Gençler yalan haber konusunda çok zayıf durumda. İlk gördüklerini sorgulamadan inanıp paylaşıyor ve sonrasında da o bilgiye inanıyorlar. Farklı kaynakları araştırmayı öğrenmeleri için bu konuda eğitim desteği şart

Mavi bayraklı site ve sosyal medya hesapları

TİMUR AKKURT

Sosyal medya okur yazarlığı konusunda herkesin dikkatli olması gerekiyor. Yalan yanlış haberlere hemen inanma, paylaşma, yorumlama gibi hataları zaman zaman hepimiz maalesef yapıyoruz.

Genellikle yanlış olduğunu öğreniyoruz ve hemen düzeltiyoruz. Düzeltemeyenler var! Özellikle gençlerimiz bu konuda çok zayıf. İlk gördüğü habere hemen inanıyor ve paylaşıyorlar. Akranları olan arkadaşları hiç sorgulamadan okuyor, inanıyor ve onlar da paylaşıyorlar. O kadar hızlı bir şekilde bu yalan yanlış haber yayılıyor ki aklınız almaz. Üstelik daha büyük problem ondan sonra başlıyor. Yanlış haberi düzeltmeye kalktığınızda bunu kabul etmiyorlar. İlk okudukları hafızalarına resmen kazınıyor. Yetişkinlerde de tabii bu sıkıntılar oluyor ama gençler kadar sık görülmüyor.

İşte bu sorun sadece ülkemizde sıkıntı değil. Tüm dünya bu problemin çözümü üzerine kafa patlatıyor. teyit.org’da yayınlanan haberden kısa bir alıntı yapalım ve sonra üzerine konuşalım.

Geçen hafta, İtalya Parlamentosu’nun alt kanadı olan Temsilciler Meclisi’nin başkanı Laura Boldrini’nin New York Times gazetesine, dijital çağın tartışmalı olgularından ‘yalan haber”’(fake news) sorununa karşı İtalyan liselerinde eğitim verileceğine dair bir proje açıkladı. Habere göre, 31 Ekim’de başlayacak proje 8 bin liseye yayılacak.
Proje, Eğitim Bakanlığı’nın Google ve Facebook’la işbirliği içinde hazırlanan programı sayesinde lise çağındaki gençlerin, internette gezinen yalan haber ve komplo teorilerine karşı daha güçlü hale getirilmesini hedefliyor.

Sahte haberlerin günlük hayatımızı zehirlediğini ve bu haberlere farkında olmadan bulaştığımızı belirten Laura Boldrini, çocukların bu gibi yalan haberlerden kendilerini korumalarının hakları olduğunu ve konunun herhangi bir siyasi partiyle alakalı olmadığını söyledi.

Özetle aslında bu işin temel eğitimini genç yaşta vermek zorundayız. Yetişkinler bir şekilde gördükleri haberi sorguluyor, farklı kaynaklardan doğruluyor ve ondan sonra inanıyor ya da inanmıyor. Ülkemizde de bu şekilde eğitimlerin verilmesi çok önemli. Milyonlarca gencimiz var ve bu konuda epey bilgisiz durumdalar. Hayatı sorgulayarak büyümeyi öğrenmek zorundalar. Sadece haberleri değil. Bu sistemi öğrenmeleri genel olarak bakış açılarını da değiştirmelerine sebep olacağı için önemli bir adım olduğunu düşünüyorum.

Bu sistemin düzelmesi adına da doğru bir hareket olacaktır. Yalan yanlış haberlerden prim yapmak isteyenlerin ‘ifşa’ edildiği, güvenilir olmadığının altının çizildiği bir dünyada fazla barınma ihtimalleri kalmayacağı için onlar da kendilerine çeki düzen vermek zorunda kalacaklardır.

Farklı mesleklerden oluşan bir kurum
Türkiye’de konuyla alakalı kurumlar, dijital medya uzmanları, haberciler taşın altına elini koymak zorunda. Kimse kaçmasın, bir an önce eylem planı belirlensin. Geçen her saniye bizim aleyhimize işliyor. İleride çok daha büyük sıkıntılar yaşayacağımız garanti.

Ailelerimize de buradan söylemek istediğim bir kaç cümle var. Okulda alacakları eğitim bir yere kadar. Çocuklarınıza evde de bu konuda bilinçlendirme konuşmaları yapmalısınız. Hatta somut örneklerle yalan içerikleri göstermeli, onları dikkatli olmaları konusunda eğitmelisiniz. Çocuklar da ailelerinin büyüklerinde yalan haberler varsa ve bu işi çözmüşlerse onlar da büyüklerini eğitmeli diye düşünüyorum. Bir şekilde herkes bilinçli olmak zorunda. Yeni dünyada ayakta kalmamız için bu sistemi doğru kullanmayı bilmek zorundayız.

Araştırma yapmayı öğrenmemizin bir faydası daha var. Özellikle eğitim çağında olan gençlerimizin bu konuda da çok pasif olduğunu görüyorum. Google aramalarında ilk çıkan konu başlığını baz alarak ödevlerini yapmaya başlamış durumdalar. İnternette gördüğümüz her şey maalesef doğru değil. Sadece haber olmak zorunda değil. Bu konuda da bir kurul oluşturulmalı. Oluşturulan bu kurul global olmalı ve her ülkede de temsilciliği olmalı. Kriterler ortak akılla ve akademisyenlerin desteği ile çok geniş tabana yayılmalı. Yani üniversitelerimizi de işin içerisine dahil etmeliyiz. Çocuk psikologları, anaokulu öğretmenleri de dahil eğitim sisteminin tüm seviyelerinden temsilcilerin katılımı sağlanmalı.

Bu global ve lokal kurum; tıpkı denizlerde olan, ‘MAVİ BAYRAKLI’ deniz uygulaması gibi sitelere mavi bayrak vermeli. Böylece siteye girdiğiniz anda o bayrağı görebilir, güvenebilirsiniz. Tabii sürekli denetlenmek ve o bayrağı korumak zorunda olunması kaydıyla.
Ben böyle bir fikir atmış olayım. Olması elbette çok zor ama imkânsız değil.