürüsünü görmezden gelen dinci sendika başkanları milletvekili yapılıyor.

“Müslüman mahallesinde” hem din, hem cinsiyet, hem de emek sömürüsü ile kuşatılmış kadın-erkek emekçilere laikliği işte bu nedenle anlatmak zorundayız.

“Din kardeşliği” sömürü hamasetidir!

Ensar Vakfı yurtlarında kimin çocuklarına tecavüze edildi?

Soma’da ve Ermenek’te katledilen işçiler hangi mahallede ikamet ediyordu?

“Dindar” patron bir akşam yemeğine 1500 TL harcarken, yoksul dindar emekçiye ayda 1300 TL asgari ücret ödemek mi din kardeşliği!

Yoksul dindarın ölmesi durumunda “mal varlığına” göre “çok basit ve adi veya çok pahalı bez olmamalı” diye devlet adına fetva “kefen” biçenler, ayakkabı kutularına dolar istifleyen hırsızlara “fetva” bulamıyor.

Bakanı her Cuma Twitter’den bir ayet çakıp, Bakara’yı makaraya sarar, inanan yoksul ise Bakara suresini Cuma namazında yaşayarak içinden okur.

“Müslüman mahallesinde” yoksula “çocuklarınızı İmam Hatiplere gönderin” reklamı yapanlar, kendi çocukları için, ABD, İsviçre ve İngiltere’deki özel okulların reklamını yapıyor.

Yoksulun çocuklarına “şehitlik kutsaldır” diyerek, “feda olma” duygusu aşılayanlar, sırça köşklerinde gözbebeği gibi korudukları kendi çocuklarını askerlikten ve şehit olma kutsallığından muaf tutuyorlar.
Onlar kendilerine “han hamam” alıyorlar, mahalleye de “din iman” satıyorlar.

Mahalleyi, iktidar ve sermaye dinine kul etmek için “laiklik ve demokrasi düşmanlıktır” yalanını anlatıyorlar. Mezhepçilik üzerinden “artık sıra bizde, Sünnilik kimliği etrafından kemikleşelim” duyguları kabartılırken, aslında onlar bankalardaki Dolar ve Euro hesaplarını kabartıyor.

İşte bu yüzden laiklikten korkuyorlar, çünkü laiklik bu tüm bu adaletsizliklerin ve sömürülerin üstündeki karanlık örtüyü kaldıracaktır.

Laikliğin kazanılması ve kurumsallaşması neden bu kadar önemli anlıyorsunuz değil mi?