Aslında seçim kampanyasında da benzer laflar söylemişti, “parlamenter rejim bekleme odasında” diye… Şimdi fiili diktatörlüğünü alenen ve kanırta kanırta ilan etti. CB’nin açılımının Cunta Başı olduğunu itiraf etti. Daha ne olsun? “Madem 400 vekil vermediniz, yahu 330 bile vermediniz, yüzde 40’a kadar indirdiniz, madem öyle işte böyle” dedi…

Bizler de uzun süredir CB’nin bir sivil diktatörlük kurmakta olduğunu alenen ve kanırta kanırta ilan edip durmuştuk. O övündüğü yüzde 52 oy ise, seçim meydanına çıkıp oy istedikten sonra yüzde 40’tı artık…

Dayattığı “fiili durum”, yani fiili gücü taş çatlasa yüzde 40! Yüzde 40 ile ülkeyi teslim almaya çalışırsan, yoo hayır, teslim alamazsın ve ancak iç savaş çıkartırsın!

Odada bekletirim sanıyor, buzdolabına kaldırırım sanıyor, oysa biliyor ki iğneli bir fıçıdadır, kımıldadıkça batıyor, manevra alanı daralıyor.

Evet, o sadece malumu ilan etti, oysa bizler çoktan tahlilimizi yapmış teşhisimizi koymuştuk:

O bir diktatör.

Artık bundan böyle, “bakın işte anayasayı ihlal ediyor” diye yakınmanın âlemi yok, bu tür tartışmalar sadece onu muhatap alan tartışmalardır, vakit kaybetmektir…

Fiili rejim Türkiye’nin her bir yanında ve özellikle Kürdistan’da fiili OHAL uyguluyor, tüm muhaliflere savaş açıyor.

O, “madem öyle işte böyle” deyince Kürtler ne yaptılar? Onlar da “madem öyle işte böyle” dediler ve 2 ilde, 5 ilçede “öz yönetim” ilan ettiler.

O, seçim öncesinde Kürtlere saldırıp Kürtçe Kuran sallayıp oyunu artıracağını sandı, şimdi de aynı sanrıya devam ediyor… Yeni seçimlerde de ona ekmek yok, bunun farkında. O halde seçimleri de hiçe sayabilir mi? Peki sonrası? Eskiden askeri darbe yapılınca desteklemeye hazırlanmış bir kitle tabanı vardı; bunlar ise tabansız, korkak. 17 Aralık tapelerindeki titreyen seslerini unutmadık.

• • •

İşin aslı şu ki özellikle CB ve partisi bindiler bir alamete gidiyorlar kıyamete. Çünkü bütün bu hengâme, fiili durumlar, “Ortadoğu ülkesi” Türkiye’de yaşanıyor. ABD, İncirlik, IŞİD, bütün bunlar da fiili ve oynak veriler ve korkutucu olanı, IŞİD henüz misillemeye başlamadı!

CB ve dolayısıyla AKP kendi çıkarlarını giderek sermayenin de çıkarlarının önüne koymaya yöneliyor ve sermaye sınıfından daha fazla özerkleşiyor… Dimitrov faşizmi “tekelci sermayenin en gerici, en şoven, en saldırgan kesimlerinin iktidarıdır” diye tanımlamıştı. Elhak şimdiki iktidar yapısı aynen böyle. Fiili faşist rejimlerine hukuki bir çerçeve peşindeler. Ve fakat AKP bu haliyle ve mevcut güçler dengesinde ancak faşizm parodisi olabiliyor… Çünkü kurumsal faşizm, devletin yerleşik güçleri de onun geçiciliğini görüyor ve ancak geçici ittifakla yetinmiyor mu?

(Bu cinsler karikatürlerde nedense hep kendilerini Napolyon sanan tiplemelerle gösterilirler. Şimdi elini ceketinin iç cebine koyarak afra tafra satsa da, bir “18 Brumaire” yapma, Bonapartist rejim kurma şansı dahi yok…)

Bahçeli bile faşistlikte rol çaldığı için CB’den nefret ediyor. Bahçeli demişken, o bile CB’yi Hitler’e benzetmişti ya, neydi o meşhur sözümüz: Yiyin birbirinizi!

• • •

Türkiye bıçak sırtında, ne yana daha fazla itilirse o yana devrilecek… Bir yanda savaş rejimi öbür yanda (demokrasi denemese de) barış ihtimali…

CB diyor ki “kabul etseniz de etmeseniz de rejimi fiilen değiştirdim”.

Bizler diyoruz ki “kabul etsen de etmesen de değiştiremezsin”.

Bizler kimleriz? Ona 2013 yaz sıcağında Fas’ta bir otel odasında titreyerek televizyon seyrettirenleriz; o da unutmadı, bizler de unutmadık…

O diyor ki “alıştığınız CB olmayacağım”.

Bizler diyoruz ki “alıştığın vatandaşlar olmayacağız”. Haziranlaşarak kendi meclislerimizde hayatlarımızı fiilen kendimiz yönetmeye ve kendimizi savunmaya devam edeceğiz.

Madem öyle, işte böyle!