İktidar bloku baskın seçim kararı alarak muhalefetin gardını düşüreceğini zannetti ama Saray'daki hesap sokağa uymadı; muhalefet uzun bir zamandan sonra ilk kez bu denli kazanmaya motive. O nedenle de moral ve hamle üstünlüğünü elinde tutuyor. Bunu nereden mi çıkarıyoruz?

AKP ile MHP'nin Erdoğan'ı resmen aday gösterdiği saatlerde Türkiye'nin, CHP'nin adayı Muharrem İnce'yi konuşmasından. Bahçeli başta olmak üzere iktidar sözcülerinin fişleme tehditlerine rağmen on binlerce seçmenin Akşener ve Karamollaoğlu için YSK büroları önünde sıraya girmesinden, "Bunlar kaybedecekleri seçime girmez" diyenlerin bile seçim hazırlığına girişmesinden... Çok açık bir tablo var karşımızda, bu ülkede milyonlarca insan Saray'dan, şer ittifakından ve onun yarattığı gerilim, çatışma ve hukuksuzluktan yaka silkmiş durumda. Yeter diyorlar, artık gidin!

Gül faciasından kurtulan, sağcı aday endişesini atlatan CHP'liler İnce'nin adaylığından gayet memnun. CHP yönetimi bu kararıyla bir taşla iki kuş vurmuş oldu. Hem bir kısım CHP seçmeninin İyi Parti'ye kayma riskini ortadan kaldırarak tabanı konsolide etti hem de seçimin ikinci tura kalması durumunda CHP dışından destek alabilecek bir aday belirledi. Partinin ideolojik-kurumsal kısıtları dikkate alındığında İnce'nin, ismi geçen adaylar arasında en doğru seçim olduğu da aşikâr. AKP iktidarı boyunca sürekli hor görülen, azarlanan, tehdit edilen milyonlarca seçmen İnce'nin Erdoğan'a karşı duruşundan, hitabet gücünden, vaatlerinden heyecan duyuyor. İnce CHP'li seçmenin sokakta, kahvehanede, dost meclisinde kullanabileceği argümanları sıraladıkça bu heyecan artıyor. Ancak bu rüzgârın etrafında somutlanacak ilerici bir programa, tatmin edici bir yol haritasına ihtiyacı var. 16 Nisan şaibeli referandumuyla tesis edilmek istenen düzenin yerine demokratik - özgürlükçü bir sistem nasıl inşa edilecek. Güçler ayrılığı vurgusu ve hukuk devleti ile yetinilecek mi yoksa bölüşümde adaleti merkeze alan dört başı mamur bir proje mi geliştirilecek? 24 Haziran öncesi bu soru cevabını bekliyor.

CHP'nin güçlü bir aday çıkarmasının Akşener'i 2. tura kalmak konusunda zorladığını görmek gerekir. Buna rağmen CHP'nin 15 milletvekili hamlesi sıcaklığını koruduğu müddetçe Akşener memnuniyetsizliğini dışa vurmayacaktır. Ancak asıl telaş iktidar cenahında. İnce'nin ve Demirtaş'ın adaylığı iktidarı paniğe sevk etmiş vaziyette. İnce'nin ilk mitingi olan Yalova mitinginin anaakım kanallarda canlı verilmemesi bunun göstergelerinden biri. Demirtaş'ın adaylığını görmemek, gündeme getirmemek konusunda da benzer bir tavır sergiliyorlar. 24 Haziran'a giderken seçmenin büyük bir bölümü gelişmeleri anaakım medya dışından izleme iradesi gösterecek.

"Sıfır baraj" ittifakı ya da resmi adıyla "millet ittifakı" CHP-İyi Parti-Saadet ve DP arasında kuruldu. CHP'nin bu ittifaka HDP'nin de dâhil olmasını istediğini fakat İyi Parti'nin buna razı olmadığını biliyoruz. Mevcut haliyle ittifakın eski merkez sağ eğilimlerini andırdığı doğrudur. Dolayısıyla siyasal İslamcı-faşist bloka karşı liberal-muhafazakâr ve ulusalcı rengin ağır bastığı bir ittifak izlenimi doğmuştur. Bu tablo 12 Eylül'den itibaren sağcılaştırılan Türkiye'nin geldiği noktayı göstermesi açısından manidardır. İttifakın armada gemisi CHP'nin 24 Haziran öncesinde seçmene söyleyecekleri o nedenle misliyle önemlidir ve sığ bir parlamentarizmi aşacak bir iddiayı içinde barındırmalıdır. Bir başka ifadeyle CHP, ittifakın diğer partilerinden farkını ortaya koymalıdır.

"Millet ittifakı" evet piyasacılığı ve İslamcılığı paranteze alan bir restorasyon girişimidir ancak içinde HDP olmadığı için ittifakı "Türklük ittifakı" olarak yaftalamak hakkaniyetli bir yorum değildir. HDP'nin İyi Parti'nin dâhil olduğu geniş ittifaka dâhil olmayı kabul edeceğini verili kabul etmek isabetsiz bir politik okumadır. CHP'ye "HDP'yi değil sağcıları seçtiniz" ithamı ise HDP'nin CHP ile ittifaka sanki dünden razıymış gibi bir varsayımdan hareketle yapılmaktadır ancak en azından yakın tarihin onlarca örneği aksini işaret etmektedir. Sırrı Sakık ve benzerlerinin İnce'nin "Demirtaş serbest bırakılsın" çıkışına karşı HDP'lilerin rehin alınmasında iktidarın rolünü es geçip tüm vebali CHP'ye yüklemeleri bir göstergedir.

Erdoğan'ın kendisine oy verip AKP'ye oy vermeyecekleri "münafıklık" ile suçlaması, şimdiden Meclis’te çoğunluğu kaybetme korkusunun bacayı sardığını kanıtlamaktadır. Erdoğan ne reisçilere ne de müttefikine güvenmektedir. Böylesi bir ortamda CHP'sinden HDP'sine muhalefetin hiçbir unsuru birbirinin ayağına basmamalıdır. Bugün muhalefetin mücadele etmesi, eleştiri oklarını göndermesi gereken tek adres Saray'dır, AKP ve MHP'dir. Yeter diyen kitleleri küstürmemek, birbirine düşürmemek muhalefetin ortak sorumluluğudur.